9

136 14 3
                                    

-
Kitaplıkların arasında yavaşça ilerledim.
Aradığım kitap buralarda olmalıydı.
Koordinatlar burayı gösteriyordu.
Biraz daha ilerledim ve sonunda kitabı buldum.
Elime alıp biraz inceledim.

Proje ödevim için kutup ışıkları hakkında birkaç bilgi bulmam gerekti. Ve bunun için tam da yerine gelmiştim.
Kitabı alıp boş masalardan birine geçtim.
Sırt çantamdan  not defterimi ve siyah tükenmez kalemimi çıkardım.
Kitabı biraz daha inceledikten sonra ilgimi çeken yerleri yazdım ve okumaya devam ettim.

Ders çalışmak ya da birşeyler hakkında bilgi edinmek beni mutlu ediyordu.
En azından beni Farren'dan uzaklaştırıyordu.
Gözlerim hafiften kapanmaya başlamıştı.
Yaklaşık bir buçuk saattir buradaydım ve hava çoktan kararmıştı.
Telefonum titredi.

Mom:
Nerede kaldın?

Pedro:
Geliyorum.

Telefonumu tekrardan cebime koydum. Not defterimi ve kalemimi çantama attıktan sonra çantamı sırtıma aldım.
Kitabı aldığım yere geri koyup hızlıca kütüphaneden çıktım.
Sokak lambalarının ve dükkanların neon ışıklarının aydınlattığı işlek ve dar yollarda ilerlemeye başladım.
Kulaklığımı çıkarıp kulağıma taktım.
Müzik eşliğinde adım atmaya devam ettim.
İzleniyormuşum gibi bir his doğdu bir an içimde.
Zaten bu hissi her an hissediyordum.
Fakat bu farklıydı. Sanki bir insandı...
Bir anda kulaklıklarım kulağımdan büyük bir hışımla çekildi. Ve yanımda Doğukan belirdi.
"N'aber ucube, yolculuk nereye?"
Savrulan kulaklığımı tekrardan kulağıma taktım.
"Aaa hadi ama Pedro, beni görmemezlikten mi geleceksin?"
Tam bir aptaldı.
"Baksana şu görünüşüne,
Seni tanımasam okulun cool ve yakışıklı kötü çocuğu sanardım."
Çirkince güldü.
"Ama durumlar hiç öyle değil, değil mi?"
Kolunu boynuma attı.
Sinirlenmeye başlamıştım. Boynumdaki damarların atışlarını hissediyordum.
Yürümeye devam ettim.
O da benimle birlikte yürüyordu.
"Söylesene dostum, evde deli raporun falan var mı? Eğer yoksa kesinlikle alman gerek."
Onu başımdan nasıl atabilirdimki?
Ona karşılık vermediğim halde o buna devam ediyordu.
Onu umursamadığımı ne zaman anlayacaktı?
"Geçen sınıfta durduk yere gülüyordun."
Suratına duygusuz şekilde baktım.
Daha doğrusu 'artık siktir olup git' dercesine baktım.
Ama işe yaramadı. Sanırım canının yanmasını istiyordu.
"Beni rahat bırak Doruk." Ellerini hemen üzerimden çekti.
"Ag doğru, yoksa bizi döversin değil mi, dostum, geçen günkü kavgayı unutmuş değilim.
Emin ol senin yumruklarına cevap verebilirdim..."
Geçen haftaki boya meselesinden bahsediyordu.
O gün onu orada yere yatırıp pataklamıştım. Fakat müdür ve diğer öğretmenler ışınlanmışçasına yanımda belirmiş ve beni ondan uzaklaştırmışlardı.
Yani çok da canını yakamamıştım.
Maalesef...
"Ama..."
Dalga geçercesine sırıttım.
"Ama ne?"
Kaşlarımı anlamsızca çattım.
Acaba nasıl bir bahane uyduracaktı.
-⚰️-
'I know that it hurts sometimes,
but it's beautiful,
Working every day,
Now you're bleeding through cuticles...'*
Kulağımdaki kulaklık melodileri zihnime saçıyor, rahatlamamı sağlıyordu.
Gözlerim yavaşça kapanırken kafamı geriye doğru attım.
Bedenimi uykuya teslim ederken ruhumu serbest bıraktım.
Odamdaki hareketlilikle kapalı olan gözlerimi araladım.
Annem odama girmiş, karşıma dikilmişti.
Kulaklığımın tekini çıkarıp ona 'ne var' dercesine baktım.
Evet,bazen çok kaba olabiliyordum.
"Krem getirdim." Dedi elindeki krem kutusunu sallayarak.
Müziği durdurdum.
Yanıma oturdu ve krem kutusunun kapağını açtı.
Gözlerim yerdeydi.
Ona bakmaya niyetim yoktu.
Kendimi çok suçlu hissediyordum.
Parmaklarını kreme batırdıktan sonra gözümün altındaki şişliğe yedirmeye başladı.
Oldukça nazik davranıyordu.
"Söylesene...
Neden Doruk'la kavga ettin."
Ona dediklerini garipsemişçesine baktım.
"Biliyorsun işte..."
Kaşlarını kaldırdı.
"Bak, eğer okulda cidden sana kötü davranılıyorsa seni başka bir okula ald..."
Sözünü kestim.
"Hayır anne, o okula gelebilmek için çok çabaladığımı biliyorsun, bırakda o okulda kalayım.
Her ne olursa olsun, buna izin vermemem.
Gittiğim her yerde aynısı olacak.
Benim raporlu bir kaçık olduğumu duyduklarında onların gözünde canavara dönüşeceğim.
Ve biliyor musun, ne Doruk, ne de diğerleri umurumda değil.
Hakkımda istediklerini düşünebilirler.
Ben üzülmüyorum.
Bu şişik hakkında da endişelenme.
Önce ben onu pataklamıştım, şimdi de o beni patakladı. Ödeşmiş olduk."
Tek kelime bile etmeden elindeki kremi yüzüme yedirmeye devam etti.
Gözlerimi kapatıp işini bitirmesini bekledim.
Kremin kapağını kapattı ve birşey demeden odadan çıktı.
Ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim.
Ve saçlarımı çekiştirdim.
Sinirlerimi yatıştıramıyordum.
Neye ya da kime sinirli olduğum da belli değildi.
Sadece sinirliydim.
Ve bu öfkem kolay kolay dinecek gibi de değildi.
Biraz daha sakinleştikten sonra telefonumu şarja takıp yatağıma yayıldım.
Belki biraz uyku sinirlerimi yatıştırabilirdi.

Uyandığımda saat çok da geç değildi.
Üzerimi hızlıca giyip saçlarıma belli belirsiz şekil verdim.
Ardından çalışma masamın yanındaki çantamı, kaykayımı ve şarjdaki telefonumu alıp odadan çıktım.
Bugün hafta sonuydu.
Biraz temiz hava ve biraz kaykay iyi gelecekti.
-
Ve sonunda öldüğümde beni izler misin?
Ve intahar etmeyi denersem beni durdurur musun?
*lil peep-beautiful

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin