~bölüm altmış dört~

4.8K 419 165
                                    

Evrim
Birkaç saat sonra

Birbirine yapışmış göz kapaklarımı aralamaya çalıştım.

Attığım uyuşuk bakışlarla Çağıl'ın yüzü bana dönük ve mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Bir kolu benim tarafıma uzanıyor, parmakları parmaklarım arasına girmiş duruyordu. Parmaklarını yavaş yavaş oynattı.

Gözlerimi kapattım ve beyaz boynunu öptüm.

Kokusunu içime çektim, şampuan benim gibi kokuyordu, sonuçta onun damlasakızlı şampuanıydı.

Kulağına doğru ufak öpücükler bırakmaya devam ettim.

Ayaklarıyla yorganı ittirerek mırıldandı.

"Evrim..."

"Günaydın,"dedim kıkırdayarak.

Gözlerini ovuşturdu. Kısık gözlerle beni süzdü. "Günaydın."

"Ayılamadın mı?"diye mırıldandım. Sersem bakışları yüzünden silinmiyordu.

"Uh, mazur gör. Her sabah yatağımda böyle bir şeyle uyanmıyorum."

Gülerek tekrar boynunu öptüm.

"Kahvaltı edelim mi?"

"Biraz daha yatalım,"diye sızlanıp beni üzerine çekti.

"Çok uykucusun."

"Mayıştırıyorsun beni."

Saçlarıyla oynayarak gülümsedim. Öyle gevşemiş, huzurlu hissediyordum ki... Aşkın getirdiği mutluluk paha biçilemezdi. Sanki her yerde böcekler ve kuşlar vardı, dünya gözümde toz pembeydi. Her şey şu an cıvıl cıvıldı.

Her şeyi bana unutturuyordu. Ailemi, okulumu...

"Açsan bir şeyler hazırlayayım,"dedi eli belimde gezinirken.

"Acelesi yok."

Kalçamdan kendisine bastırdığında yüzümü buruşturdum.

"Ne oldu?"dedi dikkatle.

Bakışlarımı kaçırdım.

Canımı acıttığını düşünüp üzülmesini istemiyordum.

"Ağrı kesici ister misin?"dedi kuru bir sesle.

Başımı salladım.

Dudaklarımızı buluşturdu. "Sana aşığım."

"Ben... Ben de sana..."

Gülümseyerek odadan çıktı.

Yastığı yüzüme bastırarak çığlık attım.

Yüz yüze söylemiştik. Bu gerçekti ama en güzel rüyam gibi hissettiriyordu.

"Gözlerini kapa,"diye seslendi kapının arkasından.

Ellerimle gözlerimi kapattığımda kalbimin hala hızla attığını, yüzümün kızardığını hissettim.

Dizlerime bir şey koydu.

Tepsi.

"Bana mı?"derken sesim kısılmıştı.

Gülerek karşıma oturdu.

"Yesene."

"Çok tatlısın!"

Heyecanla şakımamla kahkaha attı.

"Öyle güzelsin ki ne olduğumu unutturuyorsun bana. Kimim, neyim, ne yapıyorum bilmiyorum seninleyken."

Bakışlarımı kaçırarak üç çeşit reçelden birisine ekmeğimi bandırdım. Bir de peynir, zeytin vardı, omlet yapmış ve portakal suyu sıkmıştı.

"Hepsini ye ve gücünü topla."

"Neden? Çok mu lazım olacak?"dedim sırıtarak.

Boynuma uzandı.

Ve orayı öptü. Ufak öpücüklerle kulağıma bir yol çizdiği an gözlerimi kapattım. Başım istemsizce arkaya kaymıştı.

Kulağımda dudakları durdu. "Çok olacak,"diye fısıldadı.

Ve orayı da öptü.

Çağıl yavaş len

Vulcanus [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin