Gözünü hafif bir şekilde araladı.
Tam karşısında durmuş kadın doktor, arapça aksanıyla bir şeyler mırıldanıyordu.
Herkese tek tek bakıp eksik bir şeylerin olduğunu hisseti.
Geçmişe dönerek tek tük birşeyler hatırlamaya başladı.
Riyad'ın labirent sokaklarında grup şeklinde geziyorlardı. Aralarında tuana, eksikti. Birden eylemlerde bulunan bir sürü insanlar göz önünde ateş atıyor, kavgalar, gürültüler, vurmalar, dövmeler daha birçok şey riyad gelişmiş bir şehirdi, fakat neden böyle oluyordu? Diye düşündü. Ayşe hanım durmadan
"Tuana nerde?" diye soruyordu. fakat bir türlü tuana ortalıklarda görünmüyordu. Herkes bir yerde koşuşturup duruyordu. Dakika dakika geçiyor âmâ ses seda yoktu. Sık sık arayıp durdular fakat, ortalık toz duman halindeydi. görülmeyecek kadar bulanıktı.Birden bir patlama meydana gelerek ayşe hanımın gözleri kararıp morlaşıyordu. Bir mide bulantısı baş dönmesi yaşayarak yere yığıldı.
Ve tekrar o hastane odasına geri dönüyordu. Rehber Zayd'a baktığında yüzü bir kızarıyor, bir morarıyor, yüzünün ifadesi olmsuzdu. Guruptaki kadınlar ise birşey demeden bakınıyor, üzgün oldukları her yerinden fıçkırıyordu.
Ayşe hanım, olumsuzca bir sağa bir sola bakınıyordu. Bir şeylerin ters gitiğini farkındaydı âmâ neydi o ters giden şey? Bir müddet sonra kendine gelip
"ne oldu bana?" dedi kısık sesiyle
Herkesin başı yerde kimseden bir ses, bir kelime dahi gelmiyordu. Ayşe hanım etrafına baktığında tuana'nın olmadığını gördü.
"lütfen söyleyin tuana nerde?"
Dedi endişeli bir şekilde.
Herkes susuyor sanki konuşana ceza verilecekmiş gibi.
"nerde tuana?" diye tekrarladı.
"bak canım kendini düşün.."diyerek nuray hanım sert tepki vermişti. Ayşe hanım bu sefer ses yükselti.
"Tuana nerde?"
Bu sefer filiz hanım araya girdi.
"şey.. Hani riyad'a eylem olmuştu.. neden oldu biliyormusun? Yabancı işçilerin bulunduğu bir Propaganda..Yaptıkları eylemler yabancı işçiye emperyalistsiniz diye bazı işçi kabilelerinde biribirine girip kavga etmişler ve daha sonra çok işçi sınıf ayrımı olmuş.. En sonunda işçiler birbirine girip eylemler yaptılar. diye eylemde bulunmaya başladı. Zaten son günlerde sıradan olaylardan biriydi. bomba patlama esnasında sende ordaymışsın, görüyormusun. hiç kendine dikkat etmiyorsun.
ya sana bir şey olsaydı! Otuz saatir biz ne çektik biliyormusun! Hiç kendine dikkat etmiyorsun. Kendini düşünmüyorsan bari bizi düşün, bundan sonra kendine çok iyi bak" canan hanım üst üste konuşarak durum idare etmeye ve belli etmemeye çalışıyordu.
Ayşe hanım bu sözlere kulak vermeden aklı hep tuana'daydı. Ve nedense kötü şeyler olduğunu hisediyordu.
"tuana nerde?"diye tekrarladı.
Canan hanım gözleri aniden hüzün saçarak gözlerindeki nemi saklarcasına yere baktı.
"lütfen bir şey söyle! Tuana nerde yalvarırım. Nerde tuana"diye ağladı.
Canan hanım susup öylece yere baktı.
Nuray hanım araya girip
"senin yiğenin aklını başına alsaydı, öyle şeyler yaşamazdık. Tuana öldü" diyerek ayşe hanımın kulaklarında çınlarcasına gözleri dolup taştı ve sonra göl nehrine çevrildi.
Saatte bir geçirdiği baygını doktorların müdahalesiyle Sakinleştiriyordu. Her uyandığında
"tuana ölemez o daha genç,"diyordu.
Bazen ise
"yalan söylüyorsunuz daha demin yanımdaydı. İnanmıyorum size"diyordu.
Zaman geçmekle beraber buna kabulenmek için ne kadar zorlansada en kısa zamanda kendini toparladı. Kendisini ne kadar teseli etsede biricik yiğeni ölmüştü. Tuana güzel olamakla yetinmez kalbide güzeldi. Ve bunu düşünürken o güzel yüzünü kefen sarmışlar? O ölemez o güzel bir kızdı allah güzel kularını öldürmez diyerek ağıtlar yakardı.
Tabi, ailesine nasıl söyleyeceğini düşünüp düşünüp dururdu.
Çünkü hala inanmadığı vakayı teselli olmasada şimdi ise o ince bedenini morgta görmeye gidiyordu. Her adımı gerisingeri gidiyor ayak bilekleri, koparcasına sancılar girip çıkıyordu. Her adımında tuana'nın sesi kulaklarında çınlıyordu. Bir çığlık kopuyordu ve bir mahalenin içinde yankı yapıyor sesi yer yüzünü titretiyordu. Karanlıktan korkan bir bebek gibiydi tuana, mutluluğunu paylaşmadan çevresine sol yanına bir hüzün bırakıp gidecekti.
Ayak bileklerinde sancılar girip çıkıyordu ve bu devam etikçe kendisini yerde yığılıp kalmasından korkuyordu.
Boğazında acıyı taşırcasına ve bir yandan kalbine inen sancı tıpkı tuana'nın ölümü onuda öldürmüş gibiydi.
Yürüyordu. Çünkü ölüme acılara rağmen, yürüyor hayal kırıklığa rağmen, yürüyordu. Tüm umutsuzluğa rağmen, yürüyor zeminin sert tabakasına rağmen. Bir garip hisi duyuyor, çıt diye patlayan bir bomba gibi.
Kulaklarında bir yankı ve bu bir çığlıktı.. Bir genç kız boş koridorda çığlık atıyordu.
Tüm cesaretini toplayıp tıpkı ölümle yüzleşir gibi korkular onun ruhunu ele almıştı.
Kapının pervasında öylece bakıp bekledi. Birden eli, ayağı uyuşmuş gibi hisseti. Eli titreyip hıçkıra hıçkıra ağladı.
Rehber Zayd, öylece baka kaldı. Ayşe hanıma eğilip
"kendinizi böyle yıpramayın allah'ın canıdır istediğini alır" diyerek teseli etti.
Ayşe hanım günlerdir içindeki acıyla boğuşurken bir kelime dahi etmemişti.
"onu ben öldürdüm. Onun sorumluluğu bana aiti şimdi ben annesine ne diyeceğim. İnsan emanetine böyle ihanet eder mi? Ben şimdi ne yapacağım. Şuracıkta ölsem umrumda değil. Annesi beni sıkı sıkı tebihlemişti ona iyi bakmam için. Ben ne yapacağım! Allah'ım şuracıkta canımı al kurtulayım bu azaptan" diyerek haykırdı.
Oysaki o kadar çaresizdı ki hiçbir teseli onu kendine getiremiyordu. Bir müddet ağlayıp durdu. Sonra ayağa kalkıp morga yöneldi. Tıpkı Bir film şeridi gibi gözlerinde canlanıyordu. Tuana'nın çığlıkları, dar bir mahallede bomba'nın patlayışı insanların koşuşturması, kuşların uçuşu, çocukların ağlayışı, tezgah satışların, bağırışları bütün bunların bir kaç dakikalığına durmuş gibi hissetti. Vücudunda titremeler meydana geldi. Artık dizleri kıvılcım ateşi gibi yanıp kül haline geliyordu. Bu acılar yaşanırken, içinde duyduğu baş dönme hisi daha acı veriyordu. Tıpkı ölüp dirilmek gibi..
Beyaz bölümlerden olan bu ambar büyüklüğündeki bu morg personel tarafından gösterilip bir madeni koku burun derinliklerine iniyordu. Ve bu koku ölüm kokusuydu. Tıpkı yeni doğan çocuklarının kokusu ne kadar güzel ise bir insanoğlu giderken arkasında bıraktığı kokunun zıtıydı. Personel çarşafı açarak ayşe hanım gözlerini bir açıp bir kapatıyordu.
Bomba kurbanı tam karşısında öylece yanık yüzü görülüyordu. Ve bu yanıklık onu tanılmayacak hale getirilmişti.
Ayşe hanım aniden çığlık basıp bağırdı
"kapatın kapatın görmek istemiyorum tuana'nın güzel yüzü böyle yok olamaz adalet mi bu?" bir yandan bağırıyor bir yandan nefes almaya çalışıyordu.
"haaaayyıııır o ölemez" o bağırırken tüm koridor ayağa kalkmıştı.
"onu karanlıkta bırakmayın daha küçük, nasıl kıydılar güneş gibi aydınlık tuana'ya"
ayşe hanım Zayd'ın yakasını tutup
"söyle sen olsan kıyarmısın? Ben şimdi ne yapıcağım ailesine ne diyeceğim? O annesinin göz nuruydu, o annesinin neşe kaynağıydı. Kıydılar ona kıydılaaaaaaar"diye bağırarak kendinden geçip yere yığıldı.
Zayd bir anda tüyleri ürperip öylece baka kaldı. Kadınlar onu odasına götürerek sakinleştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDE (Tamamlandı)
أدب المراهقينBazen öyle şeylerle karşılarız ki.. Bu bizim bazen sonumuz olduğunu düşünürüz. Asıl her şey yeni başlıyor. Sevdiklerimizi kaybetikten sonra ne kadar sevdiğimizi o zaman anlıyoruz. Aile hasretini yaşarken, bir yandan vatan hasreti ve kaybolan bir aşk...