Bölüm 18/ Mor

23K 1.1K 59
                                    


Multimedya; As&Mas

Bölüm Şakısı: Mor

Gülümsemem yüzünde dona kalırken, oda ona sarılmama şaşırmış olacak ki, elleri iki yanında sallanmaya devam ediyordu.

"Barıştığımıza göre eski halimize dönebiliriz." utanarak ellerimi çektim boynundan. Kızaran yanaklarıma bakıp çapkınca sırıttığında gözlerimi devirip içten içe gülümsedim. "Sen o gün beni tedavi ettiğin için, bende bu gün seni tedavi edeceğim." tabi tadavi edeceğim derken ağzını burnunu kırmazsam iyidir. "Çok şanslısın, Doktor ayağına geldi." hafifçe gülüp gözleriyle banyoyu işaret etti.

Koşar adımlarla banyoya gittim. Kapağını açtığım bir kaç dolaptan sonra ilk yardım çantasını bulduğumda "Hasta ameliyata hazırlansın." diye bağırdım içeriden. Yanına geri döndüğümde hala aynı yerinde duruyordu. "Hadisene ne diyorsun orda taş gibi?" benzetmeme tekrar çapkın bir gülüş sergilediğinde, dediğimin daha sonradan farkına vardığımda yanaklarımın içine ısırıp "O anlamda taş değil, Boşuna sırıtma." diyip onu yatağa çektim.

"Beni yatağa atmaya çalıştığını bu kadar belli etmesen mi acaba?" şaşkınlıkla dudaklarımı araladığımda, eliyle dudaklarımı sıkıp "Tamam tamam kızarma hemen." dediğinde sinirle eline vurup "Bana bak Soykan tantiriyotla basarım yaralarına haa." dedim ona kızarak. O az önce dudağıma mı dokunmuştu? Üstüne birde sıkmıştı.

"Doktorculuk mu oynayacağız Zorlu, Bence evcilikte oynayabiliriz. Sen anne olursun ben bana... Yatakta var, çocukta yaparız." tenim renkten renge girerken söyledikleriyle, o tek kaşını kaldırmış vereceğim tepkiyi bekliyordu sırıtarak. "Sapık olduğunu bu kadar belli etmesen mi acaba?" diyip onunla lafıyla onu vurdum bende sinirle.

Lakin kalbimde aynı anda vurulmuş gibiydi. Hayaller alemine dalmak için çırpınan beynime sinirle bir küfür savurdum. O baba, ben anne bir de çocuk haa? "Mutluluğun formülü çok açık bir sen, bir ben, birde bebek."

Sinirle elime aldığım tantiriyotu pamuğa sürüp dudağına bastırdım. "Susacak mısın artık sen?" diye sinirle soluduğumda gülerek dudağında olan elimi tuttu. Yemin ederim ölecek gibiydim şu an.

Bedenim ve dilim benden habersiz kendi kendine takılırken, kalbim her bir hücremi etkisiz halde bırakacak gibi çarpıyordu.

Kendime gelmeliydim hemen, Hemde acilen. Onun bu oyunlarına gelemezdim. Onun gibi aklıma gelen ilk şarkıyı mırıldandım, ölümüme neden olacak bu havayı dağıtmak için. Biraz tozu dumana da katmış olabilirim o anda tabi. Gözlerimi elllerimizi çevirip "Bana aşık olduğunu düşünmeye başlıyorum artık." gülümsemesi yüzünde solarken dediğim şeyi düşünür gibi gözlerini kısmıştı. Yaptığım şakayı ciddiye mi almıştı o?

"Noldu pek bir keyfin yok" diye başlayıp sırıttım. Kaşları çatılırken devam ettim keyifle. "Düşlediğin gibi olmadı mı?" ellerimi ellerinden kurtarıp göz altındaki morluğa dokundum. "Yakıştı ama sana mor renk çok" başımı hafifçe yana yatırıp kıkırdadım. "Gelen yerimi doldurmadı mı?"

"Mor, mor, mor..." Gözlerini devirip yüzünü buruşturdu. "Kes şunu Zorlu." inatla devam edip birazda ona coverladım şarkıyı. "Mor mor, Soykan'a çok yakıştı mor." kendimi yatağına atıp güldüm o bana sinirle bakarken. "Masal'sız bir dünya yok, Masalsız bir dünya Aras Soykan'a yok."

Gözlerinin altındaki morluğa bakıp elimi salladım. "Yakıştı sana mor renk çok." sonra kendimi gösterip "Kimse yerimizi dolduramadı mı?" diye bağırdım. Sinirini iyice bozmuş olacağım ki, nefesini sıkıntıyla dışarı verip alev saçan kahveliklerini bana çevirdi. O beni sinir ederse bende onu deli ederdim böyle. Aras Soykan'ı sinir etme time.

ErikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin