Evrim
Aynı gün"Ne dedin sen?"diye bağırdı.
"Onu ölüden farksız hale getirmişsin! Her şeyi şiddetle mi çözüyorsun?"
Bir anda beni duvara yapıştırdı, bu yüzden başım zonklamaya başladı.
"Seni ne sikim alakadar eder?"
"Ona elini kaldırdıysan eder."
"Abisiyim lan ben! Sen kimsin ibne?"
"Aşkımı sizin gibilere inat yaşayanlardanım orospu çocuğu!"
Zil sesi duyuldu.
Güldü. Gülüşü bile şeytana diz çöktürürdü. "Aşk mı? Siz sadece götten siktirirsiniz!"
"Bilgilisin,"dedim alayla. Sinirden titriyordum.
Yakamdan bir anda çekti ve ittirdi. Dengemi kaybedip yüz üstü yere yapıştım. Alayla gülümseyen yüzü tepemde belirdi. Ayağını karnıma bastırdı. "Kız gibisin. Çağıl seni nasıl tercih etti aklım almıyor."
"Çünkü senin aksine ben onu sevdim."
Karnıma daha sert bastırdı. "Çağıl benim arkadaşımdı, sen onun kafasını karıştırdın."
Nefesim kesilmişti.
"Ben onu sevmekten başka bir şey yapmadım."
Simge dehşetle bağırdı.
"Abi! Yapma lütfen!""Bu ibnelerde ne buluyorsun?"derken kahkaha attı. "Baksana haline."
Simge koşup abisinin kolunu tuttu. "Yapma, ne olur."
Furkan böcek kovar gibi onu ittirdi.
Sonra karşıma eğilip gülümsedi. "Umarım yakında ölürsün."
"Sana inat yaşayacağım,"dedim dolu gözlerle yüzüne bakarak. "Çağıl ölse seni affetmez. Doğru söylüyorsun Furkan." Ona yaklaşıp fısıldadım. "Onu senden çaldım."
Elini kaldıran Furkan'ın bileğini tutan bilekle şaşırdım.
Gülin kaşını kaldırıp ona baktı. "Seni uyardım, Furkan. Ben insanları defalarca uyarmam."
Yakasından tutup kaldırdı.
Fatma "Uyma ona,"dedi ağlamaklı bir sesle. Korkmuş gözüküyordu.
Furkan onun yakasını tutan eline bakıp gülümsedi. "Ben de uyarı almayı sevmem prenses."
Bileğini tuttu ama Gülin tepki vermeden yüzüne bakmaya devam etti.
"Gülin, yapma,"diye yalvardı Fatma.
"Kendine denk birisiyle oyna Furkan."
"Afillisin, sevdim ancak kiminle denkmişim anlayamadım."
"Sorunlarını senin gibi çözen birisiyle."
Gülin Furkan'ın yakasındaki elini aniden burnuna geçirdi.
Furkan sendelediğinde bile ona bakmayı kesmedi, çok şaşırmıştı.
"Sakinliğime aldanma, istediğim an bir şeytana dönüşebilirim."
Furkan kanayan burnunu sildi. Bakışları sertti ancak ona tekrar bir atak yapmadı.
Bora'nın sesi koridorda yankılandı. "Gülin! Ne yapıyorsun sen?"
"Sorunlarımı anlaşılır bir şekilde çözüyorum."
Bora Furkan'ın yanına koştu. "Çocuğun burnunu kırabilirdin!"
"Ama kırmadım. Bir ters hareketinde kırılan sadece burnu olmaz,"dedi soğuk bir bakışla.
Furkan güldüğü zaman karnına ayağıyla bastırdı. "Gülin,"diye uyardım.
Sert bir tekme vurdu. "Canımı sıkmasan iyi edersin, piç kurusu."
"Neyin var senin?"diye bağırdı Bora.
Gülin ona döndü.
"Ruh hastası gibi davranıyorsun!"
"İnsanlara hak ettikleri gibi davranıyorum."
"Ne olursa olsun insanları hırpalayamazsın!"
"Hırpalarsam ne yaparsın Bora?"dedi başını sallayıp.
Ayağa kalkıp Gülin'in omzuna dokundum. "Bırak, gidelim. Hocalar kızacak."
Bora ondan birkaç adım uzaklaştı. "Biliyor musun? Hiçbir şey yapamam ama senin gibi birisiyle beraber olamam. Öfkeni kontrol etmeyi öğren."
"O zaman siktir git. Ben tam da buyum. Ruh hastasıyım Bora."
Bora'nın gitmemesi için kolunu tuttuğumda Gülin de benim kolumu tuttu. Yüzündeki kırgın ifadeyi yalnızca ben gördüm. "Boş ver,"dedi kısık sesle.
Bora kimseye bakmadan bahçeye çıktı.
"Sen ruh hastası değilsin Gülin,"diye fısıldadım.
Başını salladı ancak beni dinlemediğini biliyordum.
Sonra Furkan'ın baktığı yöne -okulun kapısına- döndüm.
Çağıl buz gibi bakışlarla ona bakıyordu.
Mesafeyi aşıp yanına yürüdüm. Furkan arkamdaydı. Çağıl'ın bakışları kaşımdaki yarığa yöneldiği an yüzü değişti.
Çenesini sıktı, kolunu tuttum. "Yapma,"dediğimde "Çekil Evrim,"dedi.
"Çağıl yapma."
"Sana çekilmeni söyledim."
"Değmeyeceğini biliyorsun."
Furkan düz bir ifadeyle onun yüzüne bakıyordu.
Çağıl "Kavga istemiyordum Furkan ama beni fazla zorladın,"dedi sertçe. "Sevdiğim şeylere zarar verildiğinde nasıl birisi olduğumu biliyorsun."
"Onda ne buluyorsun?"dedi Furkan bozulmuş plak gibi.
"Sende olmayan şeyi. Güzelliği."
"Daha geçen bana aşık olduğunu iddia ediyordun, benim için dünyaları karşına alırdın."
"O hislerin küllerini bile bulamamayı diliyorum."
"Bunun için-"
Çağıl ben müdahale edemeden Furkan'a yumruk vurdu.
"Bu değil!"diye haykırdı. "Senin olamadığın en güzel şey o! Her şey, anladın mı? O fındık beyninle bunu akıl edemezsin."
Furkan'ı ittirdi, günün ikinci yumruğunu beklemeyen Furkan sessiz kaldı.
"Ne ona ne Simge'ye elini kaldırırsan o dualar Tanrı'n seni koruyamaz."
"Sen hayatımda tanıştığım en zavallı insansın. Keşke seni tanımasaydım. Senin bana verdiğin bir dostluk yoktu, sen insanlara nefret kusmaktan başka bir halt etmedin. Nefretinde boğulacaksın, Furkan. Gerçekten boğulacaksın, nefes alamayacaksın bir daha. Hak ettiğin bu senin."
Furkan bir şey demeden yüzüne baktı ve yerdeki kırık telefonunu aldı.
O yürüyüp uzaklaşınca Çağıl bana döndü. "Acıyor mu kaşın?"
"Çağıl-"
Dolu gözlerle kaşıma bakıp yüzünü buruşturdu.
"İzin alalım okulundan, hastaneye gidelim. Belki dikiş atarlar ama korkma, ben-"
"İyi ki varsın,"deyip sarıldım ona. Başımı omzuna gömmemek için kendimi tuttum. Okuldaydık. Arkadaşça davranmak zorundaydım.
Kulağıma "Sen de ama doktora gidelim,"dedi.
Endişelerimin yerini onun aşkı aldığında başımı salladım.
ÇAĞIL BABAYI BİLE SİNİRLENDİRDİN FURKAN HE
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vulcanus [bxb]
Short StoryLunaparkta sürekli çıkışı kaybeden bir çocukla ve onu her seferinde çıkışa götürmeyi görev bilmiş diğer bir çocuğun hikayesi. -Text-