Evrim
Aynı gün, gece"Şşh,"dedi o melodik sesiyle gülerek. "Düşürüyordun beni."
"Düşmezsin ki, tutarım,"dedim belindeki kollarımı sıkarak.
"Sen tut yeter, düşmem ben."
"Çok mu romantiksin piercingli çocuk?"dedim gülerek.
Kapıyı kapatıp beni takip etti.
"Odaya geç sen, geliyorum."
"Nereye?"
"Bir şey alacağım."
Hmm, prezervatif.
Kendime hızlı hızlı başımı sallarken yatağına oturdum. Odası hala aynıydı ancak tatlı, parfümvari bir koku vardı.
Onun kokusu.
Yastığını kucağıma alarak onu bekledim.
Pikeyle uçarak içeri girdi.
"Ne?"dedim gülerek.
"Buz gibisin sevgilim."
Birbirimize baktık. Bakışlarını kaçırdı.
"Ben eridim,"diye mırıldandım.
Gülümsemesiyle yüzü aydılanmıştı. Beni iki kat yorgana sarıp dürüm yaptı.
"Dürüm yaptığına göre beni yiyeceksin,"dedim dalgayla.
Dizlerimden kendisine çekti ve ağzını açtı.
Gıdıklanmıştım. Tekme savurmaya çalıştım.
Ayağımı gıdıkladığında kahkaha atmaya başladım. Gözümden yaş gelene kadar güldüm. Bu arada tam üzerime eğildiğini fark etmedim.
Çevremi sis gibi saran o hisse karşı koyamayarak dudaklarına uzandım.
Ellerimi yorgandan güçlükle çıkardıktan sonra boynunda birleştirdim.
Üzerime tamamen çıkarak karnıma oturdu.
Dilimi sürterek ona tüm tutkumu verdim. Hissetmiş gibi elini elime bastırıp kısık bir şekilde inledi.
Dilini benimkisine bastırdığında nefes nefese kendimi geri çektim.
"Siktir,"diye mırıldandı.
Yutkunarak kendime gelmeye çalıştım. Başım dönmüştü.
Resmen, başım dönmüştü.
Üzerimden aniden kalktı. Saçlarını karıştırırak önüne baktı.
"Özür dilerim..."
"Hayıır, dileme. Çok değişikti... Sadece..."
"Kötü de değildi,"diye devam ettim.
Güldü. "Evet ama peş peşe elektirik çarpmış gibi oldum."
Gülerek üzerimdeki yorganı kaldırdım. "Sen de üşüme."
Yanıma geldi ve yorgana sarıldı. "Ev soğuk üzgünüm... Doğalgazı unuttum, sonra ödedim ama daha açmadılar."
"Sorun değil."
Gülümsedi. "Monopoly'ye ne dersin?"
Heyecanla başımı salladım.
Kısa sürede Monopoly'yle geri geldi. Pike ve yorgan altında oyunu oynamaya başladık.
Çağıl beni üç kere peş peşe yendi.
Elimi tutmasıyla kendime geldim, piyonu yemeye başlamıştım. Ona baktığımda güldüğünü gördüm.
Burnumu sıktı. İnce parmaklarından kaçmaya çalıştım.
Elindeki ufak yara bandı gözüme çarptı.
O elini burnuna götürüp yine piercingiyle oynadığında piyonu ona attım. "Oynama."
"Ne?"dedi gülerek.
"Piercinginle oynama."
Burnunu kırıştırırken gülmeye devam ediyordu. "Huylandırıcı mı?"
Yoo, sadece minik bir sorun yaşamak istemiyorum.
Pis pis güldü.
"Ne zaman deldirdin?"diye sordum.
"On altı civarlarında... Ne o? Özendin mi?" Gözlerini kıstı.
"Bende o kadar seksi durmaz,"dedim pat diye.
"Sek... Seksi mi duruyor yani?"
"Evet çünkü seksisin,"diye saçmaladım. "Yani seksi gösteriyor. Şey tatlısın ve seksilik kat-"
Burnunu burnuma sürttü. "Sürekli bana bunu yapmak zorunda mısın Vulcanus?" Elimi küt küt atan kalbine götürdü.
Titrek bir nefes verdim. Amma da hızlı atıyordu. Ben de tek ölen benim diye düşünüyordum.
"Bu kadar yakın mesafedeyken söylediklerini duyuyor ancak anlamıyorum Çağıl. Asıl sen bana ne yapıyorsun?"
Lanet olsun, Çağıl'a uçuyorum.
"Bilmiyorum ama bu öyle hoşuma gidiyor ki,"diye fısıldadı. "Dokunulmaz, ulaşılamaz, bambaşka bir şey bu."
"Güzel yapan da bu,"dedim gözlerimi kapatırken.
Burnunu yine sürterek güldü. "Seni seviyorum, Vulcanus. Seni seviyorum, Ateş Tanrısı."
"Ben de seni..."
Dudaklarımızı buluşturdu. İçimi yakan öpücükler arasından "Seni ilk gördüğümde benim için bir ateş olduğunu biliyordum,"dedi. "Ama yanması bile güzel gözüküyordu. Bunu anlayamıyordum."
Beni tekrar öptü.
Onu bilmem ama bu öpücüklerle ben yanıyordum.
"Anladım ama... Aşk tam da buymuş."
Ve son kez dudaklarına uzandım.
Gıcık, oksijenimi de çalmıştı.
Neden Vulcanus diyor yaa diyenlere açıklamış oldumshhs Ve fark ettiniz mi, Evrim de onun bir ateş olduğunu düşünmüştü :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vulcanus [bxb]
Short StoryLunaparkta sürekli çıkışı kaybeden bir çocukla ve onu her seferinde çıkışa götürmeyi görev bilmiş diğer bir çocuğun hikayesi. -Text-