Bölüm 24 / Papyon

21.4K 1K 19
                                    


Multimedya;  Melis

Bu arada yeni kitap: "Siyah / Beyaz" göz atarsanız sevinirim.

İyi Okumalar...

Bu gün günlerden,  parti gecesiydi.

Son sene... liseden kurtulacağım son seneyi doya doya kutlayacağım geceydi yani. Derin bir kuaför masasında makyajının tamamlanması beklerken,  bende bir taraftan gizlice spor ayakkabılarımı giyiyor bir taraftanda Melis' in her dakikada değişimini şaşkınlıkla izliyordum.

Her ne olmuşsa birden bire değişmeye karar vermiş ve beni uykumun en güzel yerinde, bir kamyon eriğin içine atlayacağım sırada aramış erik yerine yataktan düşmeme neden olmuştu. Derin'den gizlice giydiğim spor ayakkabılarımı giydikten sonra ayaklanıp kalçamı okşadım. Sızlıyordu.

Her ikiside, birlikte sözleşmiş gibi işlerini bitirip ayaklandıklarında hepimizi  gözleri fincan gibi açılı vermişti. Derin lacivet diz üstü elbisiyle her zamanki gibi kendini belli ederken bir bana bir Melis'e bakıyordu.  Melis bana ben Melis'e. Çünkü Derin her zaman kendine bakan ve güzel giyinen biriydi ama ben Melis pek bu tarafla ilgilenmezdik. Derin katalog incelerken Melis ders çalışır bende top peşinde koşardım.  Şu an yaşadığımız değişim, herkesi şaşırtmaya yeterdi. "Ohaa." diye mırıldandıktan sonra Melis'sin etrafında döndüm.  Bordo rengi askılı uzun bir elbise giymiş,  hayatında ilk defa saçını açıp makyaj yapmıştı. Gülümsedim.  Çok güzel olmuştu.  Ege ona yaptığı şakalardan dolayı bu gün yerin dibine girecekti.

"Asıl ikinize ohaa." Derin ikimizin karşısına geçip beğeniyle bizi süzdüğünde aynaya dönüp birde kendime baktım. Uzun sade pudra rengi bir elbise gitmiştim sırf topuklu ayakkabı giyip ikide birde yere kapaklanmadan geceyi atlatabilmek için. Saçlarımı hafiften toplanmış, biraz makyaj yapmıştım.  Lakin o kadar az şeyle bu kadar değişmekte büyük başarıydı. "Bu ben miyim?" diye sorarken kendi kendime, Melis'te beni onaylamıştı. Yaşadığımız değişime ikimizde inanamıyorduk. Ben Melis'in gözlüklerini çıkartmasına bile şaşırmışken bu kadarı çok fazlaydı.

Bizi almaya gelen 3 E kapıda belirirken Melis kolumdan tutmuş,  kaçamak bakışlarını ağzı sinek değil kuş girecek kadar açmış olan Ege'ye yöneltmişti. "Benim sevgilim niye bu kadar güzel olmuş?" diye tıslarken Emir, Derin'de "Senin içinde, sen niye bu kadar yakışıklı oldun?" diye sordu. "Senin için." onlara göz devirsemde iç çekmeden edemedim. 3E geleneklerini boznamış hepsi takım elbise giymişti.  "Sen makyaj mı yaptın?" diyip Emre nazik bir şekilde çenemi kavradığında gülerek başımı salladım.  "Hee, Nasıl olmuşum?" 'O dangoloz kuzenin'de beğenir mi beni' diyede devam ettim içimden. 

"Bu gece karakolda geçirmeyiz umarım." diye mırıldandığında omzuna vurup Ege'ye yöneltim bakışlarımı. Kankim donmuş kalmıştı vallaha. "Melis sende çok güzel olmuşsun." dediğinde Emre Melis ona teşekkür etti.

"Sen Melis misin gerçekten." sonunda yaşadığına dair bir belirti veren Ege'yi  onayladım. "Ordan başka birine mi benziyorum?" diye cevapladı Melis onu. Her zamankinden daha uzak çıkmıştı Ege'ye sesi. Ve değişiminin nedenini o zaman anlamış.... Ege'nin elinden düşürüp parçaladığı altının diğerini şu anda anladığını maviş gözlerinden çok iyi görebilmiştim.

Okula partinin yapalacağı spar salonuna geldiğimizde ilk önce sahneye çıkıp her seneki açılış konuşmalarımdan birine başlamıştım. "Çok sevgili öğretmenlerim, gıcık arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz. Yemek getirmeyeni birazdan partiden atacağıma ve bir kasa erikle cezalandıracağımı söyleyip..." sözcüklelerimi boğazımda takılıp kalmasına neden olan bir adet Aras Soykan'la göz göze geldiğimde zorlukla yutkunup gözlerimi kırpıştırdım. 3E gibi oda takım elbise giymiş ama tarzına uykun birde papyon takmıştı. Her zaman dağınık duran saçları bu sefer özenle taramış geriye doğru yaslamıştı. Bir kez daha yutkunup kendime gelmeye çalıştım. Çok yakışıklı olmuştu.  "Herkese iyi eğlenceler." ilk defa konuşmanı kısa tutmama herkes  şaşırken heyecandan titreyen ayaklarımla zorlukla sahneden inip ona doğru adımlamaya başladım. Attığım her adımda, elimle önüme geçenleri  iteklerken kalbim boğazımda atıyordu.

Son kalan bir kaç metrelik mesafede durdum, tek kaşını kaldırarak devam etmemi bekledi.  Yorulmuştum. Yürümekten değil,  nefes alamıyorken elini kaldırmak bile zor geliyordu.  Neyseki o, kalan bir kaç metreyi yok ederek yanıma geldiğinde merakla vereceği ilk tepkiyi bekliyordum. "Bu gece.." diyip kulağıma doğru eğildiğinde heyecanla nefesimi tutup devam etmesini bekledim.  "Öpeceğim seni."

Bütün gürültüyü susturdu sesi o anda. Başımın döndüğünü hissettim. Sanki yer ayağımın altında kayıyormuş gibi hemen parmaklarını koluna doladım.  Bu gece beni öpecekti. O beni öpecekti.

....

Her an ondan gelecek olan en ufak işareti bile stresle beklerlen içtiğim altı bardak meyve suyundan dolayı artık altıma kaçıracaktım.  "Ben tuvalate gidiyorum." diye mırıldandıktan sonra onun göz hapsi arasında hızlı adımlarla kızlar tuvaletine doğru yol aldım. Tuvaletti işimi bitirip aynanın karşısına dikildiğimde  titreyen ellerimle yüzüme su serpip kendime gelmeye zorladım kendimi.  Sadece öpecekti beni. Ufacık bir öpücük. Ne diye bu kadar heyecanlanıyordum ki? Bilme... Bilmediğim şeydi tabi.

İlk defa biri beni öpecekti.

Ahhhh. Kaçıp gitsem mi acaba? Bir deliğe girer sabah olana kadar çıkmazdım.  Nasıl olsa bu gece öpeceğini söylemişti. Sabah öpemezdi. Lakin başka bir gece... Offf. Kalbim düzgün atar mısın artık?  Beynim başka bir şey düşün. Titremeyide bırak artık vucudum.  Abidin, beni öpünce ölmem değil mi?

'Öleceksin ama yeniden onda doğacaksın.'

Nefesimi dışarı verip bir kaç kez tokatladım kendimi. "Yaa bırak beni." tuvalete kapısı gürültüyle açılırken korkuyla yerimden sıçrayıp içeri girenlere baktım. İkizlerden Kübra'yla okulun sapığı Sarp'tı. "Niye nazlanıyorsun kızım yaa?" diyip Kübra'yı çekiştirmeye devam ederken Sarp beni hala görmemişti.  "İstemiyorum yaa. Bırak." Sinirle yumruklarımı sıkıp "Sen yine ne yapıyorsun Sarp?" diye cırladım.  Sesimi duymasıyla ikiside bana dönerken Kübra "Masal yardım et." dedi. "İki dakika içinde defolup gitmezsen ilk önce benden daha sonra 3E'den çok güzel bir dayak yiyeceksin. Bir, iki.."

"Tamam tamam." diyip hızla kaçtığında Kübra ağlayarak bana sarılmıştı. "Lütfen sümüklerini tutu ver." diye hamurdandım. "Çok korktum."

"Yarın şikayet ederiz." diyip pek sevmesemde bende sarıldım ona. "Teşekür ederim Masal. Sen olmasan ne yapardı Allah bilir."

"Tamam geçti." diyip yüzünü yıkamasına yardım ettim. "Biz sana neler yaparken, sen beni kurtardın." dediğinde pek bir şey anlamamıştım. Arada sadece beyinlerinin yettiği kadar laf sokuyolar ama iki katı karşılık alıyorlardı benden... o kadar. Arkamdan iş çevirdiklerini hiç görmemiştim. "Ne yaptınız?"

"Tuba o gün senle Derin'le tuvaketteyken konuşmalarınızı duymuş."

"Ne?" diye cırladığımda devamında daha kötü bir şeyin geleceğini hissedebiliyordum. "Kayt etmiş sesinizi. Sonra bahsettiğiniz Bora denilen çocuğu araştırıp ses kaydını bu gün evine gönderdi." Sinirle bir küfür mırıldanıp "Ne yaptınız siz?" diye bağırdım. 

"Özür dilerim Masal." derken sinirle itekledim onu. "Özür falan dileme. Ne yaptığınızın farkında mısınız siz? Ha, Farkında mısınız?"

"Eğer o çocuk eve gitmediyse hala alabilirsiniz kayıtları."

"Sizinle sonra hesaplaşacağım. Dua edinde o kayıtları eline geçmeden alabiliyim. Dua et." Kübra bağırmamla ağlamaya takrar başlarken hızlı adımlarla tuvaletten çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Elbisemin eteklerini elimi sıkıca kavrayıp koşmak istediğimde başımın bir şeye çarpmasıyla durmak zorunda kalıp beni engeleyen şeye baktım.  "Aras?"

"Farecik." ellerini omuzlarıma yerleştirip dengede durmama yardım etti. "Zamanı geldi." acı içinde başımı sallayıp "Şimdi zamanı değil." diye fısıldadım istemeye istemeye. Kaşları çatılırken "Bora." diye başladım sinirle.  "Bora ne?"

"Her şeyi öğrenmek üzere."

ErikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin