Herkes hayatının bir döneminde boğuluyor gibi hisseder. Debelendikçe daha derine batılan bir bataklıkta kabul edilmiş bir yok oluş gibi...
Çaresiz ve umutsuz ve yalnızım.
Kaldıramadığım bunca şey varken yinede kendimi bırakamıyorum. Hiç bir şey hissedemiyorum . En iyi bildiğim şeyi yapıyorum ayakta kalmam gerek . Kendim için değil beni seven bir kaç kişi için .
Daha kendi annemi bile arayıp bulamamışken Güneş'i nasıl bulacaktım.
Ares'i görmeye gittim hala derin bir uyku halindeydi. Yeşil bir kayanın üzerinde çok rahatsız görünüyordu. Onunla dağ evine ışınlandım. Yatırdım yatağına ne zaman uyanır bilmiyordum.
Bu kadar bilinmezlik canımı öylesine sıktı ki kitaplarla dolu kütüphaneyi yerle bir etmeye gittim. Okuduğum onca şey hiç bir ipucu vermemişti. Kimseyi koruyamadım. Hiç kimse için bir şey yapamadım. Hayatın getirdiği problemlere kitaplar çözüm olmuyordu.
Kaderin beni yalnız bırakacağına öylesine inanmıştım ki hayatıma giren insanları bu kadar sevebileceğimi tahmin bile edemezdim. Her şey içim soğuk kış günüyken Ares'in ruhuma baharı getirmesiyle başladı. Şimdi kimse yokken ben yine kıştım bahar nasıl gelirdi ki? Şimdi her sabaha Ares'i uyandırmak için çeşitli büyülerle başlıyordum. Abisi Asklepios'un şifası bile onu uyandırmaya yetmemişti.
İşe kendimden başlamaya karar verdim başında annemden kalan eşyalar arasında inciler olan kalın anahtarı zihnimdeki kilitli sandığı açmak için kullanmaya çalıştım. Çok acı verici bi süreçti, günlerce konsantre olmaya çalıştım. Yemeden içmeden hedefe kilitlendim . Tüm gücümle denediğim anlardan birinde ellerimde bir ağırlık hissettim. Sandığı zihnimde açmaya çalışıyordum ama oda ne sandık kucağımdaydı. Zaman kaybetmeden anahtarı takıp çevirdim. Manyetik mekanizması ve üzerindeki semboller annemin defterindekiyle hemen hemen aynıydı. Neyle karşı karşıya geleceğimi çok merak ediyordum.
Sandığın zemininde yayılan parlak ışık içeriyi görmemi zorlaştırıyordu. Farklı bir boyuta açılan kapı olduğunu hissediyorum. Üzerimdeki beyaz elbise gelen rüzgarla uçuşuyordu. Deniz kokusu alıyordum. Yanıma yıldız haritası ve pusulayı aldım.
Önce başımı yavaşça sandığa doğru eğip içeri bakmak istedim. Ama ışık beni içine çekti ve karanlığa fırlattı.
Kilit sesi duyuldu. Sandık üzerime kapandı.
Eski dönem filmlerinden kalmış bir pazarın içinde insan kalabalığına ışınlanmıştım. Burası bulunduğum yüzyıla hiç benzemiyordu. Yine de tanıdıktı . Yıllarca rüyalarıma giren yerlerde böyleydi. Yaşlı bir rahibe benzeyen adam beni ışınlanırken görmüş olmalıydı. Omzuma hızla çarpıp kalabalığı delerek yüksek bir duvara çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTiS'İN KIZI
FantasyYa ruh eşiniz sizden başka bir yüzyılda doğmuşsa? Kader sizi nasıl bir araya getirirdi? Aşk onların kaderinden çok daha fazlası. ••• - Söyle artık kimsin sen? Yüzünü yüzüme yaklaştırırken sıcak soluğ...