26

92 9 0
                                    

-
"Merhaba!"
Onu görünce yutkunurken aynı zamanda nefes almaya çalışmış ve boğazımı yakmıştım.
Öksürük krizinin ortasındaydım şimdide.
Telaşlı adımlarla yanıma varıp eliyle hafiften sırtıma vurdu.
Nefes alışlarım normal seviyeye ulaşırken gözlerimiz bir araya gelmişti ve bizde gülümsemiştik.
Farren'ın yatağımın ucunda oturduğunu hissetmeme rağmen gülümsemiştim.
Tanrı bilir daha ne kadar acı çekecektim.
"İyi misin?"  Dedi, gözlerindeki parıltıyı hissetmemek imkansızdı.
"Daha iyiyim."
Gülümsedi ve sandalyelerden birini yanıma çekti.
Oturdu ve derin bir nefes aldı.
Her okul çıkışında hastaneye, yanıma geliyordu. Beni önemsiyordu ve benimle vakit geçirmek istiyordu.
Ah,
Bu hisler boğazıma bastırıp duruyormuş gibiydi.
"Peki nasıl oldun?"
İkimiz de çok sık konuşmuyorduk.
Gözlerimiz birbirine kenetliydi ve zihinlerimizde öyleydi.
İkimizde birbirimizin başrol olduğu hayal dünyamızda takılıyor, orada konuşuyorduk.
"Evet iyiyim, herhangi bir ağrı hissetmiyorum ve doktorum belkide birkaç güne buradan kurtulabileceğimi söyledi."
Ellerini birbirine çarpıp gülümsedi.
"Bu çok güzel bir haber!"
"Sakin ol." Diye mırıldandım sırıtırken.
O da gülümsüyordu.
"Tamam o zaman," dedi ve oturduğu yerden kıpırdandı.
"Hem bunu kutlamaya, hemde biraz temiz hava almaya ne dersin?"
"Annem..."
"Onu bana bırak." Dedi ve göz kırptı.

Biraz sonra asansöre binmiş ve hastanenin hemen yanındaki parkın yolunu tutmuştuk. Ve zemin kata ulaşmıştı küçük asansör kabinimiz.
Ya da her neyse işte.
Hastanenin bir köşesinde dikkat çekmeyen ufak bir park yapılmıştı, çocukların oynaması için.
-Tabiki de çocuklar için Pedro, bazen bir aptal gibi davranıyorsun.

Belkide ona alışmalıydım.
Bu berbat bir fikirdi.
Evet, iğrençti.

"Şuna da bak!"
Tıpkı küçük bir çocuğun gülüşü gibiydi.
"Seksek..."
Gördüğüm kutucuklar ve içindeki rakamlar bana çocukluğumu çağrıştırıyordu. Çocukluğumda kocaman bir boşluğu.
"Çizgi oyunu." Diye fısıldadım.
"Söylesene Pedro," dedi ve eliyle kutucukları gösterdi.
"Buna sizin dilinizde ne deniyor?"
«Humlepottspill»
«Humlepottspill»
Diye fısıldadı.
"M harfine biraz daha bastırmalısın." Dediğimi uygulayıp tekrardan denedi.
Onunla birşeyler yapmak oldukça eğlenceliydi.Onunla saniyeleri doldurmak fazlasıyla, çok çok zevkliydi.

Ve ardından,
O çizgi oyununu oynadı, bende onu seyrettim.
Dakikalarca.
Saniyelerce.

-⚰️-
Ekrandan gözlerimi alıp Leyla'ya döndüm.
Gözleri yüzümde donmuş kalmıştı.
"Neyin var?" Dedim, tüm film boyunca beni incelemeye devam etmişti. Göz ucuyla bakıyordu ve sürekli neden baktığını sormaya çekiniyordum.
Bu durum fazla gerilim içeriyordu.
"Hiç...
Dalmışım." Dedi ve gülümsedi.
Hastane yatağına sıkışmış telefonumdan film izliyorduk.
Bence en iyi aktivitelerdendi bu yaptığımız.

Ona karşı anlayışla gülümseyip filme kaldığımız yerden devam ettik.
Ve her şeyin bittiği gibi film de bitti. Geriye kalan filmle ilgili yaptığımız yorumlar olmuştu.
"Çok güzeldi,öyle değil mi?"
"Evet benim de hoşuma gitti. En çok hangi sahne aklında kaldı?"
"Bilmiyorum."
Omuz silkip yerimde kıpırdandım.
"Aslında...
Bende." Dedi ve o da benim gibi omuzlarını silkti.
Bazen onu kendime benzetiyordum, ve Tanrıya onun bana benzememesi için dua ediyordum.

Ensemdeki şey birkaç haftanın ardından tekrardan kıpırdanmıştı.

-Bence film çok berbattı.

Sana 'film hakkındaki görüşlerini sun' dediğimi hatırlamıyorum Farren.

-Kes sesini Pedro!

-⚰️-
Ve zaman oldukça hızlı geçmişti.
Tıpkı bir hız treni gibi, geçip gitmişti.
Bense taburcu olmuş, evimize gitmek üzere yola koyulmuştuk.
Annem mutluydu.
Bende biraz mutluydum.
Hayali arkadaşım tarafından 2.kattan itilmeme rağmen mutluydum.Aslında biraz daha zaman geçince alışmıştım buna. Sanki televizyonda izlemiş gibiydim tüm o anları. Sonrada hiç olmamış gibi geçivermişti işte. O geceyi bir kenara atmış, nefes alıp vermeye devam etmiştim.
Tanrı bilir daha ne çok şeyi böyle göz ardı edecektim.
Bir yandan da benim için yapacak hiçbir şey yok gibiydi. Kimse bana yardım edemezdi.
Kendimi bile kurtaramazdımki o canavarın elinden.
Bunu yapamazdım çünkü nasıl yapılacağı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Yaptığım tek şey kendime 'boşver' diyip geçmesini beklemekti.
Sürekli bunu yapmaya devam edecektim.
Ve belkide boşverip attığım şeylerden biri beni birgün boğarak öldürecekti.
Ve bende bir yığın toz olacak, toprak ve taşların arasında küflenip eriyecektim. Hemde bu kadar gençken.
Derin bir iç çekip o günün gelmesini bekledim.
Ölümden bu kadar korkuyorken hemde.
Yapacak hiçbir şeyim yoktu çünkü.
Ben bir zavallıydım. Her zaman böyleydim.

"Evine hoşgeldin." Dedi ve büyük bir gülümsemeyle kitlediği kapıyı açıp kapının köşesine geçti.
Evimi özlemiştim.
Annem 'Artık eve dönebiliriz.' Dediğinde bile ev kelimesi bana salonumuzun sıcaklığını hatırlatmıştı. Bu bile beni hiç yoktan mutlu etmişti.
Koca salonumuza giriş yaptığımızda buranın sadece ev olmadığını anlamıştım.
Burası ifade edilemez birşeydi benim için. Ne kadar çok kelime icat edilsede bu hissi anlatılacak kadar güçlü bir kelime yaratılamamıştı henüz.
"Odana çıkmak ister misin?"
Dedi. Adımlarım merdivene doğru ilerlerken başımla onaylamış, annemi beklemeden merdivenleri çıkmaya başlamıştım.
Uzun süredir bu evde huzurlu olduğumu hissetmiştim. Ve bunu şimdi farkediyordum. Çünkü bir ay kadar buradan, buranın getirdiği rahatlıktan ayrı kalmıştım.
İnsanlar bazı şeylerden mahrum kalınca değerini anlardı.
Ve bazı şeyleri kaybettiklerinde.
Tıpkı babam ölünce onu sevdiğimi farketmem gibi.
Bazı şeyler giderdi ve bizim için o şeyin anlamını sonradan öğrenirdik.Ve bu da kaderin lanet bir oyunuydu.
İnsanlar bunlarla büyür, bunlarla yas tutardı.

-Belkide insanlar birilerini ya da birşeyleri kaybettikleri için üzülmezler.
Ondan geriye kalan anılar ya da hisler için üzülürler.
Olamaz mı?

Farren...
Hisler hakkında bildiğin en ufak birşey bile yok.

-Elbette var, bunu neden söyledin?

Odama girip yatağımın kenarına oturdum.Burayı da çok özlemiştim.

-Hey,bana cevap ver!

Bir süre daha tepki vermedim.
Annem ortalıkta görünmüyordu.
Belkide odasındaydı.

-Pedro!
Sesi bir çığlıktan farksızdı.
Kitaplığımın üzerindeki kristal kafatası süsü yerle buluştu.
Bunu Farren yapmıştı.
Onu görmemiştim ama onun yaptığını biliyordum.
Ona cevap vermediğim için ufak bir tepkiydi.
Biliyorsunuz, ufak.
Sesten dolayı telaşlanmış olmalıydı annem.
Parkenin üzerindeki çıplak ayak sesleri dolduruyordu etrafı.
Buraya doğru koşuyordu adeta.
Vücudu belirdi ve etrafta gezdirdi gözlerini.
Yerde paramparça ve yaklaşık altı adım uzağımda olan bibloyu görünce yüzüme sorarcasına baktı.
Sormasına gerek bile yoktu zaten.
O sormadan ben cevap vermiştim çünkü.
"Yapan Farren'dı anne."
-
Sen sen
Başımın hala suyun yüzeyinde durma sebebisin...
Kina- get you the moon*

Dark Boy | Tamamlandı |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin