~bölüm kırk bir~

5.4K 490 220
                                    

Evrim
Aynı gün

"Ay burası mı ya?"diye mırıldandım. Kiremit rengi evlere bakarken kafamı kaldırdım. Sonra Çağıl'ın attığı konuma baktım, yandaki krem rengi evi gösteriyordu.

Ellerimi pantolonumun cebinden çıkardım.

Ellerim terlemişti ve hava buz gibiydi. Derin bir nefes aldım. Bir şey ima etmemişti, sadece takılıyordu. Daha çok erkendi. Zaten bu utangaçlık ve heyecanla ona nasıl dokunacaktım ki?

Yine de evinde olacaktım. Heyecanım dinmiyordu.

Saçlarımı telefonumun ekranına bakarak düzelttim. Sonra hızla zili çaldım.

Çağıl kapıyı açtı. Gülümseyerek duvara yaslanmıştı.

"Hoş geldin melek,"dedi.

Güldüm. "Hoş bulduk."

Referans yaptı. "Çağıl Yargıcı'nın malikanesindesiniz, beni takip edin."

Kapıyı kapatırken eli elime değdi. Yavaşça nefes vererek kendimi geriye çektim.

Oysaki o elimi tuttu.

Beynimde havai fişekler patlıyor gibi hissettim.

"Kenan ve Gökyüzü de burada."

Bir şeyler daha söyledi ancak kenetli parmaklarımıza bakarak gülümsemekle meşguldüm.

"Çikolata toplarını yedin!" Gökyüzü hınçla Kenan'a bakıyordu.

Kenan gülmekten konuşamıyordu. "Son iki tane kalmıştı, ben de ona uzattım ama yemeden ikisini de ağzıma attım!"

"Şerefsiz oğlu!"

Çağıl'ın odası normal boyutlardaydı, ne çok büyük ne çok küçüktü. Beyaz beyaz renklerde bir yatağı, z şeklinde bir rafı ve yatağın karşısında çalışma masası vardı. Kenarındaki prizden laptopu şarj oluyordu. Yatağın üzerinde ünlü bir tenisçi (?) ve birkaç ünlü asılıydı.

Ve sıkı durun. Odasında LGBTIQ+ bayrağı vardı!

"Çok güzel!"dedim heyecanla.

Bayrağa yaklaştım. "Dokunabilir miyim?" Gerçek değil gibi geliyordu...

Başını sallarken güldü. "Tabii ki."

"Çok güzel ya,"dedim heyecanla incelerken.

Kulağıma eğildi. "Sana da alabilirim istersen."

"Babam,"diye mırıldandım.

"Aranız kötü mü hala?"

Şu an tam arkamda, kulağıma eğilmiş konuşuyordu ve üzerime ateş atıyor gibiydi.

"Nötr. Fazla ilgilenmiyor." Hiç ilgilenmedi.

Kulağımın altını öptü, gözlerimi yavaşça kapattım. "O zaman umursamayacak bence. Ciddiyim, alabilirim."

"Saçma bir yorum yaparak kalbimi kırmasını istemiyorum."

"Uh, anladım. Abuk subuk, bu ne odanda falan diyebilir diye düşünüyorsun."

Başımı sallayarak sustum.

Küt sesiyle ikimiz de dünyamızdan çıktık.

Kenan başını yatağın ucuna vurmuştu, Gökyüzü üzerindeydi.

Gökyüzü üzerindeydi.

"Siz hala mı boğuşuyorsunuz?"dedi Çağıl şaşkınlıkla.

Kenan küfür mırıldandı. "İyi ki yedik, öldürmediği kaldı! Kalksana üzerimden!"

Gökyüzü geldikleri pozisyonum farkına vararak hızla Kenan'ın üzerinden kalktı. "Özür dilerim... Başını vurmanı istemedim..."

Kenan ters bir bakış attı, ceketini alarak pat diye çıktı.

"Şey... Kafası acıdığı için mi bu kadar kızdı?"diye mırıldandım.

Gökyüzü dolu gözlerini gizlerken yerden telefonunu aldı.

"Evet, ben de gideyim artık,"dedi Gökyüzü gülümseyerek. "İyi seyirler size."

O da çıktığında Çağıl'a döndüm.

Ne olmuştu ki?

"Kenan bu aralar fazla asabi. Kardeşi... hasta. Babası doğru düzgün çocuğun ilaçlarını almıyor. Annesinin de parası yetmiyor. Kenan fazla çalışıyor, uyumuyor bile."  Yatağına oturdu. "Biz de yardım ediyoruz ama... masraflar fazla."

"Ben de yardım edebilirim,"dedim direkt.

Saçlarımı karıştırdı. "Konuşursun Kenanla."

Elini tuttum ve gülümsedim. "Saçlarımı özgür bırak."

"Bu kadar şirin olman benim suçum değil."

Burnunu burnuma sürterek güldüğünde ben söylediklerinin etkisindeydim.

Laptopu kendisine çekti. Netflix'e girmişti. "Zenginsin,"diye takıldım.

"Kenan, Gökyüzü, ben ve Furkan... Bölüşüyor... Dur, bekle,"deyip ekranda hızla birkaç yere tıkladı. Şifreyi değiştirmişti.

"Furkan çıldıracak,"dedim gülerek.

"Bir süre fark etmeyeceğine eminim." Çağıl güldü. Ekrana parmak gösterdi.

Elini yakaladım. "Terbiyesiz."

Eli sıcacıktı. "Üşümüşsün,"dedi bana bakarak.

"Ben Eskişehir'e yıllarca alışamayacağım,"diye sızlandım.

Gülerek bir battaniye aldı ve üzerimize attı. Yanımızda masaya da yiyecekleri koyduk.

Sezon finalini açtı. Daha bölüm başlamadan fare gibi ağzıma her şeyi tıkmaya başlamıştım. Yandan bakarak güldü.

Cipsi ona uzattım.

Elimden cipsi yedi.

"Üşüyor musun hala?"

"Çook,"dedim titriyor gibi yaparak.

Battaniyenin altından kollarını karnıma sardı, başımı göğsüne yasladım. "Şimdi?"dedi kulağıma.

"Mükemmel,"diye fısıldadım.

Saçlarımı öptükten sonra jenerik bitti.

Arada birbirimize bakıyor, arada filmi izliyor, arada yiyorduk...

Hep yiyorduk.

"Bütün cipsi bitireceğim,"diye mırıldandım.

"Bitir, benim için sorun değil."

"Ee bu yemek yani. Nasıl sorun değil ki?"

"Böyle battaniye altında kaldıkça benim için hiçbir şey sorun değil."

Gülümsedim.

Haa bir de ODŞD'yi okumayan varsa beklerim yeni bxb kurgum, manyak bir karakterim var her on dört şubat eski sevgilisine çıkma teklifi ediyorhdh

Bir de gxg yazıyorum o da tam cringe neyse shdh

Kes lan yıldız gibi parlayıp söndün işte uzatma diyebilirsiniz doru çünkü.

Olsun ama burayı seviyorum ❤

Vampirinizz.

Vulcanus [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin