33. Bölüm: Fırtına Öncesi Sessizlik

1.4K 94 25
                                    

Hayat ne yöne akacağını bilmediğimiz düzensiz bir nehir bizlerse nehirde yüzen balıklardık. Beynimizi kancalar deldiğinde aynı kovaya atılmayı diledik.

Kalabalık. Caddelerce insan tıkış tıkış. Sohbet ettiğim belki bir kahve içtiğim. Belki dertleştiğim. Anılarım bunaltıcı sıkış sıkış. Ezici bir fazlalık.Onca insanın özünde anlam aradım. Bulamadım.
Yanlış insanlara doğru değerler yükledim, yanıldım. Benden götürdüklerini geri alamadım.

Bunca kalabalık içinde ilk defa birisi bana baktığında beni gördü. Sözlerimin altında kinayeler aramak yerine ne söylediğimi duydu. Düşünce kanattığım dizlerimi sardı. Rüyalara daldığımda imkansız demek yerine düşlerime ortak oldu . Benimle güldü . Benimle ağladı . Beni ağlattı . Hem de daha önce kimsenin yapamadığı kadar.
Bütün duygularım onu arzularken beni birisi üzecekse o üzsün istedim. Çünkü dibine kadar buna değerdi.

Derin uykusunda siyah kirpiklerinin beyaz tenine değişini bile saatlerce izleyebilirim. Sabah ışığının saçlarına dağılışı yanında olduğum her ana şükrettiriyor. Çünkü bilmiyorum kaç sabahımız var birlikte uyandığımız. Bilmiyorum kaç gecemiz var üzerime örttüğü şefkatiyle ısındığım . Bilmiyorum ki sokaklarda şarkı söyleyip dağıtabilecek miyiz hiç? Daha ilk dansımızı bile etmedik.

Kahvaltı masasında güzel elleriyle ağzıma götürdüğü ballı ekmek hep böyle lezzetli miydi? Gözlerini bana dikip sordu;

- Ne düşünüyorsun tatlım?

- Bu ballı ekmek evrendeki en başarılı ballı ekmek olabilir.

- Sana her zaman yaparım.

- Ondan artık vazgeçemem. Lütfen beni gizli bir sebepten beni terk etmen gerektiğinde, haber ver ki sular durulduğunda bu ekmeği tekrar yiyebileceğimi bileyim.

- Özür dilerim.

- Önemli . Beni bir daha bırakma.

- Ben bin yıl bekledim birazcıkta sen bekle ne olmuş.

İkimizde acı çekiyorduk. Suç yoktu ama ceza vardı. Çadırın önüne açtığımız küçük masa ve akan nehir bizim mütevazı mutluluk resmimizdi. Uzun bir sessizlikten sonra Aresin omzuna başımı koymuş kuş cıvıltıları arasında söylediklerini dinliyordum.

Dişlerimi sıksamda gizleyememiştim. Sırtımdaki dövme her geçen gün daha çok yayılıyor ve daha çok acı veriyordu.

- Yine mi ilerledi?

- Evet ama dayanamayacağım bir şey değil. Merak etme .

- Onu bulacağım.

Çenemden tutup gözlerini gözlerime yükseltti.

- Benim tek düşmanım Amentes değil . Bin yılda bin tane düşman edinmişimdir. Seni açık hedef haline getiremem. Bu barışma aramızda kalsın anlaştık mı?

- Hayır anlaşmadık.

- Neden?

- Ben seninle henüz barışmadım.

- Kendimi nasıl affettirebilirim.

Yavaşça çimenlerin üzerinde doğrulup taş plağı açtım. Merakla izliyordu. Ona doğru kollarımı açtım.

-Böyle.

Ayağa kalkıp temkinli adımlarla bana geldi. Çıplak ayaklarımla yükselip omuzlarına uzandığımda cennette gibiydim.

İlk dansımızın son dansımız olabileceği hiç aklımdan çıkmadı. Aşk böyle bir şey miydi? Onun cinsiyeti yakışıklılığı veya kusursuz bedeni değil onun karakteriydi beni darmaduman eden. Kulağıma eğildiğinde bu güneşli açık havada şimşekler çaktığına yemin edebilirim.

ATLANTiS'İN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin