17

90 8 0
                                    

-
Poşetlerin içi çöp doluydu.
Lanet zihnimin bir oyunu daha.
Bu iş sıkıcı ve sinir bozucu olmaya başlamıştı.
Gördüklerim ve hissettiklerim beni çıldırtıyordu.

Mutfağa tekrardan dönüp tezgahın üzerindeki dondurmamı ve kaşığımı alıp salona geçtim.
Rastgele bir belgesel kanalı açıp izlemeye başladım.
İzlerken dondurmamı da kaşıklıyordum.
Zihnim gerçekten de çözülemeyecek kadar bulanıktı.
Her şey birbirine girmiş, anlamsız, saçma birer parçaydı.
Gözlerimi ovuşturdum.
Günüm oldukça hareketli geçmişti.
Ve yarın okula gidecektim.
Temiz ve aralıksız bir uyku çekmem şarttı.
-⚰️-
Elindeki kahve bardaklarından birini önüme itti ve diğer bardaktan şapırtılı bir yudum aldı.
"Günaydın kahvesi, ayılman için."
Dedi ve gülümsedi.
Onun gülümsemesine ayak uydurdum.
"Teşekkür ederim." Bana bakıp tekrardan gülümsedi.
"Rica ederim."
Ellerimi karton kutunun etrafına doladım ve kahvenin sıcaklığını avucuma hapsettim.

Kahvemden derin bir yudum aldım.
"Düne göre biraz daha iyi misin?"
Yüzüm ister istemez düşmüştü.
"İyi sayılırım...
Kolay şeyler yaşamıyorum sadece."
Eli tekrardan elimi buldu.
"Bunu biliyorum ve senin her zaman yanındayım Pedro."
Teşekkür edermişçesine elini kibarca sıktım.

"Oooo, aşk böceklerine bakın siiz."
Gözlerimi devirdim.
Doruk ve geri zekalıları yine bizi rahatsız etmeye gelmişlerdi.
"Pedro, o iğrenç çiziğini saklamak için artık yara bandı mı kullanıyorsun?"
Sabır dilercesine nefes aldım.
"Ne istiyorsunuz yine?" Dedi Leyla kendini tutamayarak.
Doruk dudaklarını büktü ve kafasını yana yatırdı.
"Hiçbir şey. Sadece biraz eğlence."
"Bizi rahat bırakın." Diye fısıldadım.
Onlarla uğraşmaktan sıkılmıştım.
Yaptıkları şeyi komik sanıyorlardı.
Eğleniyorlardı kendilerince.
Başkalarına zarar verdiklerini biliyorlardı, fakat bu umurlarında bile değildi.
Zarar veriyorlardı.

Kulağını bize yanaştırdı Doruk.
"Anlamadım, ne dedin?"
"Bizi rahat bırakın."
Tekrarladım cümlemi çelimsizce.
Onlarla uğraşmak istemiyordum.

O sırada okulun öğrencilerle dolu olan koridorlarında yankılandı zil sesi.
Bu dersin başladığına işaretti.

Doruk ve arkadaşları geri çekildi.
Çok fazla yabancı dizi izlemiş bir gruptu işte.
Kendilerini çete sanıyorlardı.
Kafadan uydurdukları evciliği canlandırıyorlardı.
Acınası...

Öğretmenin sınıfa girişiyle Leyla ve ben rahat bulmuştuk.
Doruklar yerlerine geçmiş, bana ters ters bakmayı sürdürüyorlardı.

Leyla da birşey demeyip arka taraftaki sırasına yönelmişti.

Kahveme tekrardan döndüm.
Soğumuştu.

"Merhaba arkadaşlar." Diyip derse başlamak için adım atmıştı Matematik öğretmenimiz.
-⚰️-

Nefesim kesikleşmişti.
Nefes alamıyordum.
Ellerim ve ayaklarım bağlıydı.
Koluma batan sivri aleti hissedince acıyla inledim.
Sesim karanlık odada yankılandı.
Aynı acıyı ayaklarımda da hissettim.
Burası oldukça dardı.
Hareket edemiyordum, etrafımda kesici birşeyler vardı.
Uzun, sivri ve ince.
Belki çivi olabilirdi.
Ya da başka birşey...
Gözlerimin açık olmasına rağmen hiçbir şey göremiyordum.
Zorla da olsa hareket etmeye çalıştım.
Fakat her hareket ettiğimde etrafımdaki çiviler biraz daha batıyordu tenime.
Çığlık attım.
Fakat çığlıklarımı sadece ben duyabiliyordum.
Etrafta hiçkimse yokmuş gibiydi.
Ellerimin etrafına dolanmış olan sert ipin düğümünü bulmaya çalıştım.
İp tenimi çok kaşındırıyordu.

-Pedro...
Farren'ın sesiydi.

"Farren!" Diye haykırdım.
Sesimin yettiği kadar.
Tenime batan çiviler derime dayanmış, içeriye girmek için zorluyorlardı.

-Pedro...

"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Gözlerimi kapattım.
Çivilerin tenimde bıraktığı acıyı biraz daha derinden hissettim.
Sanırım kanıyordum.
Her saniye çiviler etrafımı daha da sarmalıyor, vücudumu kanatıyordu.

"Farren, çıkar beni burdan seni adi pislik!"

Cevap yoktu.
Sustu.
Ve bense acı çekmeye devam ettim.
Çiviler vücuduma saplanmaya başlamıştı.
Her tarafım kanıyordu.
Ayaklarımın altı bile.
Canım yanıyordu.
Feci halde canım acıyordu...

Çivilerin sivri uçları etimi parçalamış, kemiklerime dayanmıştı.
Ve hala zorluyordu çiviler daha da derine girebilmek için.
Çığlıklarım, haykırışlarım boşaydı.
Sessizce ağlıyordum.
Canımın acısı her geçen saniye daha da katlanıyordu.
Her tarafım çiviydi ve kana bulanmıştım.
Bilincimi yavaş yavaş yitirmeye başladım.
'Sonunda...' dedim kendi kendime.
Siyah renk daha da bulanıklaşıp kendini bilincimin kayıp kıyılarına atıyorken hissettiğim tek şey ayak bileklerimi koparırcasına bağlanmış olan ipin tenimi kaşındırmasıydı.
Ve o koyu kan kokusu...

Refleks olarak gözlerimi açtığım an derin bir nefes aldım.
Kafamı sıramdan kaldırdığımda tüm gözler üzerimdeydi.
Bir kabustu.
Koca bir kabus.
"Pedro, iyi misin?" Dedi eğitmenimiz korkmuşçasına.
"İyiyim." Dedim tek nefeste.
Sanki bu soruyu soracağını biliyormuş gibi.
Derin derin içime çektiğim nefesleri hızlı hızlı veriyor, kendime gelmeye çalışıyordum.
Kabuslarımda bile işkence görüyordum.
Ürkütücüydü.
Farren yanımda olmasa bile, kabuslarımda varlığını hissettiriyor, bana yalnız olmadığımı hatırlatıyordu.

Zilin çalmasıyla tüm sınıf boşalmış, öğretmende çıkmaya hazırlanmıştı.
Masasının üzerindeki kitap ve çantasını alıp toparlanmaya çalışırken gözleri üzerime dikildi.
Birşeyler söyleyecekti...
Ve sonra vazgeçti.
Sınıftan çıktı.
-

Farren sizce Pedro'nun bilinçaltının uydurduğu birşey mi,yoksa gerçekten de var olan bir yaratık mı?

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin