Tanrı aşkına...
Nedensizce o tiksindirici olaylar günün belli saatlerinde karşımdaki bir ekrana yansıyor sanki.Büyük bir travma atlattım ve bunlar olağan.Bunlar olağan Johanna...Loş ışıklandırılmış,kaliteli insanlarıyla,sessiz sakin bir kafede oturuyordum.Böylesine genç bir yaşta ellerimin tir tir titremesi beni rahatsız ediyordu.Oturduğum yerin deri koltuklarının içine iyice gömüldüm.Titreyen ellerimle
-aldırmamaya çalışarak- kutu kahvemi avuçlarken ondan,güzel ve leziz bir yudum aldım.Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapamıştım ki küçük bir tıkırtıyla açıverdim.Önümdeki sandalyede oldukça kilolu,gözlüklü ve açık kahve tonları takım elbise giymiş bir bayan oturuyordu.İlk baktığımda aceleci izlenimlerim bunlardı."Buyrun?" dedim kaşlarımı hafif çatarak.
"Ah ya,hatırlamadın demek..."İlk başta gördüğüm 32 dişle gülümsemenin yerini hayâl kırıklığına uğramış bir yüz ifadesi aldı.
"Ben...çıkartıyor gibiyim...fakat?" diye kekelerken karşımdaki nazik bayan bana daha fazla acı çektirmek istemezcesine "Ben Michaela! Michaela Stamford! Kolombiya Üniversitesinden!" dediğinde kafama dank etti.Büyük bir mahcubiyetle oturduğum yerden ayağa fırlayarak yanına gittim ve ona sarıldım.
"Ah! Sen! Benim tatlı,minik Michaela'm!"
O da ayağa kalktı ve sarılmama karşılık verdi.
"Doğrusu..." dedi kaşlarını kaldırarak "adımı söylememe rağmen hatırlamamandan korktum." dedi ve kıkırdadı.İkimiz de yerimize oturduk.Önümdeki bayan meğersem üniversite yıllarımdan sohbetim olan sayılı insanlardan biriymiş.Oldukça değişmişti! Kendime,onu tanımamakta hak verdim.Oldukça kilo almıştı mesela.Bunu dert edip etmediğini küçük bir yoklama amaçlı sordum.
"Hey Michaela! Kendine ne de iyi bakmışsın öyle." dedim hafif bir tebessümle.Söylediklerimi gayet doğal karşıladı.Hatta bunları söylemem ortamın samimiyetini arttırdı ki yüzünde tekrardan kocaman bir gülümseme oluştu.
"Öyle,öyle! Kocam balık etli kadın seviyor! Ben de kendimi kilolu halimle beğeniyorum! Ee,çift olarak ikimizde halimizden mutluysak,her şey güllük gülüstanlıktır!"
O an kahkayı patlattım.Minik Michaela'm hâlâ eski neşesini kaybetmemiş,tüm saflığıyla ve temiz kalbiyle beni yeniden güldürmeyi başarabilmişti.Buna gerçekten çok ihtiyacım vardı.Biraz gülmeye...
"Sen neler yapıyorsun Johanna? Bakıyorum fazla zayıfsın.Hastalık değildir ya?"
"Aaa,bilirsin,o malûm olaydan sonra etrafta görünmek istemedim.Stres ve depresyon diğerlerinin aksine bende kilo yapmadı,aşırı zayıflıktan yana etkisini gösterdi."
"Senden özür dilemek istiyorum.Elimin altında telefon,seni yüzlerce kez arayabilirdim fakat yoğun temposu olan bir işte çalışıyorum ve eşimle aktif bir gece hayatımız var.Anlarsın ya!" diyerek hınzırca göz kırptı.
Ben de tebessümle karşılık verdim.
"Özürünü kabul ediyorum minik Michaela'm." Bu sözleri söyledikten sonra ortam biraz daha yumuşadı ve eski dostum bana,hayatımı her yönüyle değiştirecek o soruyu sordu."Eee,yalnız mı yaşıyorsun hâlâ?"
İçimi biraz utanç kaplamıştı.Sonuçta,yaşıtım olan hemcinsim çoktan bir yuva kurmaya adım atmıştı bile.
"Mm,evet.Kendimi tamamen toparlayana kadar bu işlere girişmeyi düşünmüyorum.Bilirsin,şu güven meselesi.Tekrardan toparlanıp eski hâlimden de iyi ve güçlü olmak istiyorum."
"Kaldığın yerden devam et derim,arkadaşım.Toparlanayım derken değerli zamanlarını harcayıp fırsatları kaçırma derim."Lanet olsun,haklıydı! Sürekli kendime bahaneler üretip duruyordum.Ha şimdi toparlanacağım ha yarın iyi olacağım ha ertesi gün...İçin için utanıyordum.
"Haklısın Michaela.Londra'da kalacağım sanırım fakat burası popüler ve kalabalık bir şehir olduğundan kiralık daireler ateş pahası.Bu devirde,psikolojik sorunlar yaşayan ben ile ortak yaşamak isteyen bir canlı var mıdır? Hiç sanmam!"
Son söylediğim cümle ağzımdan üzüntüyle çıkmıştı.Michaela,eski dostum,bunu fark etmiş olsa gerek "Bizi tanrı karşılaştırdı! İyi ki şu kafenin penceresine bakmış da seni görmüşüm! Daha bu sabah başka bir arkadaşım,ev arkadaşı aradığını haber verdi! Ne büyük şans ama!" dedi.
Bir anlığına gözlerimin içi parladı.Sırtımı dikleştirdim ve arkadaşıma doğru eğildim.Dikkatimi çektiği her hâlimden belliydi.Bir kere olsun şans yüzüme güldü diye düşünürken dikkatlice dinlemeye koyuldum.
"Anlaşır mısınız bilmem,ki ben öyle umuyorum,ama bir görüşmenizin kimseye zararı olmayacaktır.Senin de zamanın varsa çok oyalanmadan onu görmeye gidebiliriz!" dediğinde ben montumu giymiştim bile.Sabırsızca "Saat 15.30,bu saatte uygun mudur?" dedim.
"Elbette! Şu an laboratuvarda,kimyasallarla haşır neşirdir." dedi alaylı bir söylemle.İlk başta müsait olduğu düşüncesine sevindim fakat "kimyasallar" kelimesini duyunca hafif şaşırdım.Merakıma daha fazla hakim olamayarak sordum.
"Kim o? Adı ne?"
"Ah,o mu? O,Sherly Holmes!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FemLock! AU
FanfictionSherly Holmes (Sherlock) ve Johanna Watson'ın (John) içinde bulunduğu ilginç vakalar acaba nasıl çözülecek? Sherly'nin keskin zekâsı ve Johanna'nın çevikliğiyle dolu bir maceraya siz de ortak olun! Bu,iki güçlü kadının hikây...