41

58 7 15
                                    

-
Kahverengi suni deriyle kaplı olan büyük kitabımsı şeyi önüme çektim.
Onunla birlilte toz taneleri de etrafa hücum etmişti.
Hapşurmamak için boşta kaşan elimle tozları itiştirdim.
"Büyükbaba, aradığın bu mu?"
Gözlerimi kitabın kılıfından ayırmadan sormuştum.Alt rafları gözetliyordu. Seslenmemle yavaşça doğrulup ağır adımlarla yanıma yanaşmıştı.
Ağır hareketler ediyordu ve ben bunu bir yerlerini incitmemek adına yaptığı olduğu bir önlem olarak görüyordum.

Elimdeki kitabı görünce kocaman gülümsedi.
İşte, bir kere daha yapmıştı bunu.
Kırışıklıkları yine belirginleşmişti.
"Evet, bulmuşsun evlat." elimdeki albümü kendine doğru çekerken oldukça dikkatli davranıyordu.
Tıpkı kristal bir mücevheri ellerinin arasına alıyormuş gibi bir hali vardı.
Zaten bu kitabın da mücevherden eksik yanı yoktu. Çünkü o da değerliydi, hatta bir anlam bile taşıyordu.
Önemli olan da buydu.
Anlamlı şeyler yeryüzündeki en pahalı şeylerden bile daha değerli ve öncelikliydi.

Kalın kapaklı albümü-oldukça tozlu olmasına rağmen- göğsüne bastırmış ve merdivenlerden yukarıya çıkmaya başlamıştı.  Bizde Helena'yla elimizde ne varsa bırakmış ve onun ardından merdivenlerden yukarıya doğru tırmanmaya başlamıştık.
Hissettiklerim paha biçilmezdi.
Yıllardan beri kaybettiğim sol tarafımı şimdi buluyor gibiydim. Aile sıcaklığını daha büyük babamı ilk gördüğüm anda farkedebilmiştim.

Gün ışıkları üzerimize yapıştığında ve temiz havayı içime çektiğimde içimde belirsiz bir huzur peydahlanmıştı.
Tekrardan.

Büyük babam salondaki koltuklardan birine cüssesini bıraktığında bizde ardından yanına sıkışmış ve heyecanla diyeceklerini bekliyorduk.

Üzerindeki tozları silkeleyip kapağı açtı.
"Bak Pedro," dedi ve parmağını şeffaf bantla sayfaya sabitlenmiş olan bir tutam saça götürdü.
"Bu senin ilk traşından."
"B-bunun sende ne işi var?" hayret içerisindeydim.
"Annen sana ait her şeyi bana yolladı.
Senin hakkında çoğu şeyi biriktirdim. Gerçi bunları sana Türkiye'ye geldiğimde gösterdiğimi sanıyordum."
Beynimi kurcaladım, fakat çocukluk anılarımla dolu olması gereken kısım eko yaratan bir oda gibiydi.
Hiçbir şekilde yanıt alamıyordum.
" Unutmuş olmalıyım büyükbaba, lütfen devam et. "
Helena da tüm dikkatini vermiş albümün içindeki parçalarımı izliyordu.
Saçlarımın bağlı olduğu sayfada birkaç küçüklük fotoğrafım da vardı.
İlk traşımdan bazı görüntüler...
Sayfayı çevirdi ve karşıma bir ilkim daha çıkıverdi.
Küçük bir sadviç poşetinin içinde dişim vardı. Muhtemelen bu ilk dişim olmalıydı.
Ki tahminlerim de doğruydu, büyükbabam bunun ilk düşen dişim olduğunu söylemişti.
Birkaç sayfa ve bir sürü anının ardından o fotoğrafa gelmiştik.
Büyük babamla benim birlikte olduğum o fotoğrafa.
Farren'ın avuçlarının arasına alıp küçülttüğü o fotoğraf...
Ona dikkatlice bakıyorduk.
Büyük babam yine gülümsüyordu.
Helena da mutlu görünüyordu.
Fotoğraftaki gençliğimiz de mutluydu çünkü.
Fotoğrafın daha da derinlerine dalarken arkamızda çok  dikkatli bakılınca anca farkedilecek bir şey gördüm.
Ya da birini mi demeliydim?
Albümü büyük babamın elinden çekip fotoğrafı daha da yüzüme yaklaştırdım.
Aman tanrım! Bu oydu!
Farren, Farren'dı bu!
Belkide bir yanılsamaydı.
Gözlerimi kırpıştırdım ve fotoğrafa bakmaya devam ettim.
Farren hala eski yerindeydi.
Ne bir milim ileri, ne de bir milim gerideydi. Aynı yerinde, aynı şekilde ve aynı ifadedeydi.
Yanılsamaydı işte.
Bundan emin olmak için fotoğrafı büyük babama ve Helena'ya doğru tuttum.
"Şu arkadaki kızı görebiliyor musunuz?"
"Hangi kızı?" dedi büyük babam.
"Tam arkamızdaki, pek belli olmuyor, biraz dikkatle bakmanız gerekiyor." büyük babam biraz eğildi ve gözlerini kıstı.
"Onu bulabildin mi?" diye sordum. Sanki bir mülakattaymışçasına gergindim ve ecel terleri döküyordum.
"Evet." dedi Helena şaşkınlıkla.
Suratındaki deri gerginleşmişti.
"Bu o işte, Farren." diye haykırdım.
Büyük babam da bahsettiğimiz kişiyi farketmişti.
Bu biraz geç olmuştu, bunu yaşlılığını ve aşınmış gözlerinin  hatası olarak kabul etmiştim.
"Bu nasıl olabilir?" dedi Helena,nasıl hissettiğini bilemiyordum. İfadesi çok fazla karışıktı. Yüzünden hiçbir şey anlaşılamıyordu.
"Size bahsettiğim hayali arkadaşım işte, bende de aynı fotoğraf vardı. Farren'ın onu buruşturduğunu anımsıyorum. Ardından fotoğraf ortadan kaybolmuştu."
"Ciddi olamazsın!" diyebilmişti Helena.
"Sayfayı çevir büyük baba!" 
Biraz geçtikten sonra bir parça bezin üzerinde çamurlu el izlerim duruyordu. Gerçi bunlar Farren'a aitti. Bunula sonra ilgilenebilirdim.
Bir diğer sayfada ilk klozetle buluştuğum zamandan kalma bir fotoğraf ve diğerleri.
Sıralar oldukça karışıktı.
Ve hiç biri Farren'ı tanıdığım zamana denk gelmiyordu.
Tam o sırada 11 yaşımdayken çekilmiş olan oldukça depresif görünen suratımla kahvaltı masasında bir fotoğrafımı görmüştüm.
Helena fotoğrafı incelemeye koyulduğunda yine aynı yüz ifadesine bürünüverdi. Çünkü yine onu görmüştü.
"B-bu çok korkunç."dedi, elinde olmadan sesi titremişti.
Ortam oldukça gergindi ve büyükbabam da korkmaya başlamıştı.
Çünkü korkmamak elde değildi.
Ah Tanrım...
-⚰️-

Geçirdiğimiz derin sarsıntının ardından tek kelime bile etmemiştik. Ortamdaki sevecen havayı bir cümlemle içime çekmiş ve onun yerine gergin bir hava püskürtmüştüm.
Onu hiç farketmemeliydim, farketsem bile onlara hiç söylememeliydim,diye düşündüm.
Biraz pişman olmuştum.
Gözlerim koltukta dalgınca oturan Helena'ya takıldı. Az önceki fotoğrafı düşünüyordu.
Bir kez daha insanların başını sulandırmayı başarmıştım.
"Çok garip," diye fısıldadı Helena.
Kendi kendine konuşuyor olmalıydı.
"Bu mümkün mü?"
Evet, akıl almaz derecede mümkündü. Biraz korkutuyordu ama mümkündü işte.

Farren'ın gerçek olduğunu biliyordum. Fakat onu hiç kimseye anlatamıyordum.
Bu fotoğraflar sağlam kanıtlarım olmuştu artık.
O vardı.
Suretini örtülü göz kapaklarımda canladırırken aklıma tekrardan katilimi sayısız yerinden bıçakladığım o korkunç kabuslar serpiştirildi.
Ve kanım tekrardan dondu.
Terletici bir üşüme içimi kapladı.
Gözümdeki her parçası beni ürkütüyor, kıvrandırıyordu.
Kendimi tekrardan aynı zindana hapsedilmiş şekilde bulmuştum.
Ve şimdi de gözümden mavi kapı ayrılmıyordu.
Ona zihnimden çıkmasını istesem de olmuyordu. Artık uyanıkken kabus görmeye başlamıştım.
Gözüme arada bir Farren çarpıyordu. Ardından aynı kapı.
Farren,
Kapı
Ve tekrardan
Farren...

"Pedro."

İşte yine Farren,

"Hey sana diyorum!"
Kafamı sağa ve sola sallayıp gözüme  tutkalla yapışmış olan kabusları savurmaya çalıştım.
Başarmıştım.
"Şu ellere bak, bunu kaç yaşındayken yaptığını hatırlıyor musun,
Eğer 6 yaşında veya daha büyüksen sana inanılmaz bir haberim var. "
" 7 yaşıma ait."
"İşte bu!" diye haykırdı.
"Pedro, 7 yaşında bir erkek çocuğunun elleri bu kadar küçük olamaz. Ve sen çocukluk dönemlerinde biraz fazla gelişmişsin, bunun senin elim olması neredeyse imkansız, bunu herkes kolaylıkla farkedebilir."
"O el izleri Farren'a ait zaten."
Cevabı bildiği halde tekrardan şok geçirdi.
" Hayali arkadaşının pek de hayali arkadaş olduğunu söyleyemem."
Sanki normal birşey duymuş ve pekde kulak asmamış gibi omuzlarımı silktim.
"O zaten bir hayali arkadaş değil, o gerçek. Bana yaptığı eziyetler de gerçekti."Gözlerini tekrardan fotoğraflarda gezdirmeye başladı.
Bu iş gittikçe karışmıştı.
İçinden nasıl çıkılacağını bilmiyordum.

Farren beni gerçek anlamda ne zaman terk edecekti?
Belki de hiçbir zaman.

" Daha önce nasıl farketmediler... "diye mırıldandı.
Keşke psikoloğuma da bu fotoğrafları gösterme şansım olsaydı.
Belkide başka bir tedavi uygulardı.
Ya da bu iş onun da boyunu aşardı ve
bir rahip çağırıp içimdeki şeytanı attırmaya çalışırdı.
İçimden gülümsedim.
Ne kadar Tanrı'ya olan inancı az olan biri olsamda,  şeytan çıkarma ritüeline ihtiyacım vardı.
Gerçi onu da bir çare olarak görmüyordum,fakat bir macera olabilirdi.
Ve kendime göz devirdim.
Olaylar çok garip bir noktadayken kalkıp bunları düşünmem başlı başına bir saçmalıktı.
Gerçi şu saatten sonra her şey anlamsız ve saçma geliyordu.
Böyle şeylerle kafamı dağıtmakta bir sakınca yoktu.
-
Çok düşünmek bir çeşit intihardır.
-Alıntı

Şey, merhaba.
Demek istediğim, kitap hoşunuza gidiyor mu, devam etmeli miyim, yoksa at çöpe gitsin mi diyorsunuz?

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin