Bölüm 25 / 007 Masal Bond

21.2K 1K 37
                                    

Multimedya; Aras & Masal

Bir Aras'a bir önünde dikildiğimiz eve, en sonra dudaklarında takılı kalırken gözlerim geri dönüp o ikizlerimi analarının karnına tekrar koyup ayrı yumurtalar sokup, o yumurtalarıda tavada kırıp köpeklere yedirmek istiyordum.

Benim şu an 007 Masal Bond değil, o Aras'ın dolgun dudakları arasında hayat bulmam gerekiyordu. Çürük yumurta ikizleri ne olacak? Ama ben Masal'sam bunu onların yanında bırakmazdım. "Emin misin evde olmadığına?" diye sordum ayaklarımla yerle bir ritimle vururken. Aras rüzgarda dağılan saçlarını düzelmek için ellerinden geçirken evet anlamında mırıltılar çıkardı. O mırltılar çıkaran ağzını ben, öp... Öhhmm. Konumuz neydi?

"Şimdi planı son kez gözden geçirelim." diyip aynı onun gibi saçlarımı havalı bir şekilde arkama savurmaya çalıştım. "Ayy." Ve,  Saçlarıma karışan ellerim beni yine rezil etti. "Ne oldu yine?" sesinin bıkkın çıkması yüzümün düşmesine neden olsada, başımı başka tarafa çevirip az biraz debelenmeyle parmaklarımı saçlarımdan kurtardım. "Hiç bir şey..." ellerimi zaferle sallayıp "Neyse..." dedim. "Nerde kalmıştık.

"Masal." iki elini omzuma yerleştirdi ona dönmemi sağlarken. Gözlerim yine, dudaklarını bulduğundan boşvari bir şekilde "Efendim." diye mırıldandım. Kesinlikle onu dinliyordum, lakin atalarımız ne demiş 'Duyduğuna değil, Gördüklerine inan.' Şimdi ben, dudakları gözlerimin dibinde aralanıp kapanırken böyle duyduklarıma nasıl inanayım? O telaş yapmamam  hakkında bir şeyler söylüyordu, gözlerim 'gel beni öp.' dergi gibi okuyordu dudaklarını. Uzun boyundan dolayı parmak uçlarımda uzandığımda "Anladın değil mi beni Farecik." diyip benden uzaklaşmasıyla titreyerek kendime geldim. "Ha?"

"Sen beni dinlemiyor musun?"

"Dinlemez olur muyum?" diyip şaşkınca gülümsedim. "Şey duyordun en son. Şeyi şey yapacağım. " elinle omzuna vurup "Merak etme şey yapacağım. Güven bana. Bak nasıl şey yapacağım." Allah'ım.

"Farecik."

"Tamam, şey bende." diye devam ederken sabırsızca ellerini dudaklarıma bastırıp "Farecik." diye tekrardan uyardı beni. Elinle değil dudaklarınla susturaydın ya beni! "Son kez takrarlıyorum. Aç kulaklarını iyice dinle beni." Ha sen atalarımıza değil bana inan diyorsun öyle mi? Öyle olsun. Ellerimi omuzlarından indirip başımı salladım. "Ben kapıyı çalacağım. Su istediğim sırada sende içeri gizlice gireceksib. Büyük ihtimalle odasına bırakmışlardır ses kaydını. İkinci kattaki soldan son oda. Bende aşağıya bakarım o sırada. Anladın mı?" Tekrardan başımı sallarken "Umarım." diyip Bora'nın evi diye geçirtirdiği evin bahçesine girdi. Arkasından giderken "Şurdaki ağacın ardına gir. İşareti alınca içeri giriyorsun." dedi.

"Tamam." diyip gösterdiği büyük çam ağacının ardına saklandım. Elbisemin kumaşı çalılara takılsada Derine uymayıp gizlice spor ayakkabılarımı giydiğim için kendimi tebrik ediyordum.  Birde şu elbiseyi giymeyeydim iyiydi. Aras kapıyı çaldıktan hemen bir kaç saniye sonrasında evin çalışanlarından olduğunu düşündüğüm bir kadın kapıyı ona açtı. Kadın Aras'ı sıcak bir şekilde eve davet ederken, o bana dediği gibi su istemiş olacak ki kadın onu orda bırakıp gitmişti. Ardına dönüp elini sallamasıyla işaretini almış bir şekilde telaşla saklandığım yerden çıkıp hızla içeri doğru koşmaya başladım. Arkamdan gelen 'çırtt' sesiyle yükselen yırtılma sesiyle.  "Sessiz ve dikkatli ol." Beyaz mermerle döşenmiş zeminde parmak uçlarımda sessizce  hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Büyük salonun ardından beni karşılayan merdivenlerden çıkarken, adrelanin ve heyacan vucudumu kaplamış durumdaydı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Sakin olmalıydım. Derin nefes al ver, Masal. Nasıl olsa bunu o ikizlere ödeteceksin. Sakin ol. Emre ve kendi hayatım söz konusuydu. Derin bir nefes alıp beni ikinci katta karşılayan dört odaya baka kaldım. Hangi taraf soldu. Ahhh.

ErikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin