Multimedya ; Leyla & Emre
Melis' ten...
Derin ve Emir en köşede kimse on bakıp kıskanmasın diye baş başa oturuyordu. Emre birden herkesin onun ismini haykırarak şarkı söylemesini istediği için sahneye çıkmıştı. Galiba her partide böyle oluyordu. Ben evde ineklik yapıp test çözerdüğüm için bundan bir haberdardım tabi. Güzel sesi vardı. John Elton'un "Sorry Seems To Be The Hardest Word" şarkısının sözleri dudaklarından güzel sesiyle çıkarken büyülenmemek elde değildi. Hayranlıkla dinleyerek parmakları arasında dans eden gitarın tellerinden ayırmazken gözlerimi 3E'nin bizi almaya geldiğinden beri Ege'ninde gözleri üzerimden çekilmiyordu. Her ne kadar ona bakmasamda arada kaçamaklı bakışlarla hala aynı posizyonda olduğunu biliyordum. Partinin başından beri elinde hala aynı içecekle duruyordu. Biri ona dokunsa yada seslense dikkati dağılacağından parmakları arasında duran cam bardağın yeri boylayıp tuzla buz olacağından emindim.
İlk defa taktığım şeffaf lenslerim alışkın olmadığım için rahatsız ederken beni, gözlerimi kırpıştırarak kapattım. Şimdi hem bu güzel şarkının keyfini daha iyi çıkarıyordum hemde gözlerimi dinlediriyordum. Oturduğum yerde ağır ağır sallanmaya devam ettim. Kendimi rahatsız bir özgüvenle dolmuş gibi hissediyordum. Birazda özgür....
Tasmamdan kurtulmuş gibiydim. Saçlarım ilk defa özgürlüklerine kavuşmuştu. Gözlerim sığındığı iki cam parçasının ardında gizlenmiyordu artık. Değişmiştim. Bu değişim hoşuma gitsede korkutuyordu da. Dışım gibi içimde değişmezdi umarım. Tek isteğim buydu şu anda. "Geri zekalıyım ben." diyen kişinin sesini çok iyi tanıyordum. "Anlamana sevimdim." diye mırıldandım hala gözlerim kapalıyken. "Özür dilerim." Bu sefer tepkisiz kalamamıştım işte. Benden mi özür dilemişti o? Bana bakıyordu, sabahtan beri olduğu gibi. Yani benden diliyordu. Bu duygunun tatminliğini yaşamak için bir kaç saniye izin verdim kendime şaşkınlığım geçtikten sonra. "Siktir, Güzelmişsin." diyip hızla yerinden kalktığında Ege, şaşkınlığım tekrar yerini almış dudaklarım o şekline gelmişti. Bana güzelmişsin demişti. Bunu duyduğuma inanamıyordum. Beni her fırsatta gömen çocuk, güzel demişti.
Dilim tutulmuş bir şekilde ardından bakmaya devam ettim. Gece kulubünün kapısından çıkıp gözden kayboldu. Şaşkınlığım söylediklerini iyice algılayıp alıştığında gülümsememe engel olmadım.
.....
Leyla'dan... (ilk defa tanışıyorsunuz onunla)
"What have I got to do to make you love me
What have I got to do to make you care
What do I do when lightning strikes me
And I wake to find that you're not there"Abimden habersiz geldiğim yeni okulumun partisinde güzel bir sesten dökülen sözcükler dikkatimi çekerken, gözlerimi araladım ve beni sarhoş eden sesin sahibine baktım. Adını bilmiyordum ama bir kaç kez okulun bahçesinde aynı onun gibi podyumdaki modellere taş çıkaracak çocuklarla takılırken dikkatimi çekmişti aynı şu anda olduğu gibi.
Kapalı göz kapakları, kemikli yüzünü gölgeleştiren kirpikleri titriyordu şarkı söylerken. Dolgun dudaklarından çıkan kelimeler büyü gibi işliyordu içine içine insanın.
"What do I do to make you want me
What have I got to do to be heard
What do I say when it's all over
And sorry seems to be the hardest word."Parmakları arasında dans eden gitarın tellerinden çıkan o hoş tınıyla sesi birleşince büyülenmemek elde değildi zaten. Yanında ufacık kalacağıma inandığım uzun boyu ve aynı orantıda olan kasları içimde sıcak bir şeyin geçmesine neden oldu. Şarkı söylerken kimseye bakmıyordu sanki bunca kalabalığın arasında yalnızmış gibi rahat ve iyiydi.
"It's sad, so sad
It's a sad, sad situation
And it's getting more and more absurd
It's sad, so sad
Why can't we talk it over
Oh it seems to me
That sorry seems to be the hardest word"Şarkının son bölümüne gelip sesi kendi çapında dahada mükemmel bir hal aldığında oturduğun yerde sallanmaya devam ettim. "Emre Alaca, 3 E'den." Yanımda oturan daha yeni tanıştığım sınıfımda olan kıza anlamayarak baktığımda "Sahnedeki şarkı söyleyen çocuk." diye devam etti. "Sana bir kaç beden büyük gelir. Benden uyarması.."
Altımda yatan imayı fark etmemek elde değildi. "Saçmalama, yok öyle bir şey." diyerek kısa kesip önüme yani ona takrar döndüm. Demek adı Emre'ydi.
"What do I do to make you love me
What have I got to do to be heard
What do I do when lightning strikes me
What have I got to do
What have I got to do
When sorry seems to be the hardest word."......
Masal'dan....
"Dışarda mıydı?" Başımı sallayıp dudaklarım arasında olan çekirdeği yatağımın dışına doğru püskürtüm. "Sokakta, ayyy ne romantik. Bir sokak lambası yada bir ağacın altında. Yıldızlar üzerinde..." Derin hülyalı bir bakış atıp kendi yatağa bıraktığında sıkıntıyla dişlerimi dudaklarıma geçirmeye başladım. Parti gecesinden sonraki günde Kurt kasları gecemizi yapıyorduk. Onlara dün gece Aras'ın beni öptüğünü söyleyince ayrıntıları öğrenmek için hemen evime damlamışlardı. "Evet, bir ağaç bir lamba ve yıldızlarda vardı." Bu sefer ellerimi gergincd birbirine geçirdim. Onlara ilk öpücüğümü bir çöpte verdiğimi nasıl söyleyebilirdim ki.
"Buram buram akşam serinliği saçlarına vurmuştur." Bunu söyleyen Melis'ti. Başımı salladım. "Deniz manzarsı var mıydı?"
"Kısmen." Gergince gülümsedim. Hatırladığım kadar deniz kenarındaydı Bora'ların evi zaten. Çöp tenekesinde denizin karşısında. Iyyk.
"Ohhh mis gibi deniz havası. Çok romatik"
"Yaa ne demezsin." dediğimde Derin tek kaşını kaldırdı. Oturup saatlerce ağlamak istiyordum. Lakin daha sonra öpüşü onun kokusunda boğuluşum aklıma geldikçe bundan vazgeçiyordum. Ne zaman, nerde öptüğünün ne önemi vardı ki? Önemli olan nasıl hissettirdiğiydi.
Harika hissettirmişti. Yine olsa yine yapardım. Çöpün hiç bir önemi olmazdı. Sıcak dudaklarını hala hissedebiliyordum. Çünkü sabah yüzümü bile yıkmamıştım izi gitmesin diye. Yalnız uzun süre ağız koksuyla başa çıkamayacağımı birazdan mecburen yıkanacağımı biliyordum. Pes ederek omuzlarımı düşürdüm ve "Biz çöp kutusunda öpüştük." diye itiraf ettim. "Ne?" ilk tepkilerinin üzerinden geçen bir dakikadan sonra yüzleri ekşi bir hal aldı ve "Iykkk" nidaları yükseldi ikisinden de. "Sokakta bir ağacın altındaki sokak lambasının yanında bulunan bir çöp kutusunun içinde. Denize manzalı. Yıldızlar üzemizdeydi. Miss gibi çöp kokuyordu. Çok romantik değil mi?"
"İnanamıyorum. Nasıl oldu bu?" Gecenin başından başlayıp olanı biteni anlattıktan sonra "Öpüştükten sonra ne oldu?" diye soran arkadaşlarıma bakıp zorlukla yutkundum. Ne mi olmuştu?
Hyyyooo'nun hayal dünyanın instigram hesabı açıldı. Artık karakterlerimi görebilceksiniz. hyyyooo_hydys girerek instigramdan bana ulaşabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erik
Teen Fiction"Ben yeşili severdim o siyaha aşık etti beni." -Masal Zorlu- "Aynıydık ama o aynanın aydınlık yüzüydü ben karanlık." -Aras Soykan- Bir adet Masal Zorlu. Bir Adet Aras Soykan hikayesi. İki birbirinden öküz insanın aşka yolculuğu "Sen Beni...