Kül rengine dönüşmüş hava, ezan kubbelerde yankılanıyordu. Gece uyku tutmadığı için gece boyunca masa başında evraklarla uğraşıyordu. Suudi arabistan ekonomisi günden güne yükselirken bir virgül ikiye katlanmıştı. Finansal yükselmeler dolar, euro artışı suud rialınıda etkiliyordu. Ekonomik sistem üzerinde çalışırken ithal ve ihraç edilen maların oranı fiyatın yükselmesine yetiyordu. Evrak yığınları bir kenara bırakıp masanın kenarında evraklardan düşen bir kağıt görmüştü. Eline aldığında son bir kaç gündür aynı kağıtların tehdit savuran cümleler buluyordu. Bu seferki
"Ölüm arzu edilen bir durumdur. Şüphesiz ki her canlı ölümü tadacaktır." Kimin yazdığını bilmeksizin aniden korku içine kaplasada henüz bu kağıtaki saçmalıkları ayıracak vakti yoktu. O ölümden korkacak kadar zayıf değildi. Dahası o kimseden korkacak kadar aptal değildi. Cesur bir lider olmak için çok çaba sarf etmişti kendi açısından. Soğukkanlı bir şekilde adımlarını pencereye yaklaştırdı. kül rengi havayı içine doğru çekti ve Riyad şehrinin çevreleyen araba, minübüsler adeta yarış halindeydi. Gün doğmuş şehir ayaklanmıştı. Saat'e baktığında 07:05 geçiyordu. Masanın üzerinde hurmayla mayalanmış koyu bir kıvama gelmiş şerbet değilde, bir tür alkol kıvamını almıştı. İçitiğinde kan dolaşımını bir hayli etkilemiş bir durumdaydı. Bugünlerde çok yoğun işler üzerinde çalışırken politik gündemde etkisiz hale getirilmişti. Riyad havaalanında bir cinayet işlenilimiş ve tüm kanıtlar onu göstersede açığını kapatan şeriat hukuku onu desteklemek için hiç bir neden yoktu. Politik gündemde cinayet konuşulmuş bu gündemi kapatan kraliyet yetkilileri onu desteklemişti. Bu cinayetin delileri pek fazla değerli olmasa bile cinayet bir kadının üzerinde kumpazlanmıştı. Suudi yetkilileri bu cinayetin terör örgütüneri bağlantısı olduğunu söylüyorlardı. Kafa karıştıran bu cinayet kadının hiç bir ifade vermediğini söylüyordu yetkili. Oysa o cinayetin ne demek olduğunu bizzat haberdardı. Kapının tıklanmasıyla
"Gir" dedi.
İçeriye iriyarı geleneksel entari giyimli adamlar girdi.
"Efendim bir cinayet daha işlenildi."
Adam elindeki hurma karışımlı alkolu bir kenara bıraktı.
"Tabletimi getirin bana" diye emir verdi.
Hızlı serinkanlı bir şekilde koşar adım gitti entari giyimli adam. Bir kaç dakika sonra elinde gri yapımlı yüksek elektironikli bir tabletle içeriye girdi. Efendisinin eline uzatı ve başını eğip sağa doğru yürüdü. Genç adam elindeki yüksek kaliteli tabletle suud haber kanalın sitesine giriş yaptı. Karşısında onu etkisiz hale getiren bu haberle tekrar okudu.
Gündem haberi
Son bir kaç gündür, kafaları karıştıran terör örgütün üyesi dna sonuçlarıyla ismi tuana bilinen genç kadın, gündemde kafaları karıştırdı. Sorulduğu sorularla cevap vermeyince hakkında soruşturma başlatıldı. İdam kararı alınan şeriat hukuku yasasında nizam gereği idam alınacaktı. Ne yazıki, terör üyesi olan tuana bu durumdan çıkmayı başardı. Onu idam eden cellat terör örgütün oynuna geldi. Detaylı bilgi için #instegram #twitter sayfamızdan bulabilirsiniz.
Gözünü sağdaki entari giyimli adama çevirip "tuana nerde?"diye sordu.
"Efendim siz konuyu kavrayamadınız" diyerek gözlerini aşağıdan baktı.
"Sen ne diyorsun" diye bağırdı.
Genç adamın irkilmesine sebep olmuştu.
"Efendim! Bizim yoladığımız adam öldürüldü. Kimin öldürüldüğünü henüz bulunamadı, ayrıca genç kadını ayrıcalıkla kaçırmışlar. Haberlerin sunduğu terör örgütü olabilir"
Elindeki yüksek teknolojik tableti zemine fıratıp "siz delirdiniz mi?" Dedi ses tonunu yükselti "haberleri galiba siz ihbar ediyorsunuz" dedi alaylı ses tonuyla
"Yok efendim" dedi ciddiyetli ifadesiyle.
"O zaman şu terör örgüt uydurmasına nasıl olurda inanıyorsunuz. Havaalanındaki adamı kim öldürdü! Bilmiyoruz. Peki nasıl bu yalan haberlere inanırsınız" diye bağırdı.
"Efendim bizim teşkilatımızdan gönderdiğimiz adam öldürüldü. Bunu haberlere sunmuyorlar. Ayrıca tuana kaçırıldı, henüz kimin kaçırıldığı bilinmiyor galiba güçlü bir örgüt tarafından kaçırılmış olabilir"dedi idalı bir şekilde.
Adam öfkesi tüm yüzünde toplanmış gibi çatı kaşlarını
"Sizi ahmaklar, nasıl olurda onu elinizden kaçırırsınız" diye bağırdı.
"Efendim biz oraya ülkenin en iyi nişancısı fadıl-el cibar'i gönderdik ama Adamlarımızı etkisiz hale getiren örgüt bizim açığımızıda ele vermek istiyor."
Kafası karışan adam elini avuşturup bir süre düşünmeye başladı. Ve kasım bir kadın mücadelesinde yenik düşmüş gibi durdu. Kasım-el fadıl onun ruhunu kapasayan hiç unutmadığı tuana'nın güzeliğinin etkisi altında kalmıştı. Aslında onun gibi büyük iradeli bir insan için basit bir kadın onun hayatını adeta bir tehlike olmuştu ama o bunu göze alarak tehlikelere atılmıştı. Oysa onu gördüğü ilk günden bu yana onun olmak için gereken savaşları vermiş tüm mebahis ve mutevin polislerini bu tür aramalara yönetmişti. Din şeriatın kurallarını, çiğneyip bir kadının zayıflığını kulandı ve kendisine ait olması için tüm kuralları çiğnemişti. kasım kendi açısından siyaset gündemini, finansal ekonomiği hiçe saymıştı. Sayılı iş adamlarına yarış halinde olan kasım-el fadıl kraliyeti ailesini bile hiçe saymıştı. Kimseden korkusu olmayan bu cesaretliğini gücünden alıyordu. Aile üyelerini pek fazla önemsemeyip gündelik hayatında tuana gibi güzellik ihtişamı olan tuana'yı ailenin bir üyesi olmasını istiyordu. Oysa sandığı kadar basit olmayacaktı. Bu oyunu başlatan tuana onun olmayana kadar ipi bırakmayacaktı. Onun olduktan sonra güç ve iradesine en önemli özgüven kazanacaktı. Kendi gücünü kazanacak onu baştan çıkaran aşkını ele alacaktı. Böylelikle şeytanı yenecek, galibiyet onun olacaktı. Aklını başından alan günlerce aklından çıkmayan tuana onun duygularınada yenik düşmesine neden oluyordu. İşine bile hakim olamadığı bu düşünce, duygular onu ele alıyor gibiydi. Gece rüyalarına giren güzeliğiyle prenses gibi görünen tuana hayatının bir parçası olmuştu. Her ne kadar aklında çıkmasını istesede sanki onun bilincin bir köşesinde kazılmış gibiydi. O unuttukça daha çok görüyordu onu. Gölgeliğini bile ezberlemişti. Baharın gelmesiyle dünyalar güzeli tuana onun son iki ayda onun hayatını bambaşka yapmıştı. Hata bir ara finansal iş krizine neden olmuştu. Bir ara siyaset gündeminde konuşlması ayrı bir gündelik haberi olmuştu. Tabi o bunu hiçe sayarak aramaya devam etmişti. Arama işleminde tuana'nın Arabistan sınırını geçmediğini biliyordu ama arama sonuçlarında sadece bir ipucu tek bulabilmişti. Onu aramak için tüm üyesindeki teşkilat polis memuruna arama emri vermişti. En sonunda bir polis tarafından konsoloslukta kamera görüntülerinde bulunmuştu. Her ne kadar ekonomi baskı içerisinde olsa bile, hiç bir şey bunun kadar önemli değildi. Aklını başından alan bu kadını kendisine ait olmadığını ilan etmeyene kadar işin peşini bırakmayacaktı. Ve bırakmaya niyeti yoktu.
"Onu kim kaçırdı?"dedi rahat bir şekilde.
"Efendim dediğim gibi bu üye sandığımız kadar güçlü ve iradeli biri. Onu bulsak bile büyük bir örgüt üyesi olabilir. din müessesinin geniş bir alan veya üyesi iradelide olabilir. Yani.. karışmak gibi olmasın ama bir kadın ne gibi özeliği olabilir"
Aniden sinirlenen kasım, yerinden sıçradı.
"Şeytan senin aklında oyun oynuyor sen aklını kaçırdın. Hangi cüretlerini kulanarak bana bu tür sorular sorarsın" diye bağırdı.
Aklını başından alan kadın sadece güzeliği değil finansal açıdada onu etkiliyecekti. Tuana'nın kim olduğunu, ve nereye ait olduğunu hemfikir olarak kulanırdı. Tuana gibi güzel bir kızı gündemde çok konuşulup Türkiye halk miletti içinde ilişkilerini güçlendirecekti. Aşık olduğu bu kadını bu namınada olsa bırakmayacaktı. Adamları hafif bir reveransla çıkıp gitmişlerdi. Gece boyunca migrem gibi belirtilerle başını ağrıtmıştı. Vücudunda oluşan uyuşuklar gece masa başında geçirmesindendi. Çalışma odasında çekmeceleri karıştırıp kamera görüntüleri ile ilgili bir takım resimleri elinde avuşturudu. Siyah abaya giymiş bir kadının yanında suud'lu bir adamla bir takım ilişkisi olan çiftlerdendi. Yanındaki kadın usulca bakıp tebessüm dolu bir ifadeyle bakınıyordu. Karşısındaki adamı öldürmemek için hiç bir sebebi yoktu. Ayrıca sadece bu değil alışveriş merkezlerinde her türlü fotoğrafları vardı. Sahip olacağı bu kadını bu şekilde görmeye dayanamazdı. Yaptığı tüm aramalar böylesi çirkin bir şekilde görmek onun çıldırmasına sebep olmuştu. Oysa tüm şeriat hukukunu çiğnemiş, siyaset gündeminde şeriat adamların böyle çirkin bir vaziyeti bırakmasını istemişti. Kasım ise bunu bırakmamış onu bulmuştu. Kendi ailesine böylesi çirkin bir görüntüyü yakıştırmamıştı. Tuana, gibi güzel bir kadını iffetli olarakta düşünmüştü ama tuana kamera görüntülerinde bir adamla görüntülemişti. Bu işi temize çıkarmak için yanındaki adamı öldürüp kurtulacaktı ama gündemde işlenen bu cinayet adeta onu ele vermişti. Hukuk şeriat adamları böyle yasa dışı bir kadını ona vermeyi reddetti. Her ne kadar avukatlar dize getirse şeriat adamları bunları ortadan kaldırmıştı. Onu kelesini uçurmaya hüküm sürmüş, ülkeye zarardan başka bir şey getirmeyeceğini söylemişti. Böylesi akıl almaz bir yasayı çiğneyerek onu kurtarmayı düşünmüştü. En az bu süre bir yıl konuşulup dava sonuçlanıp düşücekti ve oda sevdiği kadının şehvetine verecekti. Ülke yasasına kadını baş rolde tutup ülkeye finansal açıdan değer katacaktı. Akıl almaz düşünceleri onu ele almış fikirlerle yürütüyordu. Aşkı onun gözleriyle birlikte düşüncelerini kör etmişti. Fotoğrafla baktığında elinde buruşturup
"Kim kaçırdı seni? Hangi teşkilata üyesin sen? Elbette seni bulacağım, bulduğumda bunun hesabını soracaksın" diyerek elindeki fotoğrafı yere fırlatıp masanın üzerindeki sembolik aksesuarları tek eliyle zemine fırlatı. Cam sesi odanın sessizliğine yankı yapmıştı. Bir kaç dakika sonra içeriye kız kardeşi girmişti. Sakin bir vaziyete cam kırıklarına basmamak için özen gösterip yanına yaklaştı.
"Yine mi o kadın" dedi boğuk bir sesle.
Kasım kız kardeşinin yüzüne dikkatlice baktı. yüzü aniden düştü gözleri hüzün dolu bir ifade vardı. Elini hafifçe masaya dayayıp gözlerini ağır ağır kıstı.
"Koskocaman bir ülkenin ihraç ve ithalını yapıyorum. Finansal değerim o kadar çok ki anlatılmaz. İnsanlar benimle bir görüşmesi için aylarca bekliyor. Ülkenin değerini ve kalitesiyle ilgileniyorum programım işle başlayıp işle bitiyor. İstediğim her şeye sahibim istediğim zaman herşeyi avucuma alıp savurabilirim ama güçsüz tehlikesiz bir kadını baş çıkamıyorum. Tam ona sahip oldum derken hukuk benim elimden aldı. Yine ona sahip olcağım ama bu sefer bir teşkilat üyesi denen bir örgüt elimden alıyor"dedi sakin bir vaziyete.
Kız kardeşi hatice usulca ona baktı ve sırıttı. elini omzuyla sıvazlayıp
"Babam bana hep şöyle derdi 'bir şeyi çok seversen hak sahibi onu senden alır' sen istediğin herşeye sahipsin bırak bu kadının peşini onu aldığında sana ne gibi bir faydası olacak. Demek hak sahibi onu sana layık bulmuyor" dedi teseli eder gibi.
Kasım ona katılmıyormuş gibi baktı. gözlerinde olumsuz bir ifade vardı.
"O benim gönlümde hüküm sürüyor, ne düşüncelerime ne de ruhmda çıkabilir. Ancak ruh bedenden çıkar ben haktan yana olurum öyle ki inancımada hüküm sürmüş. Şeytan vesvesesi işte aklına girdimi ölünceye kadar ancak çıkabilir. Hakk bile buna erişemez ve benim gücüm, iradem bile bu karşı koyulmaz şeytanlığa erişebilir."
Kız kardeşi hatice usulca elini avuçların arasına aldı. İçten bir bakışla onu süzdü "elhamdulillah henüz yaşıyorsun çok şükür sağlığın yerinde. Tamam güzel bir bayan ama bunun gibi güzellikte sayısız kadın var. Seversin bir tane olur biter"
Kasım kaşlarını sert bir mizahta baktı Ve hayır anlamında gözlerinde bir ifade vardı.
"Her saray bu gönülde inşa edilseydi, haremde nice kadınlar girerdi. Ama ne bu gönül saray nede sarayda harem vardır. Biri bana o kadının şeytan olduğunu söyleseydi, Elbette ki inanırdım çünkü ancak şeytan insanın aklını vesveseyle eline alır. İnsanı şeytanlaştıran bir tek kadındır burada zayıfsan eğer kadın melektir erkek ise şeytandırlar."
Hatice elini usulca çekti mahsum bir bakışla "seni bu düşüncelere teşvik eden bir kadınsa eğer senin zayıflığından değil, sevgindendir. Annem ilk bunu sana yakışık durmadığını söylemişti ama sen her zaman gücüne inanıp onun olmak için savaştın. Söyler misin burada kaç kurban var? Onu kaçırmaya yol açan adamın ne günahı vardı. Devletten gizlediğin oyunlar çıkmayacak mı sanıyorsun? Şeriat şunu yapma diyor bu dine aykırı diyor ve sen bir teşkilatın has üyesisin eğer devlet bunun öğrenirse elindeki finansal değerini düşürecektir. Sen hala bir kadının esiri olmuş gibi bu odada tıklım tıklım aramalar yapıyorsun. Sen öyle birimiydin sahiden? Kim bilir şiir defterleride biriktiriyorsun. Bu sadece senin aklını yozlaştırılmış bir oyun sen bunu öğrendiğin an.." derin bir nefes aldı eliyle boğazını işaret etti
"biteceksin.. ya o teşkilat üyesi seni bitirecek yada sen kendini bitireceksin"
"Sus"dedi Kasım gözlerini masaya dayayıp derin bir iç çekti. "bundan evvel babamı kaybettim. Beni bu duruma getiren teşkilat üyesi yapan babamdı. Ne devlet nede başkası söz geçirebilir." Dedi soğukkanlı bir ifadeyle "ben bu üyenin baş rolüyüm insanlar beni seviyor, bana saygı duyuyorlar devlet altında güvence altında değilim devlet benim güvencem altında. Ben her ne kadar anlatsamda sen kavrayamıyacaksın beni ve üyemi" diyerek ayağa kalktı. Adımlarını kapıya yönlendirdi son olarak arkasına baktı "bu üye benim üyem. Bir gün kendi yapımsal devletimi kurarsam hiç şaşma ki bu irademdir."alelacele kapıdan çıktı. Oysa kurduğu cümlenin hiç bir cümlesini anlayamamıştı hatice. Tek bildiği ise abisinin büyük bir enkaz altında olduğunu tüm varlığını kaybedeceğiydi.
Kasım yatak odasına yönlenip uyku moduna girmişti. Saatin tik tak dakikaları beynin bir köşesinde vızıldıyordu. Kapı aralığında giren rukiye hanım ifadesizce kasım'a baktı. Gözleri kapalı olmasına rağmen aklı sürekli çelişki içerisindeydi. Gözlerini hafifçe ovuşturup kirpikleri arasındaki gözünde bulanık gören annesine baktı.
"Sabah-ul hayr" diye mırıldadı annesi.
Başını yastığın üzerinde kaldırdı, annesini net görmeye başladı.
"Anne" diye fısıldadı.
"Kasım" dedi duraksadı ve devam etti "akşam uyumadın mı? Vallahi halin bir ölüyü anımsatıyor. Vah.. seni bu halde görmem ne kadar acı.. sen ki yüce gönülü, şan şöhret sahibisin, hala o kadını istemeye yeminli misin?"
Kasım, hiç muhatap olmayan bir edayla ansızın "Evet yeminliyim" Dedi.
Annesi acınır bir vaziyete baktı. Derin bir iç çekti. "Şeytan senin aklını çelmiş, sen böyle zina yapan biri değildin" dedi.
"Hayır anne bana böyle konuşmalarla gelme! Sende biliyorsun ki tuana'yı öldürmek için gocunduğunu, onu ortadan kaldırmak için çeşitli hilelere baş vurduğunu öğrenmedim sanma. Ama olur ki bu işin içinde senin olduğunu sanmıyorum çünkü eğer senin böylesi tehlikeli bir işin içinde baş vuracağını sanmam. Eğer buraya inkar etmeye geldiysen, beni vazgeçirmeye ancak ölüm yetebilir"dedi kasım ses tonunudaki ciddiyetle.
Rukiye hanım hiç tepki vermeden, inkar kalkışmalarına kalkınmadı. Her ne kadar savunmasız görünse bile buraya apaçık bir konuşma için gelmişti.
"Vazgeçmeyeceğini biliyorum" dedi. Kasım ansızın şaşkın bir vaziyete bakındı.
"Biliyorum sen küçüklüğünden bu yana istediğin bir şeyi elde etmeyene kadar savaşırdın. Zaten, seni buraya getiren sayılı iş adamları arasında birinci zirveyi yükselten savaştığın zorluklar değilmiydi? Sen bu stratejik durumunuda savaştığın kişiler tarafından kazanılacaksın. Ve o kadına gelince, o önünde diz çökmeyene kadar burada seni sonsuza kadar desteklerimi alacaksın. Zina şeytanın yapacağı iştir, seni zinaya teşvik edende şeytandır."
Kasım aniden yüreğinde gelen bir canlılıkla gözleri kamaşıvermişti. Kendi zengin iradesinde böylesi güzel hisleri hissettiren endamlı bir duruşla annesine baktı. Karmaşık bir duyguyla annesinin elerini avuçlarına alarak sevgiyle okşadı. Rukiye hanım gözleri dolu bir şekilde
"Benim oğlum cesur liderdir" Dedi.
Kasım, tuhaf karmaşık duygularıyla kendisine çeki düzen verdi.
"Çıkacağım işim var" diyerek kapıdan ağır adımlarla uzaklaştı.
Kapının önünde duran genç güzel kadın ona doğru yaklaştı. Kasım Şaşkın bir ifadeyle ona baktı. Sanki gözlerini okurmuş gibi sinirli bir ifadeyle ona baktı genç kadın. Siyah saçlarına dökülen bukeler, gözlerindeki çekici ifadesiyle dolgu dudaklarını hafifçe sağa kaydırıp sessizce daha yakınlaştı.
"Boşanmak istiyorum" dedi aniden.
Kasım kaşlarını çatıp onu baştan aşağı süzdü. Zarif yapısıyla incelikli duruşundaki nazik tavırları ona hiç bir zaman çekici gelmemişti.
"Ülkeme geri döneceğim. İran'a döneceğim" dedi.
Kasım sakince ona bakındı bir müddet düşündü. İki yıl önce yaptığı bir anlaşmayla bağları güçlendirmek için evlediği iran'lı kadın onun kabusu olmuştu. İranlı iş kadının şirketlerine ortak olmak için yaptığı bu evliliğin önce aşkla başlayıp aşklarına buz gibi yelpane düşmüştü
"Boşanman için ölmen gerekiyor" dedi sakin ama bir o kadar inleyici sinir tonundaki sesiyle. Gözlerindeki soğukkanlı ifadesiyle tüyleri ürpertecek sinirli edayla kaşlarını çatı.
Hızlı adımlarla modern cam yapılı kapıdan çıkmıştı.
Arkasında bağran kadın "seninle boşanacağım ve hiç bir zaman şirketlerime ortak olmayacaksın. Hakkında dava açacağım" dedi.
Kasım kapıdan çıkmıştı bile.
Yüksek merdivenlerden yukarı çıkarak özel yapımlı yüksek kaliteli arabasının yanına geldi. Etrafında çember olan korumalar adeta bulanık bir hava katmıştı. Malikanenin üst bölümünde bulunan arabası ve korumalarıyla birlikte bindi. Gri koltukların üzerinde küçük bir not buldu. Eline aldı sinirli bir edayla okumaya başladı.
"Ölüm yakanı bırakmayacak, sen ve üyelerin ölümün her zerresini tadıcaksın. İslamiyeti uğruna savaşan her kimse allah'ın sevdiği kullardır." Aniden sinirlendi, elindeki kağıdı buruşturudu. Öfkeyle bir nefes aldı bunu iranlı karısı olduğunu düşündü ama karısının böyle yamuk çizilmiş el yazısı yoktu.
"Kim yazdı bunu?" Dedi kağıdı korumalarına uzatı. Şaşkın bir ifadeyle kasım'a baktılar. Arkada bulunan koruma öne doğru koşup kağıdı kasım'ın elinden aldı ve okumaya başladı. Şaşkın bir ifadeyle kasım'a baktı
"Efendim biz burdaydık kimse gelip gitmedi. Bu notu kim yazdığını bilmiyoruz" dedi endişeyle.
"Kim getirdi bu notu?" Diye bağırdı kasım. Elindeki kağıdı havada sallayarak.
Tüm korumalar başını eğmiş bir şekilde cevap vermedi. Daha fazla vakit harcamak istemeyip yanındaki adama kaşını havaya kaldırdı
"Bu notu kim getirdiğini bulun bana ve sakın bunu kim yazdığını bulmadan yanıma gelmeyi cüret etmeyin" dedi bağran ses tonuyla.
Arabaya bindiğinde şehrin yoğun trafiğine tutunup faysal, yolunda ilerledi. Evin şirketine uzaklığı ise yirmi km uzaklığındaydı. Her gün bu trafiğe tutunup ülkenin en kalabalık trafiğine tutuluyordu. Şirkete vardığında tüm şirket ayaklanmıştı resmen. Heybetli yürüyüşüyle içeriye daldığında tüm işçiler bir anda telaş yapmışlardı. Oysa kasım disiplinli dağınıklık sevmeyen bir yapıya sahipti. Herkes bunu bilirken patronu gelince endişeyle toparlanırlardı. Gün boyu işlerin üzerinde durmak yerine gelen e-postaları gözlemledi. Tabi bunun arasında hukuksal savcıların gönderdiği postalardandı. Uzun zamanın geçmesine rağmen polislerin ensar'ın ölümünden herhangi bir soruşturma çıkmamıştı. İlk zamanlar bunun üzerinde durduklarında, kaz yağının çıkardığı ufak bir kıvılcımla başlayan bir yangından ibaretti. Tabi bu soruşturmayı tuana'nın içinde bulunduğu için davayı kapatabilmişti. Hem kendi maliyetinden zarar görebilirdi. Akrabalığı olan ensar böylesi delice bir işlemle bir kadını riyad'ın yetmiş beş kilometre uzaklıktaki evinde mahsur bırakmıştı. Gelen e-postayla hala soruşturmanın devam ettiğini bildirmişlerdi. Kasım bu postayı umursamayıp kendi işlerine bakındı. Bir kaç saat sonra şirket işlerini bitirip evin yolunu tutmuştu. Hala bitmeyen Suudi kanalındaki olayın detayını öğrenmek için özel teklonoji üretimi olarak arabaya bağlanılımış bilgisayarından haberleri izledi.
Suudi Arabistan haber kanalı
Cellatın ölümüyle ortalığı karaştıran terör örgütüyle bağlantısı olan tuana. Henüz bulunamadı. Hala riyad bölgesinde çıkmadığı söyleniliyor. Suud polis teşkilatı yaptığı aramalarda daha önce Suudi Arabistan'ın yerel bölgesinde gezindiği ve devlet konsolosluğunda bulunduğu ortaya çıktı. Detaylı bilgi için #suudiarabistanhaberkanalı
power of tuşuna bastı, aniden bilgisayar kapandı. Elini başına dayayıp gözlerini kapatı. Bir müddet yolda ilerleyip giderken arabanın anayolda durması daha kötü bir durum almıştı. Önce bir titredi daha sonra sallayarak daha sonra bir anda durmuştu.
"Ne oldu?" Dedi şöföre.
"Daha önce böyle yapmamıştı. Nasıl olur mühendisler özel yapımlı arabanın arıza yapmadığını söylediler"
Başını iki yana sallayarak
"Her ürün bozulur bozulmayan ürün yoktur" diyerek derin bir nefes aldı.
Arabaya bağlı olan bilgisayarından korumalarından birini aradı.
"Abdülhakîm sana kaç defa söyledim bu arabayı kontrol et diye"
"Efendim size bir şey söylemem gerekiyor"
"Şu an hiç bir şey dinleyemem derhal konum atacağım buraya bir araba gönder." dedi arabaya bağlı olan bilgisayardan aramayı sonladıran tuşa bastı
Arkasında "Efendim acil" sesi gelsede umursamayıp kapattı.
Arabanın kapısından dışarı çıkıp derin bir nefes aldı. Yaz güneşi tepeden sıcaklığını vuruyordu. Bir kilometre uzaklıktaki faysal kulesi görebilmişti. Yarım saat boyunca bir sağa bir sola döndü. Uzakta ona yaklaşan araba önünde belli olan BMW yanında durdu. Otomatik kap açıldığında hızlıca bindi. Son günlerdeki olaylar onu germesi yorgun düşürmüştü. Gözleri ağır ağır usulca kıstı. O an gözünde canlanan babası onu endişelendirmişti. Böylesi acınılacak bir durumda babasını görmek onu bir hayli etkilemişti. Yol uzayıp gidiyordu, nereye? Hangi alan? Ve nereye?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDE (Tamamlandı)
Teen FictionBazen öyle şeylerle karşılarız ki.. Bu bizim bazen sonumuz olduğunu düşünürüz. Asıl her şey yeni başlıyor. Sevdiklerimizi kaybetikten sonra ne kadar sevdiğimizi o zaman anlıyoruz. Aile hasretini yaşarken, bir yandan vatan hasreti ve kaybolan bir aşk...