37

52 7 2
                                    

-
Güneş düzlüklerin ardında kayboluyordu. Sonunda yere ayak basabilmiştik.Biraz sonra teyzemlerle ilk defa buluşmuştum, yaşıtım olan bir kız kuzenim vardı. Adı Helena'ydı. Mavi gözleri, dalgalı kızıl saçları, beyaz ve çilli bir yüzü vardı.
Okuldaki bütün erkeklerin dikkatini çekebilecek doğallıktaydı. İyiki okulumda okumuyordu
Güzellik herkeste vardı, fakat doğallık bazılarına has birşeydi ve erkekler genelde doğallıktan yanaydı.
Alışılmadık yüz hatları ve dolgun elmacık kemikleri ona küstah bir hava katıyordu.
Belkide kuzenim olmasaydı ondan etkilenebilirdim.
"Buraya ilk defa mı geliyorsun?" diye bir soru yollamıştı, ben onun nefes kesiciliğini betimlerken.
"Hayır, daha önce gelmişim fakat en ufak birşey hatırlamıyorum." dedim ve ellerimi ceketimin cebine yerleştirdim.
O ise önüne bakmaya devam etti.
Yolcuk fazlasıyla yorucu geçmişti. Bu kadar yorgun olacağımı tahmin etmemiştim bile.
"Yorgun görünüyorsun, yolculuk senin için pek de iyi geçmemiş gibi görünüyor."
"Evet, biraz öyle oldu."
"Aslında bakarsan, bende biraz yorgunum, anneme haber verip bizim eve gidebilir biraz uyuyabiliriz, ne dersin?"
"Mükemmel olur."
Arkadan bizi izleyen teyzem ve anneme döndü. Beni bırakıp onlara doğru yöneldi.
"Teyze,anne Pedro'yla bizim evimize gitsek olurm mu?"
İkisi de aynı anda 'elbette' dedi.
Her ikisinden sıyrılıp Helenaların evine gittik. Birbirlerini uzun süre görmemişlerdi ve konuşacakları çok şey olmalıydı.

Helena'yla evlerine vardığımızda etrafı iyice süzdüm.
Burası oldukça renkliydi, teyzem annemin tam tersi şekilde yaratılmıştı, bu odasını ve salonunu dekore edişinden belliydi,
Helena'nın odası oldukça farklıydı,
koyu ve boğucuydu, bu ilk başta rahatsız edici olsa da yavaş yavaş alışıyordum. Açıkçası hoşuma gitmemiş değildi.
Evleri genel olarak güzeldi,kendilerine ait bahçeleri bile vardı. Mutfaktaki bir kapı bahçeye açılıyordu.
Gözlerimin önüne uçakta gördüğüm kısa süreli kabus sarktı.
Eskimiş mavi bir kapı, fısıltılar,şeffaf suretler...
Başımı ellerimin arasına alıp kendime gelmeye çalıştım. O sırada Helena elindeki sürahiyi taşımaya çalışırken garipsemiş biçimde baktı.
Belkide ona ürkütücü gelmiştim.

"Biraz ananas suyu ister misin?"
"Hayır, uyumak istiyorum."
"Olur, odan ileride solda, orada uyuyabilrsin."
"Sen ne yapacaksın?"
Omuz silkti,
"Bilmem, belki dışarıya çıkarım."
Yorgun olduğunu söylememiş miydi?

Umursamadan bana bahsettiği odaya girdim, burası gelen konuklar için yapılmış bir odaydı. Renki duvarları ve yatağın renkli yatak örtüleri vardı.
Fakat bunların hiçbiri farkedilecek kadar önemli gelmemişti gözlerime.
Uyumam gerekti,
Acilen.

-⚰️-

Gözlerimi açtığımda kendimi bir bedenin üzerinde buluyorum, bu Farren'ın bedeni, az önce teyzemin konuk odasında uyuduğuma yemin edebilirim.
Gözlerim Farren'ın gözlerinin tam içine bakıyor.
Gözlerinde korku var, benden korkuyor, bu biraz hoşuma gidiyor, katilimin benden korkması güzel bir his.
Elimin teki Farren'ın ağzının üzerinde, büyük ihtimal çığlık atmasın diye.
Vücudu altımda çırpınıyor, onu incitiyorum, ne kadar incinmesini istesem de bunu yapmamın yanlış olduğunu düşünüyorum, fakat bunu beceremiyorum, bir türlü kalkamıyorum üzerinden.
Etrafa bakmayı deniyorum, fakat bu imkansız gibi duruyor.
Sanki görme yetisi bana aitmiş ve diğer her hareketimi başkası yapıyormuş gibi.
Daha doğrusu, vücudumu biri hacklemiş gibi bir his.
Bense vücudumun içerisinde birşey yapamadan izliyorum.
Elim pantolonuma gidiyor, altımdaki pantolonun sert kumaşını ve dikişlerini hissedebiliyorum, fakat elimi hareket ettiremiyorum.
Parmaklarım birşeyler arıyor gibi hareket ediyor.
Ve,
Aradıklarını buluyorlar, bu bir çakı.
Hayatımda bunu daha önce hiç kullanmadım, hatırladığım kadarıyla elbette.

Aklıma bununla neler yapabileceğim gelince çılgına dönüyorum.
Fakat yine birşey yapamıyorum.

Her şeyi izliyorum.

Küçük bir çıkıntıyı itip bıçağın keskin tarafını çıkarıyorum,
Bıçağın ucu parlıyor ve gözlerim kamaşıyor.

Birkaç dakika sonra bu bıçağın kana bulanacağını çok iyi biliyorum,
Fakat birşey yapamıyorum.
Çünkü elimde değil.

Bıçağı yukarı doğru kaldırıyorum, ve tüm gücümle bıçağı Farren'ın suratına, tam da gözüne batırıyorum.
Saniyeler geçmeden yüzü kırmızıya bulanıyor,
Bıçağı saplandığı yerden çıkarmaya çalışıyorum, bu sırada Farren'ın kafası da bıçağımla birlikte kalkıyor.
Suratını Farren'ın ağzının üzerindeki elimle geriye doğru iterek çakıyı çıkarıyorum.
Yüzü oldukça ifadesiz görünüyor.
Katilimi öldürmek istemiyorum, yaptığım benim suçum değil, bedenimde benim dışımda her kim varsa bu onun suçu.
İkinci darbeyi de anlına indiriyorum.
Bu biraz daha zorlu oluyor, bıçak sert şekilde anlına giriyor, 'bunu çıkarmak zor olacak' diye geçiriyorum içimden istemeyerek.

Ve ardından tekrar tekrar saplıyorum bıçağı, bazen aynı yere geliyor, bazen de farklı yere.
Artık ölmüş olmasına rağmen buna devam ediyorum.
Bundan haz alıyormuş gibi duruyor bedenim, binlerce kez bıçağı bırakıp bu durumdan kurtulması için emir versemde beni dinlemiyor, devam ediyor.
Ürperiyorum, izlemek istemiyorum.
Göz kapaklarımı kapatmaya çalışıyorum, gözbebeklerimi Farren'ın kanlı görüntüsünden uzağa çekmek istiyorum, olmuyor.

Bakmaktan yoruluyorum, fakat o bıçağı sertçe Farren'a batırmaktan yorulmuyor.
Ve bıçağı batırıp çıkarmaya devam ediyor.

Farren'ı binlerce kez daha öldürüyorum, istemeyerek.
-

Nefes almıyor artık ruhum, karanlık hir odaya kapandı, oysa karanlıktan korkardı. Ama mecburdu işte.
-Alıntı

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin