44

46 9 6
                                    


-
Derince bir nefes aldım.
Birkaç hafta sonra tekrardan aynı kapının önünde Helena'yla birlikteydim.
Küçük bir senaryo hazırlamıştık, oldukça basit ve inanılası birşeydi.
Rollerimizi canlandırıp bu kapının ardındaki bilgileri adamın ağzından toparlayacaktık.
Umarım yapabilirdik.
Oyunculuğumun iyi olup olmadığını pek bilmiyordum, bunu birazdan öğrenecektik.
"Hazır mısın?"
Kısaca yutkunup başımla onayladım.
"Evet, ilk defa... Büyükanneye teşekkür etmeliyiz."
Kapıyı birkaç kez tıklattığında tahta kapının üzerinde bıraktığı ses oldukça toktu.
Hayatım birkez daha tıpkı bir film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp gitti.  Bir kere daha aldığım nefesi verdim.
Tanrım, bana yardım et.

Biraz sonra içeriden adım sesleri duyulmaya başladı.
Evin sahibi kapıya doğru yaklaşmıştı.
Klik sesi ve ufak bir gıcırtıdan sonra kapı açıldı.
Kapının ardından geçen gördüğümüz adamın cüssesi belirdi.
Elinde bir bira şişesi vardı.
"İyi günler." diye girdi Helena, düşüncelerimi bölerek.
"İyi günler küçük hanım."dedi adam garip bir aksanla.
"Bizim bir projemiz var, kasabanın esrarengiz vakaları hakkında, ve büyükanne Sonya bize sizden bahsetti. Size birkaç soru sormak istiyoruz, eğer size uygunsa..."
Adam birasından bir yudum aldı.
"Elbette, içeri girin çocuklar." dedi ve cümlesinin sonuna bir tebessüm kondurmuştu.
Bu garip hissettirmişti işte.
Adam bize karşı iyimser olmaya çalışıyor gibiydi.
Ya da bu bir tuzaktı.
Aptallaşma Pedro bu adam sana ne diye tuzak kurar?

İçeriye girdiğimizde etrafımızı saran yoğun alkol kokusu yüzümü ekşitmeme neden olmuştu.
Evin içerisinde biraz daha ilerledik ve salona ulaştık. Burnum kokuya biraz daha alışmıştı. Burası oldukça tozlu ve dağınıktı.
Televizyonun cızırtılı sesi kulaklarıma işkence ediyordu.
Koltuğun üzerindeki ceketi bir köşeye bırakıp oturdum.
Gözlerim anında televizyona kaymıştı.  Televizyonu siyah-beyazdı.
Hadi ama bu televizyonlar hala yaşıyor mu?
Bir boks maçı yayınlanıyordu.
İki koca adam birbirlerini yere sermeye çalışıyordu.
Bu spordan oldum olası hiç anlamamıştım. Dövüş bana göre değildi.
"Kusura bakmayın, içerisi biraz dağınık." ellerini iki yana açtı.
"Hazırlıksız yakalandım."
Helena gülümsedi.
"Sorun değil Bay Even. Zaten çok uzun süre durmayacağız."
"Pekala, bir şeyler içmek ister misiniz çocuklar?"
"Hayır teşekkür ederiz, dediğimiz gibi pek uzun kalmayacağız."
Helena not defterinin rastgele bir sayfasını açıp kalemini eline aldı.
"Pekala, sor bakalım."
Dedi ve ellerini birleştirdi adam.
İşte olayların canalıcı yerine geliyorduk.
"Büyükanne bir kızınızın olduğunu söyledi."
Adam gözlerini aşağıya çevirdi.
Gözlerindeki boşluk oldukça derin görünüyordu.
"Evet, o çim biçme makinesiyle oynarken öldü."
Gözlerimi kısarken duyduklarımın gerçekliğini aklımda tartmaya çalışıyordum.
Bir çocuk çim biçme makinesiyle oynarken nasıl kendini öldürebilirdi ki? Bu kazara da olsa oldukça garip bir durumdu.
Helena düşüncelerimi anında anlamış gibi gözlerimin içine baktı.
"N-nasıl yani?"
"Evet." dedi ve şüphelenmişçesine kaşlarını çattı.
"Büyükanne  Sonya size bunu anlatmış olmalı."
"Hayır." dedim kısaca.
Bu adamın hikayesi beni oldukça meraklandırmıştı.
Büyükanne bize ayrıntıları vermemişti. Ve bizde bu kadar olacağını tahmin etmemiştik.
Yoksa...
Bu mümkün olabilir miydi?
"Bu sizin de kulağınıza biraz garip gelmiyor mu?" dedim. Adamı köşeye sıkıştırmak istiyordum.
"Evet, onu birinin öldürdüğüne inanıyorum."
"Nasıl yani?"
Birasından koca bir yudum daha aldı.
Ve oturma pozisyonunu değiştirdi,artık daha dik oturuyordu.
"Bunu duymaya hazır mısınız bilmiyorum... Belkide diyeceklerime inanmayacaksınız. Sarhoş olduğumu ve bunu uydurduğumu düşüneceksiniz. İnanıp inanmama konusunda özgürsünüz. Bu zamana kadar kimse de inanmadı zaten."
Yerimde kıpırdandım.
"Kızımı, hayali arkadaşının öldürdüğünü düşünüyorum."
Helena'yla birbirimize dönmüştük adamın cümlesi biter bitmez.
Bu düşündüğüm şey olabilir miydi?

-

Güneşe doğru uçuyorum, yanmama az kaldı.

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin