4

341 25 2
                                    

-
-Uyan!
Beynimin yoğurulduğunu hissettim.
-Uyan Pedro!
Yerimde kıpırdandım.
-Pedro,sana diyorum!
Gözlerimi araladım. Etraf karanlıktı. Farren...
Gözlerimi sımsıkı kapattım.
-Pedro, uyandığını gördüm.
"Git buradan." Diye fısıldadım.
-Mızıkçılık yapma! Seni bırakıp hiçbir yere gitmem.
Kulaklarımı ellerimle tıkadım.
"Git buradan!"sesim biraz daha yükselmişti.
Bekledim...Sesleri kesildi.
Gözlerimi yavaşça açtım.
Yoktu...Gitmişti.
Gözlerimi tekrardan kapattım.
Bir dakika...
Hala buradaydı. Nefesi...
Boynuma değiyordu.
Arkamdaydı...
-⚰️-
"Günaydın." Dedi annem perdeleri açarken.
"Günaydın." Diye mırıldandım.
Gözlerim hala kapalıydı.
Yatağımın köşesine oturdu.
Gözlerimi ovuşturdum.
"Şimdi daha iyi misin?"
«jeg er redd.»
(Korkuyorum.)
Elimi tuttu.
"Üstesinden geleceğiz."
Başımla onayladım. Başarabilirdim. Biraz zor olacaktı ama kurtulacaktım.
"Psikoloğunu hatırlıyor musun?"
Başımı evet anlamında sakladım.
"Ondan yarın için bir randevu aldım. Ve durumunu anlattım."
Ellerimden yardım alarak yerimden doğruldum.
"Tamam."
Yatağımın kenarından kalktı ve kapıya doğru ilerledi.
"Kıyafetlerini giyip aşağıya in. Bugün baban da bizimle kalacak."
Gözlerimi devirdim.
"O aptalı hiç sevmiyorum."
"Emin ol, onu kimse sevmiyor." Gülümsedim ve yataktan tamamen kalktım. Ve annemde kapıyı kapatıp aşağıya indi.
Üzerimde dünkü korkunç geceden kalma soluk yeşil tişörtüm ve siyah pantolonum vardı. Onları çıkarıp duşa girdim.
Hızlıca bir duş alıp dolaptan çıkardığım kıyafetlerime büründüm.
Ve aşağıya indim. Babam yemek masasının başındaki sandalyeye oturmuş,yemek yemeye başlamıştı.
Masaya yaklaşıp annemin karşısına oturdum.
Babam geldiğimi farketse de yüzünü çevirip bakmaya tenezzül bile etmemişti.
"Uyuyabildin mi?" Dedi yemek yerken.
"Evet." Dedim ve tabağıma yiyeceğim kadar kahvaltılık doldurdum.
"Annen psikoloğunla görüştü. Yarın gidiyorsun değil mi?"
"Evet." Gözüm kapıya kaydı.
Farren,oradaydı.
El salladı ve gülümsedi.
Çatalım benden habersiz düştü elimden.
Çatalın düşerkenki çıkardığı çın sesiyle tüm dikkatler bana dönmüştü.
Yalandan bir öksürük krizine girip düşürdüğüm çatalımı yerden aldım ve yenisiyle değiştirmek üzere mutfağa gittim. Arkamdan ilerliyordu.
- Biraz oyun oynayalım mı?
Duymamazlıktan,görmemezlikten,hissetmemezlikten gelecektim.
Bunu atlatmalıydım.
Çatalı bulaşık makinesine atıp çekmeceden yeni bir çatal aldım.
- Hey,sana diyorum! Pedro, beni neden görmüyormuş gibi davranıyorsun?
Ona bakma,onu görme,onu hissetme.
Var olmayan birini hissedemezsin. Onu hissetmiyorsun.
Bu beynimin bir oyunu.
Masaya tekrardan geçtim. Farren artık ortalıkta yoktu. Umarım bir daha gelmezdi. Lanet şey.
Kahvaltıma hiçbir şey olmamış gibi devam ettim. Annem arada bir tabağımı dolduruyor, babam da kaçamak bakışlar atıyordu.
Salonda çatalın tabağa değişindeki sesler hakimdi.
Babamla olduğumuz her an böyle geçiyordu.Onunla hiçbir şeyin tadı olmuyordu. Her şeyin bir kusurunu bulur, çok çalışmamı ve onun gibi olmamı tembih ederdi. Ve yaptığım her şeyi cıkcıklar, ona hiç benzemediğimi söylerdi.
Zaten annemle bu yüzden ayrılardı.
Kahvaltımız bittiğinde annemle masayı topladık ve bulaşıkları bulaşık makinesine dizdik.
Ardından biraz telefonumla ilgilenmek ve müzik dinlemek üzere odama çıktım.

Telefonuma kulaklığımı takıp rastgele bir şarkı açtım. Ve gözlerimi kapattım.
Aklımdan çıkmayan hayali arkadaşımı düşündüm. Çok küçükken...
Onunla oyunlar oynuyor, çiçek ekiyor, yemek yiyorduk.
Her şey çok güzeldi.
Ben kocaman bir evde yalnız büyümüş bir çocuktum ve tek arkadaşım oydu. Anneme onu anlatıp dururdum.
O pek sorun etmezdi Farren'ı.
Yalnız olduğum için kendi kafamdan kurduğum bir hayal ürünüydü zaten.
Yoksa öyle değil miydi?
Son zamanlarda biraz garip davranmaya başladı.
Beni korkutuyordu. Artık benimle oyun oynamıyor,vakit geçirmiyordu. Yaptığı tek şey sessizce ve hiç kıpırdamadan oturmak ve beni izlemekti.
Kulağa rahatsız edici geliyordu öyle değil mi?
Ona neden böyle davrandığını sorduğumda, tek kelime bile etmedi. Bana küsmüştü sanırım. Tek arkadaşım oydu ve onunla da küsmek,yalnız kalmak istemiyordum. Üstelik neden küstüğünüde bilmiyordum.
Anneme anlatmıştım bu olayı. Annem üzülmemem gerektiğini söyledi. Ve psikoloğa gittik.
Ona ilk başta tek kelime etmedim. Fakat sonra problemin çözülmesi için ona anlatmaya karar verdim.
Psikologla konuştuktan sonra kaldığım yerden devam ettim.
Fakat bu sefer Farren eski haline dönmüştü. Benimle oynuyor,konuşuyordu. Onun iyileştiğini sandım. Eski haline döndüğünü ve hala arkadaş olduğumuzu sandım.
Oysa hiçbir zaman arkadaş olmamıştık.
Benimle oynamaya devam etti.
Ama bir garipti. Yanılmıştım,değişmemişti. Daha da kötüleşmişti. Bana zarar vermeye başlamıştı. Artık ondan fazlasıyla korkuyordum.
Oyuncakları üzerime fırlatıyordu.
Canımın acıdığını söylesem bile buna devam ediyordu. Ve canımın yanması hoşuna gidiyordu.
Bana karşı davranışları daha da korkunçlaşmaya başlamıştı. Bana daha çok zarar vermeye başlamıştı. Artık hareketlerine katlanamıyordum.
Ve bir gün onunla olan arkadaşlığımı bitirmeye karar verdim. Ve bunu ona söyledim. Ve böylece yüzümdeki derin iz Farren tarafından ebediyyen açılmış oldu.
Ailem korkmuştu. Bunu benim yaptığımı sanıyorlardı. Oysa ben yapmamıştım. Farren'ın eseriydi bu çirkin çizik.
Günlerim hastanede geçti. Artık Farren beni daha sık ziyaret ediyordu. Ve onu görmemek, kriz geçirmemek için uyutuluyordum. Böyle devam eden, on altı ay süren ve bana bir asırmış gibi gelen zaman dilimi akıp geçti. Artık onu görmemeye başlamıştım. Fakat bu sefer eski halimden eser yoktu. Hayat dolu bir çocukken, somurtkan ve kimseyle konuşmayan bir adama dönmüştüm. Annem dışında kimseyle iletişim kurmuyordum.
Zaten dağılmış olan ailem unufak olmuş,parçalara ayrılmıştı. Her hafta beni görmeye gelen babam ayda bir geliyor,beni uzaktan izleyip gidiyordu.
Biraz büyüyüp okula gittiğimde insanlara tekrardan alışmaya başladım. Ama hala insanların çoğunluğunu sevmiyordum.
Yavaş yavaş her şeye alışmaya başlamıştım.
Ve Farren'ın ruhumda bıraktığı yara zamanla kapanırken, yüzümdeki yara ne büyümüş ne de küçülmüştü. Eskisi gibi yüzümde takılıydı. Ona her bakışımda Farren'ı hatırlıyordum.
Artık yoktu ve tüm bunlar geçmişti öyle değil mi?
Hayır,her şey yeniden başlamıştı.
-⚰️-
Elimdeki telefonu kitaplığımın rafına bırakıp salona geçtim. Babam her zamanki gibi bir köşede oturmuş,gazetesini okuyordu.
Annem de Mert denen arkadaşıyla işi hakkında görüşme yapıyordu. Koltuğun birine geçip oturdum ve masaya ayaklarımı uzattım.
Babam gözlerini kısarak baktı.
"Ayağını oradan indir."
Göz devirerek dediğini yaptım.
"Düzgün otur." Duruşumu dikleştirdim. Aptal herif!
Annemin telefon görüşmesi bittiğinde karşı koltuğa oturdu.
"Bugün biraz gezelim mi?"
Başımı onaylamazca salladım.
Canım hiçbir şey istemiyordu. Başımda zaten korkunç bir lanet vardı. Ondan nasıl kurtulacağımı düşünmeliydim.
Yoksa yine eskisi gibi zarar görecektik.
Ailemde,bende.
-⚰️-
"Merhaba Pedro. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Son görüşmemizde bir daha görüşmemek üzere ayrıldığını sanıyordum."
Omuz silktim.
"Üzgünüm efendim."
"Annen Farren'ı gördüğünü söyledi."
"Evet efendim."
"Bana onu nerede ve nasıl gördüğünü anlatır mısın?"
Ve salisesi salisesine anlattım olanları. Ondan sonsuza dek uzaklaşmak istiyordum. Beni rahat bırakmasını istiyordum. Bir çözüm bekliyordum.
Umarım o çözümü bulabilirdim. Umarım tedavilerim onu sonsuza dek uzaklaştırırdı benden.
Umarım.
Ellerimi birleştirdim.
"Bilmiyorum efendim. Tekrardan aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum. O zaman küçüktüm,bana zarar vermek için ufak tefek şeylerle saldırıyordu. Şimdi büyüdüm ve o da büyümüş. Bana zarar vereceği şeyler de büyüyecek." Gözlüğünü çıkarıp masaya bıraktı.
"O benim hayali arkadaşımdı. Ya da öyle olduğunu sanıyordum. Bilmiyorum,hayali arkadaşlar kimseye zarar vermezler. Fakat o...
Bana küçüklüğümden beri acı çektiriyor."
Gülümsedi.
"Pedro, bunu altedeceğiz." Bakışları ve ses tonuyla güven veriyordu.
"O zamanki Farren ve şimdiki Farren'a bak. O zayıflaştı. Eskisi gibi güçlü değil. Olduğundan daha da zayıf. Çünkü onu bir kere alt ettin. Bir kere yenilgiyi tattı. Ve bir kere daha tadacak.
Şimdi kendime bak Pedro, o zaman küçüktün. Ve şimdi büyüdün,olgunlaştın,güçlendin. Onu şimdi de yeneceksin. Çünkü güçlüsün."
Başımı salladım. Evet,onu yenebilirdim. Ne kadar zor olursa olsun, onu alt edebilirdim.
Her ne olursa olsun. Ben güçlüydüm ve o bir kez yenilmişti.
Bir yenilgi yaşamıştı. Ve ikincisini de yaşayacaktı. Bu biraz zor olsa da onu yenecek,zihnimde öldürecektim.
"Üzülerek söylüyorumki ilaçlarıma devam etmek zorundasın. Fakat iyi tarafı, dozlarını yarıya indirdim. Eskisi gibi bünyen zayıf değil. Onu şuurun yerindeyken bile alt edebilirsin."
Gülümsedim.
"Teşekkürler efendim."
-⚰️-
Odadan çıktım ve beni bekleyen anneme doğru yaklaştım.
Tek kelime bile etmedi. Her seanstan sonra beni rahat bırakır,üzerime gelmezdi.
Sessizce arabaya binip evin yolunu tuttuk.
Arabadaki tek ses radyoda çalan hafif şarkıydı. Bu annemin sevdiği tarzda bir şarkıydı. Biraz ağır bir parça olsada onun müzik zevkini seviyordum ve bu müzik çoktan hoşuma gitmişti.
"Biraz yemek yiyelim mi?"
"Ne yiyeceğiz." Omuz silkti.
"Her zamankinden."
Gülümsedim.
"Olur."
Ve müziği dinlemeye kaldığım yerden devam ettim. Her şey iyiye gidecekti. Ve ondan kurtulacaktım. Artık ondan korkmuyordum. Çünkü onu kendimden nasıl uzaklaştırabilirim biliyordum.
Tedavime devam ederek.O,benden bende ondan uzaklaşacaktım.
İkimizde birbirimizden kurtulacaktık. Umarım...
Araba durduğunda vardığımızı anladım. Emniyet kemerimi açıp arabadan indim ve annemin arabayı kilitlemesini bekledim.
İşi bittiğinde yanıma geldi ve karşıdaki küçük dükkana girdik.
Annemi gören garson başıyla selamladı.
Ayda en az iki kez buraya gelir, bir porsiyon kebap gömerdik.
Ve buraya gide gele annem tüm garsonları tanımaya başlamıştı.
Cam kenarında bir masaya oturduk.
"Ne alırdın abla?" Diyen samimi garsona isteklerimizi söyledik ve onu mutfağa doğru uğurladık.
Lavaboya gidip ellerimizi yıkadıktan sonra masaya tekrardan oturduk.
Birkaç dakika sonra gelen yemeklerimiz ve ayranlarımızla midemizi şenlendirdik.
Birkaç dakika sonra her şeyi bitirmiş arabamıza dönmüş,eve gitmek üzere yola çıkmıştık.
Başımı yasladığımda ortamın sıcaklığı, karnımın tokluğu ve arkaplanda çalan slow şarkı beni mayıştırmış, beni uykunun kollarına doğru itmişti.
Bende buna uyup uykuya dalmış, kabusları tek nefeste içime çekmiştim.

Evimizdeydik. Annemin mutfakta takırtıları geliyordu,babamsa ilk defa elindeki gazeteyi bırakmış, televizyon izliyordu. Şu ana kadar her şey güzeldi.
Sonra...
Sonra Farren belirdi salonun köşesindeki boşlukta.
Kalbim hızla atmaya başladı.
Bunun bir rüya olduğunun farkındaydım. Fakat uyanamıyordum. Bu bir lusild rüyaydı.
Elindeki bıçak, güneşin ışığını kendine hapsetmişti ve gözümü kamaştırıyordu.
Yaklaştı, yaklaştı...
Mutfağa yöneldi.
Onun peşinden koşmaya çalıştım, koşamıyordum. Anneme bağırdım.
Ona oradan çıkmasını söyledim. Ama sesim yoktu. Babama doğru döndüm. Beni görmüyorlardı.
Bu rüyayı bitirebilirim.
Bekledim...
Annemin çığlıklarını bekledim. Hiçbir ses yoktu.
Babamın izlediği kanalın spikerinin sesi dışında kimsenin sesi yoktu. "Aniden bastıran yağmurlar görülecek..."
Annemin mutfak tıngırtıları çoktan susmuştu.
Kendimi bir kere daha zorladım. Fakat hiçbir işe yaramamıştı.
Olduğum yerdeydim.
Ve anneme ne yaptığını bilmiyordum. O an elimden hiçbir şey gelmiyordu.
İlk defa bu kadar çaresizdim.
Birşey oldu...
Farren mutfaktan çıktı.
Elindeki bıçak kanlanmıştı.
Adımları kapının önünde durdu.
Arkamda oturan babama bakıyordu.
Bir adım attı salona doğru, geldi.
O sırada mutfaktan yayılan metalik kokuyu ağzımda hissedebiliyordum.
Onu öldürmüştü.
Bu rüyadan uyanabilirim.
Babama doğru geldi. Bunu görmek istemiyordum.
Bu rüyadan uyanabilirdim.
Yaklaştı.
"Yapma Farren!"
Kendimi zorluyordum. Babamı kurtarmak için kendimi zorluyordum. Onu sevmesem bile öleceği anlamına gelmiyordu.
'Bu bir rüya.' Diye geçirdim içimden.
'Uyanmak istiyorum.'
"Bu gerçek değil!" Diye haykırdım.
Elindeki bıçağı babama doğrultmuştu. Babam hala onu farketmemişti.
Ya da onuda göremiyordu.
Lanet olsun!
Bıçak yavaşça babamın boynundan içeri girdi. Ve ete değen bıçağın iğrenç keskin sesi sardı etrafı.
Bunu görmek istemiyordum.
Başımı Farren'a doğru çevirdim.
Onu öldürürken mutlu oluyor gibiydi.
Gözlerindeki hazzın parıltılarını farkettim.
O öldürmeyi ve acı çektirmeyi seviyordu.
Gözlerimi araladığımda hala arabadaydık.
"Günaydın uykucu."dedi gülümseyerek. Yüzüme gelen saçımı arkaya itip yola baktım.
"Kaç dakikadır uyuyorum?"
Saatine baktı.
"Beş-on dakika oldu."
Ellerimle yüzümü ovuşturup rüyanın etkisinden çıkmaya çalıştım.
"Kabus mu gördün?" Dedi annem. Hareketlerimden bunu farketmişti.
"Lusild rüya."
Gözlerimi kıstım.
"Eğer anlatmak istersen..."
"Hayır." Eğer bu kötü kabusu kendi ağzımdan dinlersem gerçekleşeceğinden korkuyordum.
-
Hoşunuza gidiyor mu?

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin