Sorunsallık

62 18 12
                                    

Yüksek bir binanın penceresinden bakıyorum dünyaya. Gökyüzünde kaybolmuş yıldızlar var. Parlamayan, görünmeyen sadece karanlık içinde kaybolmuş yıldızlar... Şehrin ışıkları bölüyor geceyi. Binalarca ışık, hareketli arabalar aydınlatıyor bu zifiri karanlığı. Gördüğümden memnuniyetsizliğim var bu gece. Aidiyetimi, şehre tepeden baktığım yerden aşağı bırakıyorum yeraltına düşercesine. Her şey makul ve her şey meskun burada. Ben değilim.  Onlardan değilim. Dev binaların içinde varolamayan yeraltıyım her zaman...

Gördüğüm şehir taştan, betondan aynı içindeki insanlar gibi. Gördüğüm şehir parıltılı ve gösterişli aynı içindeki insanlar gibi. Duyduğum ses gürültülü ve kaba aynı içindeki insanlar gibi. İçime çektiğim hava pis ve mikroplu aynı içindeki insanlar gibi...

Derin bir uykusuzlukta yaşıyor göz kapaklarım. Gözlerimi her kırpışım acı veriyor görmek istemediklerime. Bir ağacın altında nefeslenmek istiyor bedenim. Ufkunda bir deniz olsun, bir çiçek olsun bütün düşüncelerin. Oysa görmemi istemezler, düşünmemi istemezler. Acı, kan, kibir dolu yürekleri... Kendileri bulunduğum yükseklikten aşağıya bakamazlar bile. Nice korkaklıklar besler en derin hislerini hepsinin. Sabit bir düşünceden uzaklaşır adımlarım saat sabahın altısına varırken. Ben uykusuzluğu, mutsuzluğu ve umutsuzluğu sırtlamış şekilde büyük bir hiçliğe bakıyorum yalnızca...

Her gün ayrı bir sorunsallık. Canımın acısını dişlerimi sıkarak bastırıyor olmak mı beni mutlu etmeli? Ne güç ama... Doğası gereği insan acılara dayanıklı mıdır? Bence insandan daha büyük acı yok bir diğer insana. Bulunduğum hiçbir şeyi kabul edemiyorum. Durduğum yeri, gördüğüm şeyleri değiştirmek istiyorum. Yapamazsınları değiştirmek istiyorum en çokta... Değerini kaybetmekten korkma ne olur. Güzel olana yakışandan korkma. Seni sen yapan her şeye sarıl olur mu? Çünkü bütün herkes seni bir gün terk edecek buna hazırlan olur mu?

Çıkar yolu aramaktan başka bir şeyler vaad et bana tanrım. İkircikli insanlardan, popüler saplantılardan çok sıkıldım. Yeraltının eşsiz sadeliğiyle yaşamak istiyorum. Bu sulanmış beyinlerle kalamam. Hepsi bir parça almak istiyorlar ruhumdan, insanlığımdan. Biliyorum, bakışlarını görüyorum. Ne acziyet ama... Tutulu kaldığım bir kodes gibi bu yükseklik artık. Süzülerek inmek istiyorum aşağıya. Neden böylesine hep dibe çakılmak? Senin benimle zorun ne görünmeyen varlık? Acıyı üstüme yıkıp izlemek nasıl bir büyüklük? Düşündükçe felaketlerim artarak sürüyor gibi. Yeter noktası yok. Belki süzülmeye hakkım yok. Belki de tek çıkar yolu çakılmaktır. Tek bir an acı ve sonrası yok... Şu an parlak ışıklarına bakıyorum bu şehrin. Bana kazandırdığı hiçbir şey yok. Soğuk bir hava var, içim titriyor gibi hissediyorum. Oysa eşsiz bir an için kendimi yokluyor gibiyim. Yapamazsınlara, saçmalıklara, insanlara, sorunlara ve tanrıya... Veda etmek için nelerden vazgeçersin? Bu dünyayı gördükten sonra bir de cehenneme mi gideceğim? Teşekkürler ben almayayım, en harlısından geliyorum...

Delilik EşiğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin