Arabanın içinde huzursuzluğumu görmezden gelmeye çalışırken güneşin batışıyla kararmaya yüz tutan havaya karışan ılık rüzgarı hissetmek için camı biraz olsun açarak derin bir nefes aldım. Yaman yanımda hareketlerimi takip ediyor ama sessizliği aramızda misafir etmeye devam etme konusunda gizli bir sözleşme imzalamışız gibi uçaktan indiğimizden beri konuşmuyorduk.
Sabah yaşadıklarımızda sonra Yaman birkaç saat uyuduktan ve serum yedikten sonra kendisini iyi hissettiğini söylediği için bu yolculuğa çıkmıştık. Her ne kadar oraya gitmek ve Erkan'a karşı son görevimi yerine getirmek istesem de orada hoş karşılanmayacağımı düşündüren bir ses devamlı kafamın içinde konuşuyordu.
Gideceğimiz yer Güneydoğu Anadolu'nun köylerinden biriydi ve Erkan ile Erdem'in annesi orada yaşamını sürdürüyordu. Anladığım kadarıyla babaları vefat ettikten sonra anneleri orada kalmaya devam etme konusunda inatçı bir tavır sergilemiş ve köyde kalmıştı. Ayfer hanım sık sık ablasını ziyarete giderek ve İstanbul'da yeğenlerine göz kulak olarak ona yardımcı oluyordu ama şimdi böyle bir acıyı yaşamak zorunda kalan bir anneye ne söylense deva olmazdı.
Aracın durmasıyla birlikte gözlerimi yoldan alarak Yaman'a doğru döndüm.
"İyi misin Yaman?" diye sordum. Burada iyiliğini sorgularken sağlığından bahsettiğimin pek tabii farkındaydı.
"İyiyim, beni düşünme artık. Basit bir üşütme sadece." diyerek beni geçiştirdi.
Oysa benim aklım hala bana 'güzelim' diye seslenmesinde kalmıştı. Onun ağzından bana karşı söylenmiş hem aitlik hem de iltifat barındıran kelime bu kadar karmaşanın içinde bahşedilmiş tek kusursuz an gibiydi.
Yaman'ın arabadan inmesiyle birlikte bende onu takip ederek indim ve soluğu hemen onun yanında aldım. Arkamızdaki arabalarda Erkan'ı tanıyan ve seven diğer adamlarla birlikte Mert, Cenk ve Adil'de vardı. Mert buraya Ahsen'i getirmemiş, zaten yarın döneceğimizi belirtirken güvenliği için orada kalmasının daha doğru olacağını söylemişti. Ahsen ile buraya gelmeden telefonda konuştuğumda ona her şeyi anlatmış ve anlatırken de ağlamıştım. Yaman uyurken elimden gelen tek şey yine ağlamak olmuştu.
Ahsen'in kendimi suçlamamın gereksiz olduğunu söylemesi, beni avutmaya çalıştığı anları yok eden sözleri, Erkan'ın bu işin sonunda ölümü göze alarak bu işte çalıştığını hatırlatması olmuştu. Yine de içten içe bilinen bir gerçeği acımasızca dile getirişi ona olan öfkemi körüklemeye yetmişti. Geri döndüğümde onu Mert konusunda uyandırmam ve bir kez de bana söylediklerini ona hatırlatmam ve empati kurması gerektiğini söylemem gerekiyordu. Kendi penceresinden baktığında Mert ile ilişkisi mecburiymiş gibi davransa da ona olan hislerinin gerçek olduğunun farkındaydım. Bunu dile getirmeyerek ona saygı duyuyordum ama o benim Yaman'ı az da olsa korumam karşısında konumumu bildirerek ne yapmam gerektiği konusunda ahkam kesmekte sakınca görmüyordu.
Yaman'ın bileğime uzanan elleri ile birlikte kendimi toparlayarak elimi tutmasına ses etmeden kafamı yere eğdim. Mert yanımıza geldiğinde "İyi misiniz?" diye sordu.
Yaman bu sorudan sıkıldığını belli eder şekilde Mert'i cevapsız bırakarak "Adil, sen Erdem'le konuşup, bir şeye ihtiyaçları var mı? diye sor. Biz de içeri geçip baş sağlığı dileyelim, sonra merkezdeki otele geçeriz. Yarın sabah cenazeden sonra da dönelim." dedi.
Adil onaylayarak dip dibe olan köy evlerinden sağda kalanın kapısından içeri girdi. Cenk sıkıntılı bir şekilde etrafı incelerken Yaman elimi bırakmadan köy evinin bahçesine doğru girdi. Bahçede duran masa ve sandalyelerde oturan küçükten büyüğe bir sürü erkek vardı. Onlarda bizi incelerken istemsizce gözlerden ırak olma düşüncesiyle Yaman'ın iri bedeninin arkasına doğru geçtim. Kafamı yerden kaldırmak istemiyordum, içimde suçlu olduğumu haykıran taraf her şekilde ayyuka çıkmak için fırsat kolluyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
General FictionSuç ve ceza Ölüm ve yaşam Savaş ve aşk Çarpıştıkları yerde masum olan vardı.