24. Bölüm

44 7 7
                                    

İnsan en çokta emin olduklarından, sırtını hiç düşünmeden yasladıklarından, beklemediklerinden, ummadıkları zamanlarda darbe yiyor. Oysaki önceden kendini hazırlamanın bir yolu olsaydı kafi derecede zararla atlatılır ve hayat yoluna hala güvenmeye cesaret ederek devam edebilirdik ama ne yazık ki az önce öğrendiklerimden sonra bu hayatta kimseye güvenmemeyi, mütemadiyen şaşırmaya yer olacağını kabullenmeyi, kalbimin göğüs kafesimi döveceği zamanların yaşımla birlikte artacağını öğreniyordum.

Karşımda günlerin hasretini körükleyen yıllara inat gülen gözleri, dudağında asılı kalan tutarsız tebessümüyle gözleri beni tartıyordu. Fakat ne var ki yaptığı tüm muhasebeyi yerle bir edecek ciddiyetle karşısında dikiliyor bir açıklama bekliyordum. Olağan dışı gelişen her şey beni ömrüm boyunca korkutmuş, gardımı almamı engelleyen her tutukluk ebedi düşmanım olmuştu. Kendi kurduğum oyunda sıradan bir figüran olduğumu fark ettikçe yanımda benim gibi taş kesilen bedenden cereyan eden sert rüzgarlar bedenimi titretiyordu.

Çok geçmeden annemin üzerimde olan bakışları önce amcam olduğunu öğrendiğim adama ardından Beste hanıma ve Emir'e kaydı. Nihayetinde Yaman'ı ve yanında duran beni bulduğunda adımları yanımıza doğru uzanmaya başladı. Geriye adımlamak bu anlardan kaçmak istiyor, az önce duyduklarımı hiç duymamış olmayı o kadar çok istiyordum ki ama içten içe duyduklarımın değil halihazırda duyacaklarımın beni daha fazla yıkacağını hissediyordum. 

Elimi yanımda duran adamın avucuna bıraktığımda kalbimden akan sıcaklık onunla tamamlanmış gibi bir nebze huzurun bedenime ekseriyet ettiğini havaya dikilen çenemden herkes anlayabiliyordu. Annem tam önümde durduğunda kararsızlığından silkinmiş gibi kollarını bedenime doladı ve yanaklarımdan öptü. Bir tepki vermek istesem de Yaman'ın farkında olmadan sıktığı elimi geri alamadığım için öylece bütün gözler üzerimdeyken ayakta dikiliyordum.

"Kızım, beni bir dinle olur mu? Bende daha yeni öğrendim, bilmiyordum." dediğinde dikkatimi çekmeyi başarmıştı.

O sırada Beste hanım orta yolu bulmak istercesine "Lütfen, hepiniz oturun da konuşmamıza devam edelim. Melek hanıma biz haber verdik, o da kırmayıp geldi." diyerek hanımefendiliğini konuşturuyordu. Zaten Yaman Soyaslan'ın saygısını kazanmak kolay değildi ve eminim ki halası bile olsa bu kişiliğe sahip olmasaydı Yaman ona bu kadar değer verip sözünü dinlemezdi.

Yaman elimden tuttuğu için onunla birlikte az önce kalktığımız koltuğa geri oturduk. Cenk ise orada durmak yerine bizi yalnız bırakmayı tercih ederek merdivenlere yöneldi. Şu an tam anlamıyla garip bir aile toplanması yaşıyor gibiydik. Kafam allak bullak olmuştu ama sakinliğimi koruyarak, tepki göstermeden önce olan her şeyi dinleyecektim.

"Anne, bana her şeyi yalansız bir şekilde anlatır mısın?" diye sabit tutmaya çalıştığım sesimle sordum.

"Hanzade'm yemin ederim hiçbir şey bilmiyordum. Hatta seni İngiltere'de sanıyordum ta ki Beste hanım gelip benimle konuşana dek. Amcanı hayatımda birkaç kez ancak gördüm ve inan bana onun duygularından haberim yoktu. Sadece bir şekilde öldüğünü biliyordum ama baban bana doğru düzgün anlatmamıştı. Yaşadığından da haberim yoktu anlayacağın. Gerçi burada asıl sorun onların bana anlattıkları ve senin bulaştığın işler. Şimdi konuşma sırası sende küçük hanım hatta ve hatta sende beyefendi." diyerek Yaman'a sorgulayıcı bakışlar attı.

Annem kendisini çok çabuk aklamıştı ve onun söylediği her şeye inanıyordum ama benim şimdi ona verecek bir cevabım yoktu. Çünkü Örgüt'e girip babamın izinden gittiğimi öğrenirse korkacak ve benim için endişelenecekti. Aynı zamanda Yaman'ın tüm bunlardan haberi yoktu. Keza amcamın benim girdiğim işler hakkında ne kadar bilgisi vardı ve anneme ne kadarını anlatmıştı bunlar tam bir muallaktı benim için. 

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin