Uzun süren sakinliğin sessizliğini bitiren elbette ki böylesine büyük bir olay olmalıydı ve devamında yeni sırları açığa çıkarmalıydı. Yaman'ın söylediklerini kafamda tekrar tekrar tartarken gözden kaçırdığım başka noktalar var mı diye düşünüyordum.
Kafamda şekillenen plan her ne kadar ilk aşamadaki gibi olmasa da bu kadar büyük bir değişime uğramasını da hiç beklemiyordum. Üzerimden akan sular keşke bazı soruların cevabı olabilseydi ve ılık suyun verdiği huzuru zihnime de bağışlayabilseydi.
Mahir Dağıstanlı'nın amacının ne olduğunu bilmiyordum ve bunu öğrenebileceğim tek bağlantım olan Örgüt'le on beş günden fazladır iletişim kuramıyordum. Ahsen'in durumunu deli gibi merak etsem de Mert'in onu aradığını ve hiçbir ipucuna ulaşamadığını biliyordum. Normalde bu kötü bir durum gibi gözükebilirdi ama hala Örgüt ona güveniyorsa herhangi bir zarar gelmemiş ve sadece gizleniyor demekti. Aksi takdirde düşünmekten kaçındığım durum gerçekleşmiş olurdu ve Ahsen'in bir şekilde zarar gördüğünü öğrenirdim. Tek avuntum onun bana ulaşacağına olan güvenimdi.
Yarın akşam olacaklara kendimi hazırlamak üzere kafamı toplayıp Yaman'ın yanında olmalı ve öğrenebildiğim kadar her şeye vakıf olmalıydım. Duştan çıktığımda üzerime hızlıca rahat bir şeyler giyerek aşağıya Yaman'ın çalışma odasına indim. Kapıyı hafifçe çaldıktan sonra içeriye girdim.
İçeride Yaman ile birlikte Cenk, Mert ve Erdem vardı. Diğerlerinin nerede olduğunu bilmiyordum ama cam kenarındaki kanepede Yaman'ın yanına oturarak karşımdakilere başımla selam verdim. Ben gelince anlık bir sessizlik hakim olsa da Cenk zannediyorum ki kaldığı yerden konuşmasına devam etti.
"Dediğim gibi ben limanda olup malların güvenle Dağıstanlı'nın adamlarına teslim edilmesini sağlarım ondan sonrası sizde." dedi.
"Bizi riske atacak herhangi bir durumun yaşanmasını istemiyorum. Mert sen bizimle gelirsin, bizi dışarıda bekleyecek adamların başında durursun. Cenk malları teslim ettiğinde bana haber verirsin ve geceyi fazla uzatmadan bitiririz." diyen Yamandı.
Mert ile Cenk her zaman yaptıkları şeymiş gibi oldukça rahat ve kendinden emin görünüyorlardı. O sırada kapı tekrar açıldı ve içeriye Adil ile birlikte hala burada durması istenen Emir geldi. Emir ile çok fazla muhabbet etme şansım olmamıştı ama Yaman'a olan benzerliği ona sempati duymama neden oluyordu. Her ne kadar araları mükemmel olmasa da birbirlerini kolladıklarını görebiliyordum.
Emir, Yaman'ı hedef alarak konuşmaya başladı ve adımları karşımızda koltuğa oturduğunda durdu. "Kalmam için geçerli bir sebebin var mı?" diye sordu.
"Güvenlik gerektiren bir durum var ve benimde etrafımda güvenebileceğim adamlara ihtiyacım var." dedi.
Emir umursamaz bir gülüşün ardından "Neyle uğraştığını bilmiyorum ama İngiltere'ye dönüp asıl görevimiz için hazırlanmam lazım. Sayende düşman geleceğimizin farkına vardı ve onlar önlem almadan hazır olmamız lazım." dedi.
"Benim kabul etmediğim pozisyonda benim düşmanlarımla savaştığının farkında mısın? Şimdi de burada olman ve asıl düşmana giden yolu temizlememize yardımcı olman lazım anladın mı?" diye sert bir şekilde sordu.
Ortamdaki gerilimi azaltmak ve merakımı gidermek adına lafa karıştım. "Yaman neyden bahsettiğini bana da açıklamak ister misin?"
"Sonra Hanzade!" diyerek kestirip attı.
Herkesin içinde onunla tartışmak istemediğim için sustum ve Emir ile olan tartışmasını şu an böldüğümden dolayı bu tavrına çokta takılmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
Genel KurguSuç ve ceza Ölüm ve yaşam Savaş ve aşk Çarpıştıkları yerde masum olan vardı.