Elinde bir sağa bir sola çevirdi. Timsah derisinden yapılmış özel bir ayrıcalığı vardı. Eski olduğu her halinden belliydi.
"Bu kitap benim için çok özel" dedi irfan.
Tuana pür dikkat kitaba bakınca
"Baka bilirmiyim?"dedi.
İrfan evet anlamında başını saladı.
"Baka bilirsin"diyerek deri kaplamalı kitabı uzatı. Tuana heycanla kitabı elinde avuşturup sayfaları açtı. Arapça harflerin bitişik kara kalemle yazılmıştı. Eski olmasının yanı sıra harflerinin birbirine daha yakın ve daha dağılmıştı. Normal şartlarda arapça'yı bilmemesi o bitişik harfleri okuması olanaksızdı. Ne kadar çabalasada bildiklerinde unutuyordu. Harfleri genizden çıkarsa bile doğru telaffuz etseydi, bile dil farkıda aynı değildi.
"Bunu okumak için mi arapça öğretmeni oldun" dedi tuana.
İrfan sırıttı tuana'nın gözelerin içine baktı "Elbette hayır" dedi ve duraksadı "zaten okulda üniversite'de arapçanın kurallarını anlatıyorlar"
"Peki neden arapça öğretmeni oldun? bir filozof olmak daha avantajlı olurdu."dedi tuana
"Eğer filozof olsaydım bu kitabı için bir avantajım olmayacaktı çünkü zamanımı benden çalabilir zaman daralırsa ben bu kitap hakında hiç bir şey öğrenemiyecektim."
"Arapça öğretmeni sana zaman tanıyor mu?"
"Evet." Dedi raflara doğru yürüdü ve eline bir kitab alarak "işte bu kitablara bakarak bu kitabı anlamını çözebiliyorum. İsteseydim bir filozofçuya verir tüm anlamını öğrenebilirdim ama dediğim gibi bu çok tehlikeli. Bu kitap eski arapça ve farsça dilinden anlatıyor. Bunları çözmek zor olsada anlamları daha zor oluyor. Arapça öğretmeni olmak benim tercihimdi, ama isteseydim daha bilimsel bir şey tercih edebilirdim. Bu kitabın anlamını içindeki bilgileri çözmek benim hayalim. Umarım başarırım"
Tuana başını iki yana sallayarak
"Umarım dileğin yerine gelir. Peki İki dili biliyormusun?"
"Elbette biliyorum. Bir dili çözmek hiç de zor değil, teklonoji çok ilerledi her şey modern bir şekilde önüne hiç sorunsuzca geliyor ama tek bir sorun var oda 'ayrıntı' bunu bir teklonoji çözemez insan zekası bundan daha üstün. Yani bir bilimin de ötesinde bu kitap"gözlerini kitaptan ayırmadan öylece baktı.
Tuana hayretler içerisinde dalgın bir vaziyete kitabı bir sağa bir sola çevirdi.
"Peki kitapta neyden bahsettiğiyle bir düşüncen var mı?"
Bir müddet kitaba bakarak kaşlarını havaya kaldırdı.
"Biraz var aslında"diyerek sustu biraz düşündü. "Galiba yeni teklonoji ve yaşam düzeyi hakkında bilgiler veriyor, ve gelecekteki insan hayatının her yılda sanki yüzyıl ilerlemiş gibi değişikler oluşacak. Bu yaşam biçimi kimisini inançtan, kimisini hayatan bir çokları ise yeni yaşama ayak uyduramadıklarından dolayı intihar gibi sonuçlarla karşılaşacak. Şimdi bile çok göze batan intiharlar, katliyamlar oluşuyor ama ilerki zamanlarda bu gibi etkiler daha çok yaşanılacak" diyerek elerini birbirine kenetledi.
Bir anda tüyleri diken diken olan tuana bir korkuyla karşı karşıya gelmiş gibi savaşlara meydan okuyordu.
"Bu yaşam ne zaman oluşacak" dedi titreyen sesiyle
"Aa.. beni yanlış anladın, bu yaşam tahminle yönleniyor. Bu düşünceyi sadece sana söylüyorum. Eğer bu gibi düşüncelerimi bir başkasına söyleseydim buna inanır, hata sosyal medyada beni konuşurlardı. Senin bu gibi düşüncelerin yok ama eğer olursa şunu söyleyim 'hayat senin elinde oyuncak olmaz ancak seni teşvik eden vesveselerden kurtulabilirsin' bu gibi tahminler yönlenip hayatını zehir anlamında kulanma" dedi irfan elindeki gümüş rengindeki saate bakıp "geç oldu benim gitmem gerekiyor." Diyerek kapıya yönlendi.
Tuana, bir anda "İrfan" diye seslendi. Sesi duyduğunda arkadına bir sis perdesi inmiş gibi 'ha' der gibi baktı. Tuana elindeki kitabı havaya kaldırınca elini başına koyarak
"Ah.. " dedi arapça aksanıyla "ne kadar unutkanım en önemli kitabı unutuyordum" dedi hızlı adımlarla kitabı eline alıp "bu benim için çok önemli eğer bu kitaba bir şey olursa herhangi bir amacım kalmaz" dedi.
Kapının arasında sıyrılınca tuana arkadında baka kaldı. Bir anda içine geri döneceği hisine kapıldı. Bekler bir vaziyete durdu ama irfan dışarı çıktığı sesleri bile geliyordu. Bir anda onun çıkmasıyla kalbine bir cızıldama girdi. Bu onun başını döndürmüştü. Öyle ki bu aşka öyle tatmin olmuştu ki, heycan dolu bir aşk yaşar gibi kalbi her an devre dışına çıkacak gibi korkuyordu. Bir anda irfan'la konuştuğu her saniyeyi gözlerinin önünde geçip gidiyordu. O kara gözlerin ardındaki kirli sakalarını kapsayan hayat dolu bakışları, yuvarlak yüzündeki buğday teni, siyah saçlarıyla tek tük kır rengi saçları ondaki hayranlığı daha çok ilerletmişti. Her defasında onu hayal ederken buluyordu kendini. Gizemli dolu düşünceleri onun kafasını daha çok karıştıryordu. 'O kitapta neyi anlatıyor' diye düşündü. Aslında o kitaptaki sırları çözmek ne kadar güzel olduğunu düşündü. Ve zayd ondaki efsaneliği düşünüce bir anda tüyleri ürperdi. İrfan gizemli bir keşif içindeydi, eğer bunu çözebilirse onun amacına ulaşması ve içindeki bilgilere sahip olursa belkide onu üstün zeka yapabilirdi. Bir müddet aklında bir çok soru geçerken o büyülü kitabın efsaneliği ortaya çıksa acaba ne olabilirdi? Belkide irfan'nın dediği gibi bu insan için çok tehlikeli. Zayd neden bu tehlikeyi göze alarak bunları yazmıştı ki? İslamiyet için bu kadar çaba sarf ederken, neden insan tehlikesi hakkında bilgi içerikli bir kitap yazmıştı? Ve dahası kendini bir rehber olarak tuana'ya kendisini tanıtırmıştı. Peki neden! İnsanlar gibi aynı yaşam biçimi yaşarken geceleri ibadetle meşgul olarak, bu kadar yüksek mertebe olmak çok emek isterdi. Zayd'a olan düşünceleri kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Çünkü öyle sırlarla dolu gizemli bir hayatı vardı ki buna alışmak zaman isterdi. Herşeyi onuruna bırakarak zayd'ın bir alim veya derviş olması neyi değiştirirdi ki! O sadece zekasıyla ün saran ve kitaplarıyala tuana'yı bu gibi düşüncelere teşvik ediyordu. Bilim hayatı insanı kafasını karıştırmaktan ve bir amaç belirleyerek bir konu üzerinde yılarını vermeye dahil ediyordu. Allah tek evren üzerinde oluşturmakla birlikte, varlıklarla dolu bir dünya inşa etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDE (Tamamlandı)
Teen FictionBazen öyle şeylerle karşılarız ki.. Bu bizim bazen sonumuz olduğunu düşünürüz. Asıl her şey yeni başlıyor. Sevdiklerimizi kaybetikten sonra ne kadar sevdiğimizi o zaman anlıyoruz. Aile hasretini yaşarken, bir yandan vatan hasreti ve kaybolan bir aşk...