10. Bölüm : Bulutların Ardından

3.1K 223 14
                                    

Milattan önce 9000 Ares :

  Binlerce gemideki binlerce adamım aynı anda saygıyla önümde eğilirken ben onların üzerinden sadece boşluğa bakıyordum . Yaşatmak için öldürdüğüm canavarı sanki hiç var olmamış gibi yutmuştu okyanus . Üzerimde paslı kan kokusu kollarımda mücadelenin bitkinliği vardı.

   Neler yaşadığımı idrak edemeyecek kadar zor zamanlar geçiriyordum. Katliamlar çığlıklar ve kaybolmaya yüz tutmuş vicdan. Dayanılmaz dediğim her nokta da yeni bir yakarışla hayata bağlandım.

    Gökyüzü ve deniz mavi miydi? Batan Güneş kızıla mı boyamıştı günü. Yoksa bu kızıllık nefes nefese parçalara böldüğüm canavarın hayat suyumuydu. Neden öldürmek zorundaydım ? Yok etmek beni ondan daha üstün bir canavar yapmadı mı?

- Ares canavarın yerimizi nasıl bulduğunu bilmemiz gerekiyor.  Rotamızı kimler biliyor ?

-Perseus sen şimdi aramızda bir hain olduğunu mu söylüyorsun?

- Hydra bizi nasıl bulabilir ki ?Başka bir yolu yok.

Hainlik tam da kötülüğün çamuruna  batmış korkakların işiydi. Göğüs göğüse çarpışamayacak kadar korkutmuştum Amentes'i .

- Ares iyi misin? Neden gülüyorsun?

- Merak etme o haini bulacağım. Okyanusun derinliklerine karışmış her insan parçası için onu sorumlu tutacağım  . En hasarlı yedi gemiyi seç en iyi    kaptanlara ver . Hepsi ayrı yedi kıtaya keşif için önden gitsinler birbirlerinden haberleri olmasın. Geri kalan gemilerin pusulalarını topla .

- Peki hangi kıtaya gideceğiz ?

- Hiç birine biz Atlantis'e gidiyoruz.

                                        •••

Günümüz Venüs

Kuşlar ,el ele tutuşan ağaçlar , rüzgarın dalgalandırdığı göl dinginliğiyle bizi karşılıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kuşlar ,el ele tutuşan ağaçlar , rüzgarın dalgalandırdığı göl dinginliğiyle bizi karşılıyordu. Vondelpark her zaman ki ritmiyle kalabalığı misafir ediyordu . Güneş'le meydanı ve bir kaç müzeyi gezdikten sonra buraya gelip dinlenmeye karar vermiştik. Küçükken annemden masallar dinlediğim yerde ağacın kovuğuna yaslandık . Gelirken aldığımız gouda peyniri ve yeşilliklerle pikniğimizin tadını çıkarıyorduk.

- İnsan burada yaşlanmaz.

Dedi Güneş.

- VondelPark'ın en sevdiğim yönü ne biliyor musun?

- Ne ?

- Bunca kalabalık doğaya zarar vermeden otururken kimsenin kimseyle ilgilenmemesi. Burnuma gelen tanıdık Amsterdam kokuları ortamın ne kadar kafası yerinde olmadığını gösterse de, kimsenin karşına çıkıp "50 cent ver tırreeek ." demiyor oluşu.

- Huzur için gelinen yerde huzur kaçırmayı görev ediniriz.

- Ama burda ne mangal yakılırdı. Yaşamıyorlar ya.

- Doğru! Van Gogh ondan çıldırdı zaten. Böyle güzel bir doğada nasıl mangal yapılmaz soğan kırılmaz?

- Yalnız şu gölün ortasındaki kubbeli yere bir mısırcı açsak köşeyi döneriz .

- Süt mısııııriiyeeaaahhh!

Telefonun çalmasıyla geyiğe son verdik. Arayan Aresti. O an farkına vardığım şeyle tüm hayatım gözlerimin önünden kayıp geçti. Nasıl böyle bir hata yapardık nasıl?

- Güneş biz ne yaptık?

- Bembeyaz oldun Venüs iyi misin? Çok kötü duygular seziyorum .Ne yaptık.

- Biz biz hücresel İnterneti kapatmadan yurt dışına çıktık!

- Oha oha nasıl fatura girdi kim bilir?

- Kahretsin. Güncelleme bile yapmış.

- Uçakla gelsek daha az öderdik. Bu ne?

- Telefon'a bakmayacak mısın? Hala çalıyor.

- Ares'i de bu borç batağına sürükleyemem.Önemli bir şey için aramamıştır umarım.Bu arada buraya gelmişken denemem gereken bir şey var Güneş.

-Ne deneyeceksin ?

-İlk ışınlandığım gün ayahuasca içen bir grupla karşılaştım . O gün yeşil parladığımı söylediler .Bir anda yok olduğumu görünce fazlasıyla korkmuşlar. Bunun ne anlama geldiğini bulmam gerekiyor.

- Evet öyle bir şey duymuştum. Ama bildiğim kadarıyla bu bir Atlantis'li için çok tesirli bir şey. Eğer kullanırsan astral seyahatle ruhun en ihtiyaç duyduğu yere gider. Bu gidişin geri dönüşü olmayabilir .Yeşil parlamana gelince bu tamamen senin auranla ilgili. Bunu görebilmek için yıllar süren telkin ve arınma yapmaları gerekir . Bu grup meditasyonla mı ilgileniyor ?

- Hayat onlara kendi meditasyonunu yaptırıyor. Adım adım aştıkları büyük acılar var.

-Dünya onları anlamlı bir şey için hazırlıyor olmalı. Hiçbir acı boşuna yaşanmaz.

-Haklısın.

-Yine de ayahuascayı denemek istiyorum çünkü zaten ruhumun en çok ihtiyaç duyduğu yerde annemle ilgili tek anımı hatırladığım yerdeyim.

-Anlatmak ister misin?

- Çok küçüktüm annem ve babamla kareli sofra bezi sermiş piknik yapıyorduk. Annemin dizine yatmış bana masal anlatmasını bekliyordum . Yanımızdaki ağacın altında çok tuhaf bir çift vardı. O zaman anlamlandıramıyordum ama kafaları biraz iyiydi sanırım. Ortam öyle samimiydi ki sanki salonumuza misafir olmuş gibilerdi.

- Mutlu sıcak bir aile .

-Sonra kız salonumuza kustu. Annemle babamın gülüşü gözümün önünden gitmiyor. Onların sıcak ve sevgi dolu gülüşleri hiçte karşıdakini küçük düşüren cinsten değildi. Kız da sıkıntısını unutup gülmeye başlamıştı. O an hayat amacımı buldum . Annem gibi tüm dünyaya sıkıntıları unutturup, güldürmek..

- Çok tatlı hikayeymiş. Eğer denemek senin için bu kadar önemliyse ben yanında olacağım.

Kendimi çimenlerin üzerine bırakıp gözlerimi kapattım. Sanki ruhum başımın üzerinden çekiliyor gibiydi. Bu yaşadığım şey dehşet vericiydi. Öleceğimi düşünüp çoktan pişman olmuştum. Ruhum saçlarımın arasından kayıp giderken okuduğum kitaplardaki gibi kendimi göreceğimi zannetmiştim. Uçmaya başladım bir kartalın kanatları altında. Bunun kaç saat sürdüğünü hiç bilmiyorum. Bu yolculuk daha ne kadar sürecekti. Ölüm böyle bir şey miydi?

ATLANTiS'İN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin