Evrim
Cumartesi"Lan zibidi!"
Yatağıma uçan şeyle korkarak gözlerimi açtım.
Gülin.
Yanaklarımı öptü ve bana sarıldı. "Annen neler neler yapmış, yetmiş kiloyuz yemin ederim."
Mırıldanarak sırtımı döndüm. Uykum vardı.
"Kedi misin sen kalk."
"Gözlerim acıyor..."
"Çağıl günaydın mesajı atmış, upuzun he."
"Gerçekten mi?"deyince ekranımı gösterdi.
Ses kaydını da açtı.
Günaydın meleğim, diyordu.
"Bak bak nasıl keyfi yerine geldi,"dedi Jale kapımda yaslanmış bizi izlerken.
Gülümseyerek banyoya girip rutin işleri hallettikten sonra üzerimi değiştim. Moralim bozuk diye gelmiş olmalıydılar.
"Kanka hadi mesajlarını okuyalım, belki sexting yapmışlardır."
"Evrim söylerdi."
"Hayır, utanırdı,"dedi Fatma.
İç çektim. Haklıydı.
"Sexting yapmadık,"diye çıktım.
"Doğru sevişmek varken yani."
"Şu an olmayacak bir şey,"diye cevap verdim.
"Evlenmeden olmaz, ha?"
"Ya hayır-"
"Utandırmayın oğlumu,"dedi annem kapıdan.
Herkes çığlık attı.
"Anne bizi dinlememen gerek!"
"Dinledim ama,"dedi pis pis sırıtarak.
Ona iç çekerek merdivenleri indim. Merdivenler salona çıkıyordu, masa salondaydı, çeşitlerle dolu bir kahvaltı hazırlanmıştı.
Babamla bakıştık.
Jale pat diye oturdu ve babama ters ters baktı. "Gel kuzum, yanıma otur."
Jale'nin yanına oturdum.
Herkes masaya kurulduğunda annem "Jale'yle gözleme yaptık, çeşit çeşit bakın,"dedi neşeyle.
Gülin ve Fatma peynirli olana saldırdı, ben patatesli olanı ve peynir ve zeytinden biraz alarak tabağıma çektim.
"Efsane olmuşlar,"diye şakıdı Gülin.
"Afiyet olsun kızım, siz yeter ki yiyin daha var."
"Gerçekten güzel olmuş,"dedi babam da.
"Hayret, bir şeyden memnunsun,"dedim pat diye.
Babam bana bakakaldı.
"Yalan mı?"dedim alayla. Sinirle çatalımı salatalığa bastırdım.
Annem konuyu dağıttı ve masada genel bir sohbet başladı. Babama öfkeyle bakmaya devam ettim, o sessizdi. Odama bile kovmadı.
"Ben doydum,"deyip kalktığımda babam ilk atılan oldu. "Zayıfladın iyice. Biraz ye."
"Senden nefret ediyorum!"diye bağırdım ve sandalyemi masaya yasladım.
Önüne baktı.
"Duydun mu? Senden nefret ediyorum, sen bu aileyi asla hak etmedin. Sen... İş yerindeki o şekerimcileri hak ediyorsun!" Dolu gözlerime oflayarak kendimi dizginledim. Ağlamayacaktım.
"On sekizime bastığımda suratımı göremeyeceksin."
Montumu alarak güldüm. "Ben iğrenilecek bir şey yapmadım ama sen bir sürü şey yaptın."
Kapıyı arkamdan kapattım.
Çok geçmeden sokağın karşısından seslendi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Cehenneme, biz cehennemliğiz!"diye düşünceleriyle vurdum onu.
Babam bir süre sessiz kaldı.
Karşı kaldırımda yürümeye devam ettim, mesafeyi açmış, onu arkamda bırakmıştım.
"Annenle mi gideceksin?"diye bağırdı.
Cevap vermeden yürümeye devam ettim. Peşimden geliyordu."Annenle gitmeni istemiyorum."
Koşmaya başladım. Rahat bıraksın istiyordum.
"Beni bırakmanı istemiyorum! Tekrar oğlum ol istiyorum!"
Durdum.
"Size para bırakmayan o herif değilim artık..."
Sustum.
"Sen küçükken bir sürü kötü insanla iş yaptım, batırdım ancak toparladım. Çok zorlandım ancak beni ayakta tutan tek şey sendin. Oğlumu istiyordum."
"Annen bu yüzden bana bir şans verdi çünkü seni göremediğim her gün..." İç çekti. "Nasıl vazgeçtim diye düşünürsün? Ben senin için toparladım Evrim. Senin için kendi işimi kurdum. Annene, herkese borçlarımı ödedim."
Ona döndüm. "Ödemedin. Bana asla borcunu ödemedin."
Dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Beni rahat bırak,"dedim yüzüne bakarak.
Ve koşmaya başladım.
Evrim'in babası Evrim küçükken bir sürü kötü işe bulaştı, gözünü para bürüdü. Para için ailesini defalarca riske attı. İş yaptığı adamlar evlerinden çıkmaz oldu. Evrim'in annesi dayak bile yedi defalarca onlardan. Evrim'in annesinden para çaldı, evlerine günlerce haciz geldi, çoğu şeylerini aldı falan filan.
Evrim bu yüzden nefret ediyor ondan. En çok da annesini kırdığı için.
Ama annesi ikinci bir şans verdi, en azından çocuğu için. Evrim bir nevi babasız büyüdü ama en azından babası artık olsun istiyor.
Ee siz ne düşünüyorsunuz bakalım :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vulcanus [bxb]
Historia CortaLunaparkta sürekli çıkışı kaybeden bir çocukla ve onu her seferinde çıkışa götürmeyi görev bilmiş diğer bir çocuğun hikayesi. -Text-