~bölüm yirmi bir~

6.7K 677 500
                                    

Çağıl'a düşüyorum. Multideki kolajı da ben yaptım 💛

Evrim
Cuma
03:45

Yatağın ucundan yüzünün yarısı kapanmış bir şekilde Çağıl tek gözüyle bana bakıyordu. Ben biraz uzaktaydım çünkü kokusunu duymak kalbimi çok daha hızlı attırıyordu.

"Gelsene,"diye fısıldadı.

Gülin'in odasında göz gezdirerek sustum.

Köşedeki masasında kitapları ve defterleri vardı, masanın ucunda bir çerçeve duruyordu, içinde de biz vardık. Masanın yakınlarında kupaları vardı. Gülin dövüş sporlarına ilgili bir kızdı, Jale ile gidiyorlardı.

"Benden iğreniyor mu?"diye sordu Çağıl.

Heteroseksüel birisine aşık olmaktan daha kötü olan şey: Homofobik birisine aşık olmaktı.

"Sen onun dostusun ki. Şaşırmış olamaz mı?"diye sordum.

Ya hoşuna gittiyse? Ya o da Çağıl'ı severse? Sevsindi. Çağıl bunu hak ediyordu. Beni değil. Ben dostuymuş gibi davranıp ondan yararlanıyor, gay olduğumu bile söyleyemiyordum.
O bana söylemişti.

Dolaylı yoldan.

Ben ise korkaktım.

"Ama... Ama bana tiksinmiş gibi baktı tüm anılarımıza zarar verdim."

"Hayır. Zarar veren o."

Yüzünü yastığa gömdü.

Ne olur karşımda ağlama.

"Hiç normal olmadığın için kaybolmak istedin mi dünyadan? Sadece karşı cinsi sevip her şeyin kolay olması... Neden bu kadar farklıyım ben insanlar için?"

Biz aynıyız ve bu en güzel fark.

Kelimeler dudaklarımda çivi gibiydi.

Elimi omzuna koydum ve anında çektim.

O da bunu beklemiyormuş gibi duraksadı.

"Ben şey... Yüzünü göstermen için yapmıştım."

Yine o pozisyonuna döndü ve elimden tutarak yakınına gelmemi sağladı. Yatağın ucunda oturuyordum ve ellerimiz kenetliydi.

Her yerime ısı yayılmıştı.

Kalbim sıkışırken yutkundum, boğazım kurumuştu.

"An-Anılarınıza bu acımasızlıkla zarar veren o. Sen bunun için fazla güzel birisisin..."

Aşk itirafı da yap, aptal.

"Öyle miyim sahiden?"dedi elimi sıkarak.

Gözlerime bakarak gülümsedi. Dolu gözleri parlamıştı, daha sakin gözüküyordu.

Hızlı hızlı başımı salladım.

"Beni bırakır mı?"dedi ağlamaklı bir sesle.

"Herkes birbirini bırakır. İnsanlar böyle amaa,"deyip Gülin'in kedisini çağırdım.

Kedi seke seke koşup kucağıma atladı.
Çağıl güldü. "Sen kimsinn?"diye sordu.

"O seni bırakmaz." Kediyi okşadım. Kedi mavi gözlerini açarak Çağıl'a baktı. Çağıl burnunu çekip gülümsemeye devam etti, yavaşça sevmek için elini uzattı.

"Ya sen Evrim?"diye sordu. "Sen beni bırakır mısın?"

"Sen bırakmazsan hayır. Ben hep o lunaparkta olacağım,"diye dalga geçtim.

Olacaktım.

Çağıl kediyi okşadığı eliyle burnumu sıktı. Kızardım. Bana temas ettiğinde elim ayağım birbirine giriyordu ve adımı da unutuyordum. Kalbimin atışı yüzünden göğsüm ağrımaya başlamıştı.

Birazdan kelimelerin anlamlarını unutacaktım. Susmalıydık.

Ve ben böyle yaptığında ona sımsıkı sarılmak istiyordum.

Sarılsam ne yapacaktı ki? Kızmazdı ya. Evet.

Ona eğildim. Kediyi izliyordum.

Kollarımı ona sardım. Dayanamıyordum. Bana öyle bakması kalbimi söküyordu. Sadece saatler sarılmak istiyordum.

Çağıl bir elini sırtımdan saçlarıma çıkardı. Dirseği sırtıma yaslıydı, elleri saçlarım arasına girdi.

Ben de ondan kısa olduğumdan beline doğru sarılmıştım.

Başını boyun girintime gizlediğinde kasıldım. "Uh, sakin ol,"dedi gülerek. "Huylandın mı?"

Yok kalbim çıktı. Önemli değil.

"Evüt,"gibi bir şey dedim heyecandan.
Kıkırdadı. Başını hareket ettirmişti. Piercingi boynumda geziniyordu. Eli de saçlarımda...

Kedi yerden bize bakıp kaçtı.

"Kaçıyor, kıskandı,"diye fısıldadım.

"Kıskansın, ben sana sarılmayı sevdim."

Nefes...

Gözlerimi kapattım ve kolları arasında mayıştım.

"Sen?"

"Çok güzel ko-kokuyorsun. Yani kötü bir şey ima etmedim."

Rezil.

"Biliyor musun? Sen de." Burnunu boynuma sürttü.

Yüzüme anında sıcak bastı.

Utançla geriye çekildim. Hala yakındık ve saçlarımı okşuyordu.

"Evrim,"diye fısıldadı gözlerime bakarak.

Dudaklarına baktım.

Yüzüne baktım.

Yine dudaklarına baktım. Kahretsin!

Gözlerine baktım.

"Lunaparkta kaybolduğun için mutluyum. Absürt mü?"

Yüzümü okşadığında sanki ayaklarım yerden kesilmişti. Göklerde dolaşıyordum. O dokunuş yüzünden ölebilirdim ve ölmek isterdim.

"Hayır, çıkışa hep götürürsen kaybolurum,"diye güldüm.

"Sen de beni götürdün bu akşam,"dedi mayışmış bakışlarla. "Ve seni soğukta bırakmaam, ben de götürürüm seni." Gülerek yatağa uzandı.

Dokunduğu yer alev alevdi ve elini çektiğinden sanki soğuk çarpmıştı.

Gözlerini kapattı. Üzerini örttüm. "İyi geceler kayıp çocuk."

Ve ben bunu bir döngü haline getirdim.

Çıkışı bilmeme rağmen.

Eveet, Evrim aslında kaybolmuyorshsh Çağıl onu bulsun ve salep içip gülsün diye yapıyor. Nasıl kaybolup duruyor ya diyenler vardı, anlamış oldunuzz.

Bölümü sevdiniz mi? Benden bu kadar geldi...





Vulcanus [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin