19. Bölüm: Mars

2.3K 169 14
                                    

MÖ 8999 Ares'in anlatımından :

Sınırsız zamanla yapabileceklerim artık Amentes'in gücünü geçecekti . Hayat bir iz bırakma sanatıdır . İster bir savaşla olsun ister bir buluşla. Karnı her daim doyan ve Dünya'nın tüm zevklerini tadan bir insanın tek bir hayali kalır ; geleceğe taşmak. Benimse tek hayalim vardı Amentes'in hatırlanmadığı bir gelecekte Venüs'e kavuşmak. Kendimi bu uğurda sürekli kanlı mücadelelerin içinde buluyordum. Hırsım bana uyumayı ve  yemek yemeyi bıraktırmıştı . Yakınlarım bendeki değişikliği farketmişti.

Hebe:

- O kara büyüler nasıl bir gecede yok oldu Ares?

- Kahin kuyu yok etti.

- Sanki kutsanmış gibi görünüyorsun.

- Kim bilir?

- Bu konuyu geçiştirmeyeceğim. Şehrin sokaklarında kara büyülerle insan kurban ediyorlarmış. İnandıkları şey her neyse büyük bir laneti çağırdıklarını hissedebiliyorum.

- Halklar her zaman hakettikleri gibi yönetilir . Ama kurban edilenler onlarla aynı zihniyette olmayan düşünürler.

-Haberin var mıydı?

- Neyden ?

- Düşünür deyince bildiğini düşündüm. Minos'un emriyle her gün gittiğimiz han ve çevresi yakılmış . Birlikte büyüdüğümüz insanlarla başlamış saldırmaya.

- Onların laneti ben olacağım.

Günümüz Venüs'ün anlatımından:

Beni sevdiğini söyleyen gözler hiç bu denli hissettirmemişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni sevdiğini söyleyen gözler hiç bu denli hissettirmemişti. Gözleriyle kalbi arasında hiç yalan yoktu. Hayallerimden bile güzel olan bu adama sahip olabilir miydim? O siyah atını severken onu izleme dalmıştım.

-Ne kadar sevecen ve şefkatli bir insansın.

- Benden ilk defa birisi böyle bahsediyor Venüs. Aşk gözünü kör etmiş olmalı.

- Genelde senden nasıl bahsedilir.

- Uyuyan bir volkan gibi . Sinirlendiğimde geride hiç bir şey bırakmam.

Sözleri beni çok güldürmüştü. Ufak bir çocuğun öfkesi gibi sinirlenip oyuncaklarını savururken hayal edebildim en fazla. O günü kitaplara gömülüp baş başa ders çalışarak geçirdik. Yumuşak müzik ve gün batımıyla gelen rüzgar dikkatimizi toplamamıza yardım ediyordu.

  Onun tüm acılarını dinlemek istiyordum. Gölgelerinin ardına sakladığı tüm gerçekleri görmek istiyordum. Ama anlatmak tekrar yaşamak gibiydi. Yanlış iyileşmiş bir yarayı yeniden açıp dikmek istemezdim öyle ya da böyle iyileşmişti işte. Telefonuma gelen mesaj anın huzurlu akışını bozdu.

«O zannettiğin kişi değil. »

Bir ürperti kapladı içimi. Hiç bir yere hiç bir şeye ait olamama hissi geri gelmişti. Hayatımın belkide en sakin anlarından birini delip geçmişti. Tanımadığım bu numaralara genelde cevap vermezdim. Yine öyle yaptım.

- Ares ben artık gitsem iyi olacak.

- Tamam seni bırakayım.

-Buradan eve uzun bir dağ yürüyüşü yapmak istiyorum. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

- Peki nasıl istersen. Yarın görüşürüz.

Yanağına bir öpücük kondurup ağır sırt çantamı yüklendim. Bedenimi yormak öfkemi bastırıyordu. Sisli ve karanlık ormanda ay ışığıyla yürümek beni eskiden iliklerime kadar korkuturdu. Ama kendimdeki güçleri keşfettikçe buradaki en korkunç şeyin kendim olduğunu farkettim. Peşime takılan gri bir kurt bana eşlik ediyordu. Patikaya doğru hırlamaya başladı. Saldırı pozisyonuna geçtiğinde gelen ses tanıdıktı.

- O zannettiğin kişi değil.

Sükunetimi bozan sözler mesaj yoluyla değil sislerin ardından söylenmişti.

- Kimsin sen? Kendini göster!

Siyah pelerine bürünmüş tanrısal güzellik zırhıyla sisleri araladı. Gözlerime inanamadım.

- Ares sana yalnız kalmak istediğimi söylemiştim. Neden böyle giyindin?

Gülüşü delilik saçarken bana doğru yürümesini sürdürdü. Bakışları Ares'te daha önce görmediğim anlamlar içeriyordu. Kurt ince ulumalar eşliğinde kaçmaya başladı.

- Beni onunla karıştırma .

- Sen kimsin ?

- Ben Yok Edici Hükümdar ,Karanlıklar Lordu , Zaman İmparatoru Mars .

Deliliği beni korkutmuştu. Ama korku merakımı dizginleyemedi.

- Neden buradasın ?

Elini kaldırıp saçımdan bir tutamı arkaya attı. Kişisel alanıma girmesinden rahatsız olmuştum. Siyahlar içindeki bu adam Ares'in tıpatıp aynısıydı. Savaşta demek böyle görünüyordu. Büyüleyici ve ölüm gibi.

- Beni sen çağırdın.

- Nasıl?

- Kokun uyuduğum mağaranın içindeydi. Beni kıyametten önce hayata döndürebilecek tek neden sensin.

- Ben anlayamıyorum.

- Ben senin ruh eşinim.

- Bir insanın birden fazla ruh eşi olur mu?

- Diğerini ortadan kaldırmak benim için pek zor olmaz ama üzüleceğini öngördüm sonuçta bana benziyor.

- Aresle ne tür bir bağın var?

- Biz aynı bedende dünyaya geldik . Sonra o bazı şeyleri kaldıramadı.

ATLANTiS'İN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin