Puslu ve sisli İngiltere havasını geride bırakırken kafamda yine bin bir düşünce iç içe geçmiş bir başkasına geçit vermeden kendi çözülmezliği ile beni baş başa bırakmıştı. Odamın balkonunda oturup şehrin gürültüsünden uzak, kışı geride bırakmaya yüz tutmuş bahar havasının tadını çıkarmaya çalışıyordum.
Bugün tam bir hafta olmuştu. Oradan geldiğimiz günden beri evden çıkamıyordum. Yaman'ı gördüğüm anlar sayılıydı ve her zaman dışarıdaydı. Eve uğradığında beni kontrol edip rutin işlerini hallediyor ve tekrar gidiyordu. Bu düzene alışmaya başlamıştım ama her geçen gün içimi kaplayan huzursuzluk artıyordu. Beni uzak tutmaya çalışması her ne kadar yorsa da onun içinin rahat olmasını sağlıyordu.
İki gün önce kütüphaneden ulaştığım gizli geçitten Anton'u çıkardıklarını duymuştum ve rahat bir şekilde tek konuşabildiğim insan olan Cenk'in söylediklerine göre güvenliğimiz için o adamı başka yerde tutacaklardı. Bu evin tam korunaklı olması için her şeyi yapıyorlardı. Matio Ferrris Kiril'in sandığımdan daha berbat bir adam olduğunu anlamam güç değildi. Yaman Soyaslan gibi kısa sürede yükselip en büyük işlerin altından kalkan bir adam bile bu kadar fazla güvenlik önlemi alıyorsa gerçekten de durum ciddi olmalıydı.
Yaman'a her ne kadar sorular sorsam da cevaplarını almak için ısrar etmeme kalmadan evden ayrılıyordu. Erkan her zaman ki gibi her adımımı takip ediyor. Bahçeye çıktığımda çok uzaklara gitmişim gibi dibimden ayrılmıyordu. Her ne kadar sıkılsam da bu anlarımda bana çokça eşlik eden kişi Ahsen oluyordu. Benim kadar olmasa da o da hapis hayatı çekiyordu ama bazen Mert ile dışarı çıktığı için bana göre çok daha rahat olduğunu söyleyebilirdim.
Fark etmeden alıştığım eski evi ve oradaki huzur odasını özlemiştim. Bu ev eski olduğu kadar karışık, ruhu olan bir yerdi ama pencerelerdeki korkuluklar dahil her yani beni boğuyor, geçmişin hüznünü cesetlere giydirmiş gibi her köşe başında nefesimi kesiyordu.
Birkaç gündür olması gereken mevsime inat güzel ilerleyen hava güneşi bahşediyor içimdeki kararan hisleri aydınlığa ulaştırmaya çalışıyordu. Bende tadını çıkarmak istercesine devamlı balkonda duruyordum. Aslında abimle konuştuklarımdan bir anlam çıkarmaya çalışıyordum ve bu nedenle kabuğuma çekilmek daha kolay geliyordu.
O gece eve gittiğimizde Yaman beni aşağıda bekleyeceğini söylemiş ve ben evime abimin yanına çıkmıştım. Nereden geldiğimi neden bu saatte dışarıda olduğumu sorgulasa da çok fazla ilgisini çekmemiş gibi davranıyor, sadece cevap vermemi bekliyordu. Aklını kurcalayan ve içini kemiren bir şeyler olduğu ortadaydı ama bunları bana anlatma konusunda cömert davrandığı söylenemezdi. Zaten bu aralar etrafımdaki herkes benden bir şeyler saklıyormuş gibi geliyor ve güven sorunları yaşıyordum.
Abimle görüştüğümüzde hasret giderme konusunda oldukça iyiydik. Ben onun omuzunda şarj olurken o benim sesimle, anlattıklarımla kafasını dağıtmıştı. Nesi olduğunu sormama rağmen geçiştiren ve Yaman'ın söylemiyle 'uzatmamamı' isteyen tepkiler vermişti. Ona inanmak istesem de iki lafından biri kendime çok dikkat etmem gerektiği ve hatta okulu dondurup onunla gitmem gerektiği idi. Durum böyle olunca içime büyük bir kurt düşmüştü. Bu kadar zorluğun içinde abimle ilgili endişeleniyor olmakta asıl yapmam gerekenlerden geriye düşmeme neden olmuştu.
Tek derdim onun iyi olması ve sorunu neyse çözmesiydi. Kötü bir şeylere bulaşmış olmasından korkuyordum. Tehdit ediliyor olma ihtimali beni korumak istemesine neden olabilirdi ama öyle bir şey olsaydı annemi yalnız bırakıp devamlı İngiltere'ye gitmezdi. Ne olduğunu anlamak için abimi takip etmek istemiştim ama Yaman'ın ne düşüneceğini bilmediğimden ve izin vermeyeceğinden emin olduğum için ihtimaller dahilinde bir plan yapmayı uygun görmüş abimle geçirdiğim iki saatin sonunda ülkeye geri dönmüştük.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
General FictionSuç ve ceza Ölüm ve yaşam Savaş ve aşk Çarpıştıkları yerde masum olan vardı.