Bir yerden yuvarlanıyordum, uçurumlardan düşüyordum, her ayağım takıldığında düştüğüm yerden yok oluyordum. Sonsuz bir döngünün içine düşmüş, en büyük kabuslarımın ortasında kalmıştım. Uyanamıyordum.. Gerçek olmadığını bilsem de gerçekmiş gibi her seferinde ölümün sıcak nefesini ensemde hissediyor, tekrar tekrar aynı döngünün içinde boğuluyordum. Debelendikçe daha büyük kaybediyor, daha açık yaralarla baş etmek zorunda kalıyordum.
Üzerimdeki karabasandan kurtulduğum anda nefes nefese irkilerek uyandım. Hem tanıdık hem yıllanmış olan görüntüler beynimin ücra köşelerine uğrayıp dibinden tepeye kadar beni kendimi getirdiğinde Savaş'ın evinde olduğumu anladım. İşin garip yani güneş gökyüzünü terk etmeye yüz tutmuş turunculuğunu laciverde devrederken, ben verdiğim sözün altında kalmanın yorgunluğuyla bedenimi zoraki bir şekilde hareket ettirmeye çalışıyordum.
Boş bir çuvalmış gibi ayağa kalkmaya çalıştığımda bacaklarım sarsılıyor beni ayakta tutma görevinden her seferinde azledilmiş gibi vazgeçiyordu. Zonklayan başımın ağrısını hafifletmek istediğim için şakaklarımı biraz ovalayıp, gözlerimi sonuna kadar açmaya çalıştım. Bir kez daha denediğimde ayaklarımın üzerinde durarak birkaç adım atmaya başarabilmiştim. Savaş'ın çokta büyük olmayan mütevazi evinde mutfaktan gelen ışığa doğru yürüdüğümde kapının önünde durdum ve içeriden gelen konuşmalara kulak kesildim.
"Onu burada ne kadar tutabilirsin ki? Mantıklı ol." diye Savaş'ı uyaran Ahsen'di.
Beni buraya zorla bayıltıp getiren Savaştı ama o an bana yardım etmediği için kalbimi bin bir parçaya bölen kardeşim dediğim arkadaşımdı.
"O mantıklı olmadığı için ona uymak zorunda kaldım. Eğer engel olmasaydım çok daha kötü şeyler yaşayacaktı. Nasıl öyle bir adama güvenir hatta senin deyiminle ona karşı nasıl farklı duygular besleyebilir? Bu kız içimizde en mantıklı olan, en olgun olandı ama pislik herif kızı kandırmayı başarmış. Bu kadar kötülük yapan, acımadan insanları öldüren birini nasıl nasıl-" derken devamını getirmekte zorlanıyormuş gibi sustu ama ben devamını çok iyi biliyordum.
Evet seviyordum hem de ilk defa aşkın ne olduğunu anlayacak kadar çok seviyorum. Tek pişmanlığım Ahsen'e güvenip buraya gelmek ve kaçamadığım için burada olmaktı. Onların kötü dediği, tanımadığı adama ben çoktan inanmış, kalbini görmüştüm. Hiçbir şey kendi hislerimden daha doğru olamazdı ama onlara bunu ispat etmekle uğraşmayacaktım.
Ahsen biraz daha anlayışlı bir tonla Savaş'ı sakinleştirmek ister gibi "Haklısın ama oraya gittiğimizden beri Yaman Soyaslan oldukça dengeli davranıyor, Hanzade'ye masum olduğunu düşündüğü için kontrollü hatta iyi davranıyor. Bu da Hanzade'nin onun gerçek yüzünü görmesine engel oluyor. Bence mantıklı olup, onunla konuşmalı gerçekleri kendi gözüyle görmesini sağlamalıyız." dedi.
"Hangi gerçeklerden bahsediyorsun sen Ahsen?" diyerek mutfağa adım attığımda şaşkın gözleri bana doğru döndü. Yüzünde biraz mahcup biraz haklılığını görmemi ister gibi düşünceli bir ifade vardı ama ona bu defa arkadaşım değil de sadece ortak görev yaptığım birisi gibi davranmayı uygun buluyordum.
"Konuşsana Ahsen! Bugüne kadar Yaman'ın bana, sana ya da gerçekten masum birine zarar verdiğini gördün mü? Yaşadığı şartlar ve yediği dost kazığı yüzünden polislikten atılan bir adamın ayakta durmaya çalışırken pis işlere bulaştığını gördük evet ama daha fazlası değil. Mecburiyetlerimizin bizi ne hale getirdiğini en iyi sen bilirsin. Öyle değil mi?" diye sorduğumda Ahsen karşımda taş kesilmişti. Onun canını acıtmak için yaşadıklarını yüzüne vurmak istemesem de beni buna mecbur ettiği için bana yardım etmediği için benim daha fazla canım yanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
Fiksi UmumSuç ve ceza Ölüm ve yaşam Savaş ve aşk Çarpıştıkları yerde masum olan vardı.