12. Bölüm

54 7 4
                                        

Günün ağırlığı, duygularımın yoğunluğu, kendimden ödün vermenin yorgunluğu ruhsal olmaktan çıkıp fiziksel bir halsizliğe dönüşerek hasta hissettiriyordu. Ellerimle sızlayan başıma masaj yaparken bir yandan da soğumaya yüz tutmuş ıhlamurdan içiyordum. Uyumama engel olan kafamda dönüp duran Yaman Soyaslan'ın beni Mimoza çiçeğine benzeten etkileyici sözleriydi. Yankılarını ne kadar susturmak istesem de dolgun dudaklarından çıkan o muhteşem sözler kafamdan çıkmamak için örümceğin ağları gibi her tarafımı kaplamaya çalışıyordu.

Zihnimde dönüp duran düşünceler yetmezmiş gibi beynimi daha da bulandırmak adına aklıma gelen şarkıyı telefonumdan açarak onuncu kez dinliyordum. Buradan mı esinlenmişti ya da bende o güzel çiçeğin etkilerini mi görüyordu. Görüyorsa bile bana bunu söyleme gereğini neden duyuyordu. Karanlık lider sandığım kadar karanlık değilse ve gerçekten duyguları varsa bu duygularını kardeşinden başka birine ki buradaki başkasının ben olması gerçeği içimi buruklaştırıyordu.

Yaman Soyaslan genelde sabit fikirli, soğuk görünümlü, saygılı ama yeri gelince yerin dibine sokacak lafları esirgemeyen, sert biriydi. Zorbalık yaptığına da sadece onu çok zorladığımda bir iki kez görmüştüm ama onun dışında zihnimde oluşan görüntüye zıtlık oluşturacak merhametli gibi görünmesine neden olacak vicdan timsali davranışları vardı. Kafamdaki karmaşıklığa son vermek adına Savaş ile ciddi bir konuşma yapmam ve en başta sormam gereken onu şüpheye düşüren buraya gelip inceleme yapmama karar vermesine neden olan sebepleri öğrenmeliydim.

Ahsen'in buradaki saçma işini bitirip gitmesi için gerekirse Mert'le barışması ama buradan ayrılıp Mahzen'e gitmesi gerekiyordu. Yanlış bir karar verip karanlıkta olsa bu konularla tam olarak ilgisi olmayan birisinin masum olan kardeşinin güvende bile olsa ailesinden uzak olması içimi kemiriyordu. Herkes ne olursa olsun ait olduğu yerde olmalıydı. Ayfer hanım bile Biricik'ten çok güzel bahsediyordu, abisi de kardeşi için her şeyden vazgeçerek sadece onun için uğraşıyordu.

Yaman'ın asla masum biri olduğunu düşünmüyordum ama onun yaptıkları kendi vicdanını ve polisleri ilgilendirirdi. Bizim Örgüt'ü kurmaktaki amacımız ve benim katılmamaı sağlayan neden çok daha kötü durumda olan ve yardıma muhtaç olanlara yardım etmekti. Birçok suç teşkilatının yok edilmesinde katkımız olsa da direk olayın merkezine gidip benim yaptığım gibi içeride olmayı kabullenmezdik. Riski minimum seviyede tutup en az hasarla en fazla yardımı yapardık.

Beynimde dönüp duran düşünceleri susturmaya çalışıp müziği kapattığımda dışarıda yağan kar bu defa gerçekti ve gözlerimi oraya yönlendirerek birbirine çarpmadan zarafetle yere inen kar tanelerinin salınışını izlerken uykumun gelmesini bekledim. Biraz uykuya daldığımı hissetsem de huzurlu bir uykuya kucak açamıyordum çünkü boğazımda hafif yanma hissi ve başımda azalsa da devam eden ağrı beni terk etmiyordu.

Daha fazla uğraşmanın gereksiz olduğunu düşünerek üzerimdeki poları kenara bırakarak ayaklandım. Salona inip toplanıp toplanmadıklarını bakmak şu an için en mantıklısıydı. Sessiz olmaya özen göstererek merdivenlerden indiğimde salonda camdan yağan karı izleyen Cenk'i gördüm. Koskoca salonda tek başına duruyordu.

Yanına gidip gitmemek konusunda kararsız kalsam da Yaman Soyaslan'ın yanında olan herkese birer şüpheli gözüyle baktığımız için yakın olmamın getirisi olduğunu düşünerek adımlarımı sakince yanına doğru attım. Tam yanında durduğumda bende onun gibi kollarımı birbirine bağlayarak dışarıya baktım.

"Çok güzel değil mi? Kar bana masumiyeti çağrıştırıyor." dediğimde yüzündeki sabit ve boş ifade gitmiş yine koruma kalkanı görevi gören yayvan gülüşü gelmişti.

"Senin gibi bir güzelliğin hala böyle metaforlar yapması normal tabii ama benim açımdan bakınca hiçbir şey öyle masum ve fazla etkileyici gelmiyor." dedi.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin