~bölüm yetmiş yedi~

3.6K 341 178
                                    

Evrim
Bir saat sonra

"Sen... Sen elimde kalacaksın!"

"Senin mi? Hah? Götümle gülerim!"

"Ya bir sakin olsanıza!"

Simge ikimizi de ortaya girerek ittirdi.

"Çağıl nerede? Söyle!"diye Gökyüzü'ne bağırmaya devam ettim. Dakikalardır söylememekte direniyordu ve artık sinirlenmeye başlamıştım. 

"Bak,"diyerek elini cebine attı. "Burada."

"Sana inanamıyorum, hayatımda gördüğüm en dönek insansın."

"Her gün arkandan ağlamasını bekleyemezdin herhalde. Ben onu kendine getirmek için bunu yaptım, tamam mı?"

"Kendine getirmek mi?"dedim gülerek. "Onu erkeklere getirmişsin! Ben onun sevgilisiyim! Sadece kendimle baş başa kalmak istedim ve yaptığına bak!"

"Elindeki diğer fırsatları da görmeli, değil mi? Sarışın olman dışında bir artın yok." Gökyüzü az önce tuttuğum gömleğinin yakasını düzeltti.

"Sen..."

"Kendi yaşıtı, vücut yapmış, aleti büyük gibi bir sürü seçeneği var. Yalan mı?"

"Sen... Sen kimsin de bizim ilişkimize-"

Öfkeden deliye dönmüştüm. Ellerim titriyordu.

"Çocuğa yol verdin! İlişki diye bir şey kalmadı!"

Parti evinin kapısına yürüdü.

Haklıydı.

Üzüldüğüm zaman kendimle kalmak isterdim ancak bunu yapmamalıydım. Onu kırdığımı biliyordum ama tepkisinden öyle korkuyordum ki yazmaya elim gitmiyordu.

Kaçıyordum işte. Korkak gibi.

"Görüşürüz Evrim."

Bir kağıt gösterip girdiğinde dizlerim zonklamaya başladı ve arkamdaki arabaya tutundum. Çağıl'ı bırakamazdım ki. Ona deliler gibi aşıktım.

Alvin'in trajik ölümü beni tahminimden çok yaralamıştı, bir yanım Çağıl'a hıçkıra hıçkıra sarılmak isterken diğer bir yanım onu boğmak istemiyordu, kendi başıma ve sessizlikle kalmam gerektiğini söylüyordu.

Bilmiyordum. Belki de yanlış yapmıştım.

"İçeri girmenin bir yolunu bulacağız,"dedi Simge beni elimden tutarak. "Haydi, kalk. Ayrıca ben Çağıl'ı aramaya devam ediyorum, bak."

Dolu gözlerle kapıya baktım. Onu kaybetmek istemiyordum. Beni kolayca çıkarıp atsın istemiyordum.

Ve bir anda koşarak içeri girdim.

"Hey!"

İri güvenliğe omuz attığım için omzum çıkmış gibi hissederken duman kokusundan boğulacak gibi oldum.

Nefessiz bir şekilde masaların olduğu kısma ilerledim.

Yeşil-mavi ışıklardan göz gözü zor görüyordu.

"Çağıl!"diye bağırarak kıçımı yırttım.

Müziğin sesini bile bastırmıştım.

"Çağıl!"

Gökyüzü'nü koltuklarda gördüğüm an gözüm karardı.

"Çağıl nerede?"

"Sen içeri nasıl girdin?"dedi şaşkınlıkla.

Dayanamayıp burnumu çektim. Dolu gözlerimi kırpıştırdım. Ruhumu görsem yeterdi. Onu çok özlemiştim. "Ne-Ne olur... Nerede? O nerede?"

O sırada Volkan'ın sesini duydum. "Evrim!"

"Söyleyeceksin,"dedim dolu gözlerle.

"Uzatma artık."

Onu ittirip göğsüne vurdum.

Kendimi tutamayarak delicesine bağırmaya başlamıştım.

"Evrim, bırak!"dedi Volkan arkamdan.

"Mutlu musun?"diye haykırdım. "Erkek arkadaşım başkasıyla yatacak, senin yüzünden! Aklını karıştırdın. Beni sevdiğini-"

Tam o anda iki kol belimi kavrayarak beni Gökyüzü'nden çekti.

"Bırak! Ne olur bırak!"dedim nefes nefese.

"Şş,"dedi kulağıma. Titreyen bedenim ona yaslanmıştı.

Kokusunu duyduğum an midem kasıldı.

Buradaydı.

Buradaydı.

"Üstüme atladı resmen! Bir şey yapmadım, vurmadım bile!"
Gökyüzü köşede Kenan'a sızlanıyordu.

"Sen neden insanların ilişkisine karışıyorsun amına koyayım ya?"diye isyan etti Kenan.

"Beni suçla, tek suçlu benim,"dedi Gökyüzü dolu gözlerle.

Tam ondan özür dileyecekken gözden kayboldu.

"Çağıl..."dedim, başım dönüyordu.

Kollarımdan sıkıca tutmasına rağmen dizlerim zangır zangır titriyordu ve her an yere yapışacak gibiydim.

"Bu kim?"dedi çocuğun birisi bana bakarak.

Hikayesindeki çocuk.

"Asıl bu kim?"

Ve müziğin sesi her şeyi bastırdı.








Vulcanus [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin