Multimedya; Emir ve Derin (Em&Der mi demeliyiz onlara?)"Hepiniz müdürün odasına, hemen..." zaten karman çorman olmuş olaya birde müdür yardımcısı eklenince, cacığa dönmüştü her şey. Karıştıran, karıştırana...
Hala gözleri gözlerimdeyken, başımı sağa sola salladım 'ben bir şey söylemedim' demek istercesine. Ege nereden öğrenmişti bilmiyordum ama öğrenecektim. Dudakları yukarı doğru kıvrılıp alayla gülümsediğinde omuzlarımı düşürdüm. Gözlerini benden kaçırıp müdür yardımcısının peşinden yürüdü.
Egenin koluna parmaklarımı sarıp "Sakin ol içeride..." diye fısıldadım. Kızgınlıkla parıldayan mavi gözlerini bana çevirip "Seninle sonra konuşacağız Masal." dedi. Benim dediğimi yapmayacağını belli edercesine. Ciğerlerime derin bir nefes çekip etrafımızda oluşan kalabalığın içinden müdürün odasına gittik.
Derin Emir'le ilgilenirken, Emre Ege ve Aras arasında bir kalkan gibi duruyordu. Ben ise ona bakıyordum ama o bana bakmıyordu. Başı önünde arada bir şeyler anlatan tombiş müdürmüze bakıyordu. Bir şeyler diyor, diyordum çünkü bende dinlemiyordum tombiş müdürü.
Adama tombiş müdür diye diye adınıda unutmuştum iyi mi? Gözlerimi ondan çekip masada duran isimliğe baktım. 'Ahmet Aptullerzakoğlu' yazıyordu. One ne bee?
Dudaklarımda bügün ilk defa bir gülümseme oluşurken tombiş müdürcüğümün lens yaptırdığı gözlerine baktım. Adam paraya kıymış lens yaltırmıştı harbi harbi. Helal bee sana müdürcüğüm "Bu kaçıncı Ege, Bir Aras kalmamıştı dövmediğiniz onuda yaptınız helal olsun size. Ne yapayım ben şimdi, Bunun hesabını nasıl vereceksiniz?" Tombiş müdürcüğüm bu sefer fazla kızmışa benziyordu. Tombik yanakları kızarmış, ciddi anlamda domatese dönmüştü.
Elimde olsa o yanakları sıkar, sabaha kadar çımcikler suyunu çıkartırdım. Sonra canım anamla salça yalardık. Ev salçası... Ne düşünüyorum ben yaa? Ege'nin daha doğrusu 3E'nin ilk kavgası değildi okulda, ne de son kavgaları olmayacağını da hepimiz biliyorduk. Hep babam yüzündendi. Resmen çocuklara yanıma erkek yaklaşırmayacaklarına söz verdirtmişti. 3E'de bunu kabul etmişti üstelik. Bende bunu hesabını soracaktım onlara, bir çıkalımda şu odadan.
"Kavga falan yoktu..." Dakikalar sonunda onun sesini duyduğumda hepimizin gözleri ona dönmüştü. "Nasıl yoktu, Bu dudağının halina ne o zaman?"
"Yere düştüm, Kardeşimde beni kaldırıyordu." hepsinin gözleri şaşkınlıkla açılırken nedense ben şaşırtmamıştım. Emre'de şaşırmamıştı. Emre'de bende, Biliyorum az bir zaman olmuştu tanışalı hatta ona sinir oluyordum. Halada sinir oluyorum. Nasıl olmayayım ki, Şu tipe bak. Çakma Vini.
Ama onun bu olayı müdürlere taşıyıp büyütmeyeceğini biliyorduk. "Emin misin oğlum." Tombiş soyadı Aptullerzakoğlu olan müdürcüğüm emin olmak için tekrar Aras'a sorduğunda, Aras başını sallayıp "Eminim, Nu konuda burda kapansın. Babamın asla haberi olmayacak." dedi. Müdür biraz homurdansa da Aras "Olmayacak." dedi tekrar.
"Tamam öyle olsun. Ama bir daha sizi özelikle seni Ege burda görürsem aileniz bile kurtaramaz sizi, hiç acımadan atarım sizi bu okuldan." Dudaklarımda hafif buruk bir gülümsemeyle dışarı çıktık beraber. Ege okuldan atılmadığı için, içim azda olsa rahatlamıştı. Lakin onlar daha barışmamıştı, Çünkü Ege daha bir kaç dakika önce yumruk atmıştı ona ve o benim onun sırrını diğerlerine söylediğimi düşünüyordu.
O önden geçip giderken, peşinden giymeyi düşündüğümde Ege kolumdan tutarak beni boş bir sınıfa sürüklemişti. "Anlat bakalım her şeyi." Hala sinirliydi, oda Emir'de.
"Anlatacak bir şey yok. Asıl siz anlatın! Babamla ne işler çeviriyorsunuz siz öyle?"
Emir Derin'in elleri arasındaki kolunu kurtarıp beni bir sıraya oturduğunda kaşlarımı çattım. "Sen dökül de önce... Ne işim var senin onun özel odasında?"
Gözlerimi yardım istercesine Emre'ye çevirdiğimde "Aras ona kötü bir şey yapmaz. Sakinleşin azcık." diyebilmişti sadece. "Masal bir anlatsında sonra iyi mi kötü mü karar veririz." omuzlarımı düşürüp arkama yaslandım. Bari rahat rahat sorgu vereyim... Yoksa ne Ege nede Emir beni rahat bırakacaktı.
"Dün O ve Serkan hoca biraz dalaşınca benide aldı yanında götürdü. Sende sınıftaydın sarışın. Çok sinirlenmişti bende sakinleşmesine yardım etmek için yanında gittim. Sonra Sare'nin oraya gittik. Ben parka gittim, ondan beni sallamasını istedim." hepsi pür dikkat beni dinliyor, dudaklarımdan dökülecek kelimeleri sabırsızlıkla bekliyorlardı.
"Oda beni salladı ama ben zincirleri tutmadığım için yere düştüm. Burada birazcık fırlamışta olabilirim. Her neyse işte dizim yaralandı." eteğimi biraz sıyırıp kabuk bağlayan çizikleri gösterdim onlara. Kaşları iyice çatılırken Ege'nin Emir Derin sayesinde azda olsa sakinleşmeye başlamıştı. En azından beni öldürecek, bacaklarımı kıracak gibi bakmıyordu Ege'nin aksine. "Oda beni Sare'nin hep kapalı olan kapısından sokup üst kata odası olduğunu söylediği bir yere götürdü. Pamsuman yaptı. Uyuya kalmışım azcık." Onun yanımda uyuduğunu söylemeyi es geçtim, Bir kavgayı daha çekemezdim. Üstelik artık müdürün sabrıda taşmış, her an Ege'yi atabilirdi okuldan. Okulun sahinin oğluna vurmakta nedir yahu? Yürek mi yedi benim bu kankim? "Uyandığımda da bir telefon geldi. Gitmeden önce mecburan o bara gitmek zorunda kaldık. Ama en fazla beş dakika kaldık. Vallaha" gözlerimi açıp "Sonra hemen eve getirdi beni. Zaten seni aradım o sırada.. Telefonum arabada kalmıştı. Boşuna vurdun çocuğa" O kara gözlerin etrafına mor renk hiç yakıştı mı şimdi?
Yakıştı yakıştı, beni öpmediği için bende diğer gözüne geçirmeliydim bir tane.
Emre "Size söylemiştim... Aras yan gözle bakmaz diye." dediğinde, Ege'nin pişmanlığı yüzüne yansımış sıkıntıyla elini uçları kıvrılmaya başlayan saçlarına daldırdı. Kıvırcık saçlı biri değildi ama hafif uzattığında sarı saçlarının telleri ahenkle birbirine geçiyor içe doğru kıvrılıyordu.
"Şimdi sen dökül, Nerden öğrendin bunları."
"Sizi arabaya binerken gördüm. Gidip sorup soruşturdum bende." gözlerimden geçen parıltıyı onlara belli etmemek için başımı eğip gülümsedim. Ona karşı, kendimi ispat edebilecektim. Abidin orataya atılıp 'Bu niye bu kadar mutlu etti seni?.' diye sorduğunda gülümsemem dudaklarımda sönüp kaldı.
Bende nerde kaldı diyordum içime düşman olan iç sesim? Abidin bana kıçını dönerken kendimi sorguladım.
Ne için olacak canım, sadece olayları yanlış anlamıştı ve bunu ona anlatmam gerekiyordu. Başka ne olabilirdi ki? Abidin bu sefer elini sallayıp dilini çıkardığında kendi iç sesimden kaçıp tekrar Ege'ye baktım.
Tek kaşımı kaldırıp "Babamla ne iş?" diye sordum. Hepsi bir adım gerilediğinde sinirle "Dökülün hemen." diye tısladım. "Valla Murat amcanın emri. Biliyorsun ki, Emir demiri keser. Bizim Emir değil bu arada. Biz ona kıyamayız." Gözlerimi devirip sinirle elimi salladım onlara. "Kötü espiri yapmak yok. Onu sadece ben yapabilirim. Ve bu yaptığınızla size bildiğim en kötü şakaları yapacağım. Bak görün, O kadar kötü espiriler yapacağım ki, Kusmaktan yemek yiyemeyeceksiniz. Yemek yiyemediğiniz için o kaslarını sönecek sıska çölere döneceksiniz. Kızlarda bir daha sizi beğenmeyecek!"
Derin bir soluk alıp devam ettim. Sinirlenince nefes almayı bile unutuyordum yahu. "Emir Derin seni terk edecek. Emre sen bir daha hiç sevgili bulamayacaksın ve sen Ege... O gözlüklü inek diye dalga geçtiğin Melis bile bakmayacak sana!" Sonunda bitirdiğimde nefesimi dışarı verip çantamı elime aldım. Hepsinin gözü korkuyla açılmış yüzlerini buruşturmuşlardı.
Hepsine kötü kötü bakıp ayağa kalktım ve ayaklarımı yere vura vura yürümeye başladım. Kapıyı açıp çıkarcağım sırada Ege'nin "Masal." demesiyle sinirle ona döndüm. "Ne var?" diye bağırdığımda zorlukla yutkunup "Sen neden bu kadar sinirlendin?" diye sordu. "Ne demek istiyorsun Ege?"
"Bu kadar kızmanın nedeni Aras mı?" kaşlarımı çatıp anlamayarak Ege'nin gözlerine baktığımda nefesini tedirgince dışarı verip "Ona karşı bir şey mi hissediyorsun? diye sordu.
Dudaklarım şaşkınlıkla aranırken ne diyeceğimi bilemediğim için takrar kapattım. Kalbimde boğazıma geçen yumruk, mideme bir tekme etkisi yaratmıştı.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erik
Teen Fiction"Ben yeşili severdim o siyaha aşık etti beni." -Masal Zorlu- "Aynıydık ama o aynanın aydınlık yüzüydü ben karanlık." -Aras Soykan- Bir adet Masal Zorlu. Bir Adet Aras Soykan hikayesi. İki birbirinden öküz insanın aşka yolculuğu "Sen Beni...