Evrim
Aynı saatler"Anne... Bu ne güzel bir sürpiz,"dedi Çağıl şaşkınlıktan kurtulup.
Güzel numara yapıyordu.
Çok gergindim, üzerimde tişörtü vardı.
Tişörtü vardı.
Kalkıp üstümü değişsem çok mu abes kaçardı?
Otur oturduğun yerde.
Ailesi biliyor muydu? Annesi biliyordu öyle söylemişti, babası?
Babası?
Kapının arkasında dikilen iri abisi?
"Ufaklık ben açım, umarım yemek vardır,"diyen iri abisi içeri daldı. Üzerinde deri ceket ve kot vardı, sakal bıyık içinde en net görülen elaya dönük gözleriydi.
Gerçekten borozan gibiydi.
Annesi incecik bir kadındı. Kumral saçları parlak, dalgalıydı, omzundan aşağı dökülüyordu. Pembe dudakları, biraz büyük bir burnu vardı. Otuzlarında gösteriyordu. Daha yaşlı olduğuna emindim. Çünkü Çağıllar üç kardeştiler. Çağıl en ufaklarıydı.
Aynı annesine benziyordu. Abisi de babasına ama babası abisinden çok daha göbekli, şirin bir adam gibiydi.
Görünüşe aldanmamalıydım.
"Dondurma mı yedin abinsiz?"
En son giren ablası "Sana mı bırakacaktı?"dedi alayla. Başının üstünde yaptığı topuzu düzeltti.
"Ee yemek yok mu?"
Annesi Çağıl'ı şapur şupur öptüğünde güldüm. Aynı benim annem gibiydi.
"Ya anne..."
"Oğluşuma bak! Evinde annesiz oturuyor muymuş?"
"Sevdin mi süprizimizi?"
Asıl sürpizi şimdi göreceklerdi.
"Ev bayağı düzenli ha. Başak burcu muydun sen?"
"Aa arkadaşıyla oturuyor ondan!"
Şimdi fark edilmiştim.
"Şey... Ben Evrim."
Herkes bir anda bana döndü. Tişörtün ucuyla oynarken gülümsedim.
Kadınlar tişörtüme düşünceli bakışlar atıyordu.
Çağıl yanıma geldi.
"Erkek arkadaşım."
Elimi tuttu.
Kızardım. Onu zor durumda bırakmıştım.
Abisi yediği gofretten boğuldu.
"Of Yakup, biliyorsun zaten. Neyin gösterisindesin? Çocuğa şöyle davranma. Utandılar."
Ablasına sarılasım gelmişti.
Babası "Memnun olduk,"deyip elini uzattı.
Elim titreye titreye ben de eline uzandım.
"Herkes biliyor, rahat ol sen."
"Kızım bilmek farklı, bu sevgilim diye çocuğu önümüze atması farklı. İnsan şaşırıyor yani. Erkek sonuçta. Evlenemeyeceği, çocuk sahibi olamayacağı birisi. Bir nevi zorluk."
Bir nevi zorluk.
Çağıl sessiz kaldı.
"Bak yine yapıyor ya. Oğlum dilini mi yutuyorsun sen?"
Belki de öyle demek istememişti, belki kötü bir şey ima etmemişti. Yine de kırıcıydı.
Çağıl yüzü asılsa da devam etti. "Burada kendi hayatım var. Hayatımı nasıl yaşayacağımı ben seçerim, sen değil. Neyin ne olduğunu bilecek yaştayım."
"Çağıl-"
Buz gibi bir sesle "Rahat bırak beni,"deyip mutfağa yürüdü.
Peşinden bakakaldım.
Şuraya bir şey yazmayınca garip geliyoor ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vulcanus [bxb]
Short StoryLunaparkta sürekli çıkışı kaybeden bir çocukla ve onu her seferinde çıkışa götürmeyi görev bilmiş diğer bir çocuğun hikayesi. -Text-