13. Bölüm

55 8 11
                                    

Bütün bedenimin korkuyla titrediğini hissettim. Başım dönmeye devam ediyor, göz kapaklarımın üzerinde tonlarca yük varmış gibi ağırlık yapıyordu. Kulaklarımın uğultusu kesilmemekle birlikte artarak devam ediyordu. Göğüs kafesimi zorlayan endişe panik atak geçirmeme ramak kaldığını işaret ediyordu. Gürültünün içinde duymak istediğim tek ses Ahsen'in her zaman dediği gibi 'Her şey geçecek' diyen o inanmamı sağlayan büyüleyici sesiydi. Ancak bunun aksini sağlayan ve beni bulunduğum anda tutmayı sağlayan Erdem'in sürekli ismimi tekrar edip iyi olup olmadığımı sorgulayan sesiydi.

Her şeye inat fiziksel ağrılarımı ve ruhsal çöküntülerimi bir kenara bırakarak gözlerimi açıp yerimden doğrulmaya çalıştım.

Erdem'se etrafta silah sesleri duymuyormuşuz da ben şımarıklık yapıyormuşum gibi "Kendinizi zorlamayın Hanzade hanım. Dinlenin lütfen" diyordu.

"Kalkmama yardım et. Ahsen'in yanına gitmeliyiz. Burada böyle hiçbir şey yapmadan duramam." dedim.

"Hanzade hanım lütfen sakin olun. Birazdan her şey sona erecek ve Ahsen hanım buraya gelecek. Siz şimdi bunları düşünmeyin." dediğinde sinirle yerimden kalktım. Bir an başım dönse de dengemi çok geçmeden geri kazanmıştım.

Ben kapıya doğru hareketlenince bana dokunmamaya özen göstererek önüme etten bir barikat kurmuştu. Çığlıklarıma zorlukla engel olarak onu iktirdim. Normalde çok daha fazla güç kullanabilecekken buradaki zayıf kız rolüme fazlasıyla kaptırmış ve hastalığında vermiş olduğu takatsizlikle Erdem'i yerinden bile oynatamamıştım. 

Ona bağırmaya hazırlanmışken başımın ağrısıyla aynı oranda kesilen silahların patlama sesi bir ölüm fermanı gibi gecedeki sessizliğe uyum sağlayarak yok olup gitmişti. Birden bire duran çatışma sesi duygularımda kocaman bir boşluk oturmasına neden olarak durumu sorgulamama neden oluyordu. Ne yapmalıydım, neler oluyordu? 

"Erdem silah sesleri neden kesildi? Birine bir şey mi oldu? Neden buradasın onların yanına gidip yardım etsene!" diye bağırdım.

"Hanzade hanım sakin olup bu odada beni bekleyeceğinize söz verirseniz gidip bakıp geleceğim. Sizin yanınıza da birini göndereceğim şimdi." dediğinde hemen kafamı salladım.

Erdem bana güvenmese de en az benim kadar merak ettiği için odadan çıkarak dışarıdan kapıyı kilitleyip gitti. Birkaç dakikayı daha kurban ettikten sonra nihayet bildiklerimi uygulayarak kapıyı açmayı başarmıştım. Dejavu yaşadığımın bilincinde olarak ama sonunun farklı bitmesini de umarak sakin adımlarla aşağıya indim. Ev bomboş gibiydi kimseler yoktu. 

Ölüm sessizliği kalbime kadar ulaşmış gözlerimdeki yaşları zorluyordu. Başım dönüyordu gözlerim kararmak üzereydi ama Ahsen'i görene kadar bayılmamayı başaracaktım. Arkamdaki duvarda bir süre nefeslendikten sonra mutfak ve salon arasındaki kapıdan daha önce depoya gittiğim yola çıktım. 

Bahçenin bir kısmını gören karanlık yolda siyah giymiş adamlardan bir kaçının yerde sere serpe yattığını gördüğümde bu manzarayı görmezden gelerek çatışmanın izlerinden uzaklaşmaya çalışarak depoya doğru yürüdüm. İkinci adımımda sırtımda hissettiğim beden ve ağzıma kapanan elle debelenmeye başladım. Kendimden ziyade ulaşamadığım depodaki yol arkadaşımı bir daha göremeyecek olma hissi içimi acıtıyordu.

Arkamdan gelen ses "Şişt! Hanzade hanım benim sakin olun" dediğinde bulunduğumuz duruma tezat bir rahatlama diz kapaklarımdan yutkunduğum nefese kadar ulaşmıştı. Sesimi çıkarmayacağımı anladığında Erdem elini ağzımdan çekti.

"Erdem sen misin? N'apıyorsun ödümü koparttın" diye sitem ettim.

"Hanzade hanım hemen eve geri dönüyoruz. Sesinizi alçak tutun. Her şey yolunda bütün adamlar etkisiz hale getirilmiş." dedi.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin