Merhamet bir insana yakışan en güzel şeyken, bundan bir nebze bile nasibini alamamış binlerce insan vardı ve sanırım Yaman'da bunlardan biriydi. Ya da sadece sinirlendiğim için böyle diyordum çünkü bir yanım o Pelin denen kıza karşı ne kadar da merhametli olduğunu görmüştü. Benim ona söylediğim sitem dolu sözleri hiç duymamış gibi arkasını dönerek mutfağa geri girmişti.
Adil sakince kolumdan tutarak beni merdivenlere yönelttiğinde ona kendi kendime gidebileceğimi söylediğimde bir an tereddütte kalsa da çok geçmeden kafasını sallayarak o da Yaman'ın ardından gitmişti.
Hep beraber konuşup bir çözüm arayacaklarının farkındaydım ve o aptal kız için bana bu şekilde davranan Yaman Soyaslan'a bu yaptıklarını misliyle geri ödetecektim. Tembel adımlarla üst kata çıkmaya başladığımda artık odam olarak kabul ettiğim odayı teyit geçerek üst kata çıktım Yaman'ın katını da adımladıktan sonra huzuru gözlerime ardından iliklerime kadar bahşeden odaya gelmiştim.
Kapı kolunu kavrayarak açtım ve karşımdaki kar manzarasına dalıp gittim. O kadar gerçek ve güzel duruyordu ki havanın soğukluğu içime işledi. Kitaplığın önündeki salıncağa oturup üzerime yumuşacık battaniyeyi aldım. Aşağıda yaşadıklarımı düşünmektense her zaman sağ duyulu ve soğukkanlı olan yanımla düşünmeyi tercih ettim.
Ahsen'e verdiğim bilgiler doğrultusunda en kısa zamanda elle tutulur bir şeylere ulaşıp ona göre davranacaktım. Benim için önemli olan ve yıllardır istediğim tek şey bir şeyin gerçekten parçası olabilmek, ait hissedebilmek, babamın izinden gidebilmekti. Öyle ya da böyle suçla savaşabilmek, masum insanlara yardımcı olabilmekti. Hiçbir zaman önceliğim intikam olmadı, ben babamın ilmek ilmek işlediği akıllı kızıydım. Onun gibi düşünüp onun gibi davranarak gerekirse bu yolda canımı verirdim ama doğruluktan ayrılmazdım.
Bu adamın bu raddeye nasıl geldiğini merak ediyordum çünkü kimse doğuştan kötü değildi. Bazıları mecburiyetten bazıları da içinde bulunan kötü ruha teslim olup bundan haz aldığı için aksi tarafa geçip kendini tamamen haklı görüyordu. Yaman'ın zaaflarını öğrenip, deliller toplayacak, birlikte iş yaptığı bütün herkesi öğrenecektim.
Kafamdaki düşünceler ağırlık yapmaya başladığında göz kapaklarımda ağırlaşmaya başlamış ve gözümün üstüne doğru kapanarak günlük görevini tamamlamaya çalışıyordu. Aklım aşağıda olmasına rağmen eninde sonunda ne konuştuklarını öğreneceğimi biliyordum. Oturduğum salıncaktan kalkarak yerdeki pufların üzerine doğru uzandım ve battaniyeyi de üzerime alarak şömineden gelen çıtırtılara kulak verip, boydan boya cam olan ve karların akışını gösteren manzaraya dalıp gittiğimi hissettim.
Koluma dokunan ellerle birden bire irkildim ve karşımda hiç beklemediğim birini Mert Poyrazlı'yı gördüm.
"Korkuttum mu?" diye sordu.
Yeni yeni kendime geldiğimde uykulu sesimle konuşurken yerimden doğrulmaya çalışıyordum. "Hayır. Sadece şaşırdım. Bir şey mi oldu?" dedim.
"Işığı açık görünce buraya geldim. Genelde Yaman burada vakit geçirmeyi sever, onun burada bu saatte ne yaptığını soracaktım. Uyku tutmadı da.."
"Beni neden uyandırdın peki?" diye aksi bir sesle sordum.
O da gözlerine ulaşmayan hafif bir tebessümle "Burada uyuyup kalmana gönlüm razı gelmedi herhalde." dedikten sonra bir süre duraksadı ve devam etti. "Saat 2'ye geliyor burada üşüyebilirsin, şömine sönmek üzere." dedi.
Daha sonra şöminenin önüne giderek hemen yanındaki sallanan koltuğa oturdu ve gözleri dışarıya daldı. "Bu manzara dekoru çok güzelmiş. Nasıl yaptınız?" diye sordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
General FictionSuç ve ceza Ölüm ve yaşam Savaş ve aşk Çarpıştıkları yerde masum olan vardı.