⚡MEZAR⚡

165 14 4
                                    




Medya Şarkısı; The Bayton Fields - Stay.
Geç gelen bölüm için kusuruma bakmayın. Şu aralar çok yoğunum anca fırsat bulabildin bölüm yazmaya. Neyse lafı fazla uzatmayacağım keyifli okumalar dilerim...







Hissizlik nedir bilir misiniz? Çevrendeki sesleri duymamaktır, bir yerin yaralandığında veya kesildiğinde canının yanmamasıdır. Gerçi yüreğindeki acı ondan daha fazladır. Doğa da güzel, komik şeyler yaşandığında senin tüm bu olanlara yabancı kalmadır. Hissizlik aslında bedenin hâlâ ayaktayken ruhunun ölmesidir.

Yazar'dan;

"Atmayın ona toprak. Yalvarırım atmayın ona toprak." dedi genç kız çaresizce. Bir yandan acı acı ağlıyor bir yandan da sevdiği adamın mezarına toprak atanlara engel olmaya çalışıyordu. Fakat ne kadar engel olursa olsun sevdiği adam gömülmüştü. Genç kız adamların durmadığını anlayınca ayaklarına yapıştı. "Yalvarırım nolur! O kapalı alanlarda kalamaz fobisi var. Toprak soğuktur, gece de soğuk olur. Nolur çıkarın, nolur beni ondan ayırmayın. Bana ihtiyacı var." O sıra da genç kızın yanına arkadaşı geldi. Onu ayağa kaldırmaya çalışıyordu. Genç kız öfkeyle arkadaşına baktı. Biraz önce acıyla kederle bakan gözleri şimdi dönük bakıyordu. "Bırak ben kendim kalkarım." dedi buz gibi sesle. Ayağa kalktıktan sonra devam etti. "Hepsi sizin yüzünüzden oldu. Burkay, baban ve sen bu işin içine Deniz'imi dahil etmeseydiniz o şuan bu soğuk toprağın altında değil benim yanımda olacaktı. Sıcacık kollarıyla beni sarmış olacaktı." dedi bağırarak. Genç kız arkadaşının kollarından tutup sarsmaya başladı. "Kendi acını yaşarken neden bana da aynı acıyı yaşattın Melek. Neden ya? Neden? Hiç mi vicdanın sızlamadı senin?" Genç kız, daha fazla konuşmasın diye engelleyenlere aldırış etmeyip devam etti en az bıçak kadar keskin sözlerine. "Arkadaşının acı çektiğini gördüğün için mutlusundur şimdi?"

O sıra da yanlarına Akın geldi. Yaşlı adam Deniz ve Burkay'ın haberini aldığından beri perişan olmuş ve güçlü omuzları çökmüştü. Arzu'nun kolundan tutup konuşmaya başladı. "Kızım, Melek'in hiçbir suçu yok. O ister miydi böyle olmasını, Burkay'ın ve Deniz'in ölmesini."

Yaşlı adamın arkadaşından birkaç adım uzaklaştırmasına engel olmamıştı genç kız. Çünkü artık gücü kalmamıştı daha fazla direnmeye. "Ama engel olabilirdi. Bir sekilde engel olabilirdi. Ama yapmadi. Melek korkaklık yapıp onları ölüme yolladı. Korkak, aciz kızın tekisin sen."

"Sonradan pişman olacağın cümleler kuruyorsun evladım. Yapma!" Fakat Arzu yaşlı adamın dediklerini duymazdan gelip bakışlarını tekrar mezara çevirdi. Eğilip yumuşak toprağı sanki sevdiğini okşar gibi okşadı.

"O Burkay'ı ölmeden önce gördü. Ona son kez sarıldı, son kez öptü. Ya ben? Ya ben ne yapabilirim? Son kez sarılamadım, öpemedim bile. Onun son kez kokusunu içime çekemedim. Elimi saçlarında gezdiremedim. Oysaki çok severdi bunu yapmamı. Son kez..." Yutkundu. Sonra tekrar devam etti. "Son kez onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyemedim Akın amca." Hıçkırarak ağlamaya başladı.

Melek ise şuan gözyaşı dökmesi gerekirken ağlayamıyordu bile. Ağlamaya hakkı yoktu çünkü. Suçluydu. Arzu haklıydı. Eğer Fatih olacak pisliğe direnmeseydi yanında olsaydı tüm bunların hepsi başına gelmeyecekti. Annesi yanında olacaktı. Deniz'le Burkay ölmemiş olacaktı. Keşke... Keşke direnmeseydi. Keşke babası olacak pislik ona dokunurken engel olmasaydı. Onunla gitseydi. Bencillik etmişti. Sevdiklerini düşünmeyerek bencillik etmişti. Sadece kendini düşünerek hayatta yaptığı en büyük hatayı yapmıştı. Bilemezdi ki böyle olacağını. Bilemezdi ki Fatih olacak adamın onları öldüreceğini. Evet Fatih öldürmüştü. Polisler bu konuda cinayet işlenmemiş yangında maruz kalmışlar dediler ama buna inanmıyorum. Fatih o. Öldürür. Hem de gözünü kırpmadan. Acımasızca. Tıp ki annesini öldürdüğü gibi. Tecavüzde eder. İşkence de çektirir. Her şeyi yapar o. Tüm bunları yaptığı için seneler boyunca hapis yatması gerekirken Fatih olacak pislik birkaç gün yatar çıkar hapisten. Nasıl bir adaletti bu?

NERGİS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin