Gözlerimi aralamaya çalıştım ama kirpiklerim birbirine yapışmış gibi hissediyordum. Göz kapağımın üstünde koca bir ağırlık varmış gibiydi.
Ağlamaklı bir homurtu çıkardım.Burnuma dolan güzel kokunun sahibini biliyordum. Yüzüm tam boynuna gömülmüştü.
Jungkook yerinden kıpırdadı. Eliyle dirseğimi tutup benim oynatmaya mecalim olmayan bedenimi dikleştirdi. Yüzüm o güzel boynundan uzaklaştığında yutkundum.
Sanırım gittikçe daha kötü oluyordum. Gözlerimi aralamaya çalıştım ama yine başarısız olmuştum. Dilimle kurumuş dudaklarımı ıslatıp dik tutamadığım kafamı tekrar boynuna gömdüm.
İstem dışı olmuştu.
"Yanıyorsun."
Jungkook'un sessizce mırıldandığını duydum. Omzumdan tutup tekrar dikleştirdi sırtımı. Soğuk Ellerini iki yanağıma bastırdığında titredim.
Sonra eli yüzümde turlayıp anlıma çıktı. Ateşimi ölçmek için yapmıştı. "Sokmuşum kampına,hastaysan niye geliyorsun kızım."
Sinirle söylendiğinde açmaya çabaladığım gözlerimi sonunda açabildim. Baygın gözlerim karşımdaki Jungkook'u buldu. Kaşlarını çatmış bir şekilde yüzümü inceliyordu.
" Geldik." dedi. Başımı belli belirsiz salladığımda ellerini çekti. Yerinden doğrulduğunda bende yüzümü sıvazlayıp öksürdüm. Duran otobüste öğrencilerin çoğu inmişti. Bende koltuğun tutunma yerinden destek alıp doğruldum.
Önden yavaş adımlarla ilerleyip açık kapıdan çıktım. Arkamdan Jungkook'da çıktığında etrafıma bakındım. Sık ve gür ağaçların olduğu bir ormandı.
Benle birlikte yirmi bir kişilik grup olarak hocanın ilerlediği yolda onu takip etmeye başladık.
Grubun yarısını Jungkook ve arkadaşları oluşturuyordu. Altı kişilik bir arkadaş gurubu vardı. Onlar önden kendi aralarında konuşarak hocayı takip ediyorlardı. Kalan diğer kişilerde kendi aralarında gruplaşmış kızlardı. Kendimi fazlalık gibi hissediyordum bu yüzden bir an önce Jisoo'ları bulsam iyi olacaktı.
Sonunda herkesin bulunduğu ortak alana geldiğimizde bakışlarımı etrafta gezdirdim. Köşede diğer öğrenciler gibi çadırları kurmaya çalışan Jisoo ve diğerlerini görünce onlara doğru ilerlemeye başladım.
Yanlarına ulaştığımda Tae'yle beraber çadırı kurmaya çalışan Jisoo kafasını kaldırıp bana baktı. "Rose! Sonunda ya!" Yanıma gelip telaşla sarıldı. "Hiç gelmeyeceksin sandım." dedi.
" Keşke gelmeseydim." dedim. Omuzlarımı düşürüp ağacın dibine dizlerimi kendime çekerek oturdum.
" Öyle deme ya." Jisoo yanıma oturup avucunu anlıma bastırdı. "Yemekten sonra ateşini düşürecek bir ilaç alırsan kendine gelirsin." dedi.
Tae'de uğraştığı çadırdan kafasını kaldırıp "Aynen." dedi.
"Umarım." dedim.
Herkes çadırları kurup hazır olan yemekleri birleştirdikleri masalara sermeye başladılar.
Bense çenemi avucuma yaslamış ruhsuzca etrafı izliyordum. Lisa elinde tuttuğu köfteyi ağzına atıp koşarak yanıma geldi. "Hadi yemek hazır."
Bileğimden tutup çekiştirmeye başladı.Bizim grubun oturduğu masaya geldiğimizde yüzümü buruşturup tabaktaki yemeklere baktım. Canım hiçbir şey çekmiyordu.
Jisoo ve Lisa'nın ortasına oturduğumda önümdeki tabağa aval aval bakmaya başladım. Jisoo kolumu dürterek " Başla hadi. Yemezsen ilaçta yok." dedi tehdit edercesine. Eline aldığı köfteyi ağzıma sıkıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Now Or Never, rosekook [Tamamlandı]
Fanfiction[TAMAMLANDI] "Bu kokuya sahip olduğun sürece benden kaçamazsın Rose."