11

147 65 6
                                    

Hayatın en baştan başlamak için buna karşı büyük bir arzu duymak gerekir. bugün günlerden hangi gündü?
Bahar gelmişmiydi? Kış mıydı? Yoksa meşe ağaçları yaprakları hala ham mıydı?
çiçekler açmış mıydı? Güler solmuş muydu? Bir beduaya musallat olmak mıydı? Her iklimden uzak bir hayat yaşamak..
Buna yaşamak denir miydi? bir kırmızı toprağa hasret kalmak, havaya muhtaç olmak, güneşi hissetmek, kuşların uçuşunu izlemek her gün bunlardan eksik kalmak, her gün bunları hissetmek umuduyla uyanmak, her gün bir parça eksilmek, ölmek için hiç bir sebep yokken neyin uğuruna yaşamaktı.
Göz yaşlarını tekrar akttı. göz altı morlukları umursamadan, acısını hissetmeden yağmur misali üst üste yağdırdı. Dudağını büzerek yine her gün gördüğü rüyayı anımsadı. Annesine kavuşma umuduyla rüyalara tutsak kalmıştı. Tuana, aniden havaya kalkarak, kemiklerinin bile zayıfladığını hisedercesine yürüdü. Artık bu odanın içinde öleceğini kabullenmişti. Rutubet dolu bu bir hücrenin içinde ölüm arzusu duydu. Uzun günlerin, soluksuz gecelerin hayatın verdiği yaşamı unutmuştu. Günler geçmesiyle beraber göz şakaklarına kadar bu acıyı hissediyordu. Ne kadar bir zaman geçtiğini pek umursamıyordu. Tüm evrenin bir top halinde yuvarlandığını, her günün bir işkence olduğunu anlamıştı. Oysa bu zaman içerisinde içinde yaşadığı bu hücre onu hayatan bezdirmişti. Her gün üç öğün yemekle beraber siyah peçeli bir kadın tarafından besleniliyordu adeta. Bazen ise ineyle uyutulur hata ne kadar uyuduğunu bile bilmezdi. Bu acı veren yaşam, hücrenin içinde tutsak kalması büyük bir güç isteniliyordu. Her ne kadar ensar, pek fazla uğramasada yaşadığı bu alan onu her gün cehennemde yaşatıyor gibiydi.
"peki ben neden cehennemde yaşıyorum" diye söylendi daha sonra zayıf bedenini süzdü.
"Hata neden yaşyorum?"diye söylendi. Kapıya yönlenerek başını kapıya yaslandı ve yere çöküp  tekrar ağlamaya başladı. İki elini yüzünü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladı. Sanki her şey ona mahsustu, tüm evren onun etrafını sarmış ve tüm ruhunu sarmış gibiydi. çınlayan kulağını iki eliyle kapattı, Bir müdet öylece durdu. Zaman yine akıp yolunu bulmuştu. Berrak şeffaflığı zamana karışmış hayatında sadece eksiklik değil..
Zaman kaybıda yol açmıştı.

                      
                       ***
"Ben tuana akgün, henüz yaşımın kaç olduğunu bilmeyen şu an şüpheliyim yaşımdan. çünkü zamanın tarihin ne olduğunu bilmiyorum. Belki.. aylar, yıllar belki de bu yaşananlar bir ayda olmuştur. Zamandan habersiz bir şekilde yaşıyorum. Tek bildiğim eskiden yalnızdım, şimdi yalnızlıktan nefret ediyorum! esir yaşıyorum, bir şizofrenin tutsağıyım. Hayat şartları böyle değildi, bu böyle olmamalıydı. Ülkemde hayalerimi gizemliyen yeşil ağaçların altında, güneşin batışını kuşların uçuşunu zamanın mutluluk teorisine harmanlanmdığı renklere bulanmalıydı. Bu böyle olmalıydı. Ablam 'hayat mutluluktan ibaret'derdi peki benim hayatım neden kederden ibaret?. "
Yatağın üzerinde uzanmış bir şekilde söyleniyor, aynı zamanda ezbere bildiği hücrenin içinde duvar karelerine bakıyordu. Beyaz sade duvar rengi, çift kişilik yatak, kenarında ahşaptan yapılma elbise dolabı, içinde ise bir kaç parça elbiseden ibaretti. Tabi bunlar arap tarzında zamanın modasına uygun bir şekildeydi. Birden kapının sesiyle irkildi Aniden ayağa kalkarak kimin geldiğine baktı. gerçi kimin geldiğini biliyordu. Geldiği kişinin kim olduğunu görünce oflayarak omuzlarını silkti. Elindeki kâğıt parçalarını birde arada tutuğu konserve yemekler, plastik bardaktaki iğrenç meyve sudan ibaretti, Ama bu seferki plastik kaşığın yerinin ayrı olması meyve suyun üzerindeki deşifreli yazılar büyük bir kuşkuyu andırıyordu. dahası bu kuşku onu şüphe uyandırtıyordu. Tuana birden kuşkulanarak kâğıt tepsiyi inidirip giden kadına dikkatlice baktı. Arkasından yürüyüp kapıya yaklaştı ve kapının tokmağını tutu ama giden her kadının farkında olmamış gibi. Sağına soluna bakarak yemeğe doğru koştu. Meyve suyun üzerinde hiç bir zaman olmayan yazılar şimdi daha yakından görebiliyordu. üzerinde hiç beklenmedik bir yazıyla karşılaştı. Bu türkçe yazılardı. gözlerini kocaman açarak daha dikkatlice baktı. Oysaki ne kadar özlemişti türkçe yazısını.
üzerindeki yazıya odaklanarak okumaya başladı.

VERDE (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin