Ensar, duvara yaslanırken bir yandan tuana'nın tepkisini bekliyordu. Türkçe aksanıyla
"ne!"diyebildi.
Ensar'ın o keskin bakışlarını üzerinde hissederken, bir anlık sinirle onu pençelemek istiyordu. Ensar yanına yaklaşıp omzunu sıktı tuana ürkek bir şekilde sarsıldı. Bir anda onun o kemikli elini bedenini ezmiş gibi oldu.
"bırak beni!"diyerek Ensar'ı itti. "sen hakla benim omzumu sarsıtırsın, ne cüret seni şeytan "diyerek tekrar elini göğsüne vurdu. Ensar tuana'nın güzeliği karşısında zayıf ve çirkin kalıyor diye sinirlendi.
Bu sefer omzunu tutup iti Tuana. Ensar bu harekete daha çok sinirlenip boğuk ses tonuyla genizden bağırarak tuana'ya yaklaşıp iki kolunu sert bir şekilde sıktı.
"Seni kaç gündür seni burada tutuyorum biliyormusun? Bilmiyorsun peki bunu yapmak için aylarca direndiğimi biliyor musun? Bir daha bana böyle hareketler yapma! Yoksa seni kendi elimle boğarım. hata o kadar emindim ki, senin kemiklerini tek tek kırarım. tıpkı sevgilini buraya getirdiğim gibi.. ben size neler yapacağım."
"Sen" diye mırıldadı "beni nasıl böyle hakarette bulunursun? Sen tam bir şizofrensin."
Ensar çakık kaşlarını rahat bırakıp sırıtı
"Sen öyle düşün henry bunu söylemiyor. Sen bencil birisin bunu bilmediğimi mi zannediyorsun."
Tuana, elmacık kemiğin arasını kızardı.
"o benim sevgilm mi değil mi seni ilgilendirmez, beni rahat bırak."
"Seni şu an serbest bırakıyorum, ama bir daha ki sefere seni doğduğun güne pişman ederim"
Tüm sinirini kapının tokmağını çıkarırcasına, kapının tokmağını öyle sert açmıştı ki kapı yerinden sökülecekmiş gibi sarsıldı.
Tuana, güçlü bir şekilde kalkarak ani duygulara kapıldı.
'henry ölüme gelmişti öyle mi kendisini feda edecekti benim için. Allah'ım yardım et' içinden geçirirken yatağa uzanıp uyudu. Uyandığında Sanki bunu öğrenince daha bir güçlü davranmaya başladı. Ve nedense henry'in gelmesi ona huzur vermişti. Bunu hiledirken bile heycanlar yaşıyordu. Bir an için dans etme cüretinde bulunsa da hiç ona göre olmadığını biliyordu. Çünkü o dans etmeyi bilmiyor, Okulda bile hiç arkadaşı yoktu. Ne bir eğlence aktivitesi, ne de herhangi bir sosyalleşme gibi teorilerde bulunmuyordu. Bazen dergiler bazen kitap, bazen yabancı filmler, bazen de eğitim için bedava kurslara giderdi. Ailesi ile herhangi bir diyaloğuda yoktu. Arda efe'yle tartışmaları hariç, Yaşından fazla olgun davranmayı tercih ederdi. Küçük bir çocukken bile şımarık olmasına rağmen büyüdükçe daha sakin ve hesaplı davranırdı. Ailesindeki bütün ahbaplar onunla konuşmaya yeltenseydi, pişman olma durumuyla karşılaşırdı. Zamanın bir çoğunu kurslarda arşiv alma peşindeyken bir çoğu çalışarak birikim yapardı. Bu davranışları ailesini daha gururlandırıyordu. Tuana'nın sert bakışları ve inlemeleyici sözleri kimisini 'çok bilmişlik' taslıyor dese bile herhangi bir tartışmaya girmezdi. Çünkü zeki olduğunu kadar mantıklı davranırdı. Bazen ona sorunan soruyla soru ile cevaplardı. Şimdi ise bu durumda olduğu için kendine o kadar kızıyordu ki, ne kadar çaresiz olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Bazen pişmanlık yaşardı. Çoğu zaman ailesiyle kurmadığı sohbetleri, yapmadığı şakaları, ev işlerinde yardımcı olmadığı için kendine o kadar kızıyordu. Babasını küçük kızını bu kadar şımartmak için ne yapmıştı ki, oysaki babası çocuklar konusunda çok adaletli davranırdı. Tuana, bu odada mahsur kaldığı için bazen onu boğan anıları aklına gelirdi. Sonra ansızın onu tüm ruhunu kapsayan bir anı gelirdi aklına ve tüm duygularını ele alırdı. Bu bir tür ruh hastasını andırıyordu. İçine giren şüpheyle irkilir, kendine gelmeye çalışırdı. Zaman geçtikçe ruhunu kapsayan o duygular devreye girerdi. Bazen annesi olurken, bazen babası, abisi ve Bu çoğu zaman ablasına duyduğu derin nefreti düşürdü. O derin nefretin altında yoğun duyguların olduğu bir ruh haliydi. Ablasıyla aynı odayı paylaşıyor, ama herhangi bir içli dışlı sohpetleri yoktu. Kendisinden nefret duymaya başladı. Bazen kendini haklı çıkarmak için deneyimlerde bulunurdu.
"Neden ablamla aynı odayı paylaşmama rağmen herhangi bir diyaloğum yoktu. Sorun neydi? Belki ablam zamanında benden nefret etiği için ona yaklaşmazdım? Belki de.. ailem ona olan ilgisinden kıskanıyor olduğum için mi?" bunları düşünürken kendini derin ayrıntıların içinde buluyordu.
"ben niye bu kadar vurdumduymaz bir insanım?" diye söylenirdi.
Daha sonra kendini odanın içinde yapayalnız olduğunu görürdü. Ve bu kaderin çizdiği bir yol olduğunu anımsardı. Her şey normal olunca geri dönüşüm yapar gri rengine kaçan kül rengi odaya geri dönerdi.
Tavanda bulunan bir tür cılız ışıklara bakınır, gözü ağrıyıncaya kadar bakardı. Aniden gelen bir yorgunlukla göz kapaklarını araladı.
Kül rengindeki odadaki loş ışıklar birinin gölgesini sezdi. Koşar adım yürüyerek bir tür canlı olan varlığı var gücüyle tutu. Ve halkalı saçlarıyla özenle giyinimiş kişinin henry; olduğunu anladı. Sessizce dokunmaya çalışırken bir buhar gibi saçatı. Ortalığı allak bulak eden bu illüzyon onu kendinden geçirmişti.
Gözlerini hızlı bir şekilde açarak karşısındaki dikiz kapıya baktı. Bunun bir hayal olduğunu fark etti.
"Bir gün bu kadar çaresiz kalacak mıydın?" diye söylendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDE (Tamamlandı)
Teen FictionBazen öyle şeylerle karşılarız ki.. Bu bizim bazen sonumuz olduğunu düşünürüz. Asıl her şey yeni başlıyor. Sevdiklerimizi kaybetikten sonra ne kadar sevdiğimizi o zaman anlıyoruz. Aile hasretini yaşarken, bir yandan vatan hasreti ve kaybolan bir aşk...