18

87 11 1
                                    

-
"Akşam herhangi bir işin var mı?"
"Neden sordun?"
"Belki birlikte biryerlere gideriz,ne dersin?"
"Düşünmeliyim..."
Omuzlarını silkti. Rüyalarımın etkisinden henüz çıkmış değildim.
Hatta her geçen gün gördüğüm kabusların anlamsızlığına daha da batıyordum.
'Tıpkı bir kabusumda olduğu gibi,
Küvetteki katranımsı sıvının beni içine çekip öldürdüğü gibi.'
Huzursuzca nefes verdim.
Bu konulara artık saplanıp kalmak istemiyordum.
Sanırım Leyla'yla vakit geçirmek iyi gelecekti.
Zaten iyi geliyordu.
"Aslında... gidebiliriz." Dedim yemeğine gömülmüş olan Leyla'ya.
İçten bir gülümseme yolladı.
Tanrım...
Bunu yapmak zorunda mıydı.
Yine birşeyler hissediyordum.
Garip...

Zaman hızlıca akıp gitmişti ve ben kendimi küvetimde köpüklerin içine gömülürken bulmuştum.
Leyla'yla buluşacaktım.
Bana nereye gideceğimize dair tek kelime bile etmemişti.
Bugün o ne derse oraya gidecektik.

Garipti.
Gerçekten de garipti.
İlk defa bir kızla bu şekilde yakınlaşıyordum.
Genelde insanlar benden kaçardı.
Yüzümdeki yara onlara bir psikopatmışım gibi bir izlenim yaratıyordu.
Bunu çoğu kişi söylemişti.

Her neyse...

Tenim yeterince rahatladıktan sonra küvetten çıkıp bornozuma büründüm.
Önceden hazıladığım kıyafetleri üzerime geçirip buğulanmış aynamı silip aynadaki yansımamla yüzleştim.
Babamı andırıyordum.
Ona çok benziyordum aslında.
Belki de onu özlediğim için böyle hissediyordum,bu konuda hiçbir fikrim yoktu.

Beynimi yoğuran düşüncelerimi bırakıp ıslak saçlarımı kuruttum.
Bu pek de uzun sürmemişti.
Ardından  saçlarıma ellerimle biraz darbeler vurup şekil verdim.
Tenime biraz parfüm kondurduktan sonra, hazırdım.
Banyodan çıkıp yatağımın üzerindeki telefonumu cebime yerleştirdim.
Cüzdanımda para bulamamıştım.
Elimdeki tek para bozukluktan ibaretti.
Birkaç bozukluk.
Annemin odasına sessizce girdim.
"Anne, Leyla'yla bir randevum var, bana biraz para verebilir misin?"
Baygın gözleri üzerimde kitlendi.
Ve zar zor gülümsedi.
"Bir arkadaşının olduğunu duymak ne güzel." Dedi burnunu çekerken.
Kendimden utanıyordum.
Annemi bu halde bırakıp Leyla'nın yanına nasıl gidebilirdim?
Bunu anneme nasıl yapabilirdim?
"Anne,ben özür dilerim..."
"Ne için?" Dedi ve kaşlarını çattı.
"Seni bu durumda bırakmamalıyım..."
"Saçmalama." Dedi ve günlerdir ayrılmadığı yataktan kalkıp hantal adımlarıyla yanıma ulaştı.
Uzun süredir orada uzanmaktan ayakları uyuşmuş olmalıydı.
"Asıl ben özür dilerim.
Sanırım güçlü olmam gerekirken birden çöktüm.
Beni affet."
Birşey deme gereği duymadan ona sımsıkı sarıldım.
Benden ayrılıp  çekmecesine yöneldi ve eğilip birkaç yüzlük çıkardı.
Bana uzatıp gülümsedi.
"Eve geldiğinde bana onun nasıl biri olduğunu anlat."
Annem mükemmel bir insandı.
Ona sımsıkı sarılıp içten bir teşekkür yolladım.
Bir yanım burada kalıp annemle ilgilenmek istese de Leyla'ya birlikte vakit geçirmek üzere bir söz vermiştim.
Ve sözler kutsaldır.
Sözümü tutmak zorundaydım.

Evden ayrılıp sokağın başında dikilmeye başladım. Leyla beni buradan alacaktı.
Biraz bekledikten sonra caddenin başında beliriverdi tüm güzelliğiyle.
Üzerindeki siyah acdc tişörtü,  eskimiş gibi duran siyah kotu ve kırmızı converse'iyle muhteşem görünüyordu.
Saçlarını her zamanki gibi açık  bırakmıştı. Dalgalı saçları ona ayrı bir hava katıyordu.
Çok doğal duruyordu.

"Selam!" Dedi yanımda dikilerek.
İlgiyle beni izliyordu.
"Selam." Dedim gülümsemeye çalışarak.
"Hadi o zaman," dedi ve önümden yürümeye başladı.
"Beni takip et!"
Aramızdaki mesafeyi kapatmak için adımlarımı hızlandırdım ve ona yetiştim.
"Nereye gittiğimizi söylemeyecek misin?"
"Sürprizler söylenmez." Dedi ve kaşlarını çattı.
Küçücük bir kız çocuğuna benziyordu.
Bu haline kıkırdadım.

Okuldaki halinden eser yoktu.
O çok sessiz biriydi, tıpkı benim gibi.
Ve sıkıcı görünüyordu.
Tüm gün sırasından kalkmayıp sürekli kitap okuyan bir kız hakkında ne düşünebilirdiniz ki?

"Buradan karşıya." Dedi ve parmağıyla karşı kaldırımı işaret etti.
Başımı salladım ve trafik ışığının bize vereceği geçme iznini bekledik.
Ve zamanı geldiğinde geçtik.
İlerledik,sağa saptık,soldaki sokaktan geçtik, ve sonunda durduk.
Bir eğlence parkının önünde.
Etrafta rengarenk ışıklar,dans eden peluş kıyafetli adamlar ve uçan balon satan amcalar vardı.
Göz kamaştırıyordu.
"Gel bakalım." Dedi ve elimi tutup beni içeriye doğru sürüklemeye başladı. Küçük çocuklar ve gençler etrafı esir almış,delicesine eğleniyorlardı.
Ve paten pistine vardık.
Leyla bana eliyle pisti işaret etti.
Kaymak ister misin?
Biraz tereddütlüydüm bu konuda.
Buz pateni yapmayı pek bilmiyordum.
Ve düşüp bir tarafımı kırmak benim için iyi olmazdı.
"Aslında..."
"Lütfen." Dedi ve ışıltılı gözleriyle bana yalvarırcasına baktı.
Tabiki de kabul etmek zorundaydım.
Çünkü çok güzel bakıyordu.
Teklifini reddetmek ve bakışlarını karşılıksız bırakmak istemiyordum.
"Peki."

Ve ayağımı gıdıklayan paten ayakkabılarını giyip piste adımımızı attık.
Pistin içindeydik.

Leyla pistin ortasında hünerlerini sergiliyor, tıpkı bir tere yağının tavada kayması gibi pistte kayıyordu.
Bu nasıl bir benzetmeydi öyle?
İçimden aptallığıma gülüp Leyla'yı izlemeye devam ettim.

"Pedro!" Diyip eliyle yanına gelmemi istercesine işaret etti.
Başımı onaylamazca salladım.
Oraya asla gelemezdim.
"Gelsene!" Dedi yüzünü düşürerek.
"Olmaz." Diye mırıldandım.
Ağzımı okumuş olacaktı ki yanıma doğru kaymaya başladı.
Ellerimden tutup beni pistin ortasına doğru sürükledi.
"Eğer durmak istersen ayağını biraz kır."
Dedi ve gösterdi.
"Ve sadece ellerimi tut." Dedi ve ellerini ellerime kenetledi.
Ve nefesim kesildi...

Kendimi ona bıraktım, ona güvendim.
Düşmemek için ona tutundum.
Ve doğru olanı yaptım.
Pistin ortasında kahkahalar, gülüşmeler eşliğinde dans edermişçesine dönüyor, anın tadını çıkarıyorduk.
Ve ben zihnimi kısa süreliğine kapalı tutuyordum.

Ve buradaki süremiz dolmuştu.
Mavi gökyüzü turuncuya çalmaya başlamış, etrafı huzur verici bir görüntü kaplamıştı.
Gökyüzü ne kadar da güzeldi!
Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar eğleniyordum.
Hafızamdan silinen çocukluğumu tekrardan yaşıyordum.
Her şey neredeyse mükemmeldi.
-

'I don't find myself.'

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin