Anlamsızca gözlerine baktığımda
heyecanlandığımı hissettim. Ama
kendimi hemen toparlayıp çektim
ve kafamı çevirdim. O bal rengi
gözlerin hâlâ üzerimde olduğunu hissede biliyordum. Rahatsızca yerim-
den kımıldandım. Dilan da farketmiş
olacak ki söze girip satıcıya;"Bu bileklik den 2 tane varmı?"diye
sordu. Bu sırada sert bir ses duyuldu;"3 tane varmı?"
Satıcı;
"Maalesef 2 tane kaldı."
Satıcının böyle demesiyle üçümüzün
gözleri kesişti. Tam ben almaktan vaz-
geçecektim ki Dilan benden önce dav-ranıp başka bir model beğendi. Bunu
benim için yaptığını anladım. Satıcı
bileklikleri paketleyip birisini bana
diğerini de bal rengi gözlerin sahibine
verdi. Daha sonra ücretini ödeyip gezmeye devam ettik. Tabii Dilan' nın
söylenmeleriyle..."Anlamıyorum ne yapacak o bilekliği
Hayır yani yakışmaz , hele o takım elbiseyle hiç olmaz. Hani olsa anlarım."Dilan daha fazla konuşacakken onu
susturdum."Sanane ya , belki sevgilisine almıştır"
"Ne kızıyorsun hemen. Yalnız bayağı
yakışıklıydı. Allah sahibine bağışlasın.""Tamam ya daha fazla saçmalama,
hadi ne alacaksan alda geç olmadan
dönelim.""Tamam, çabuk olalım o zaman."
Daha sonra çarşının altını üstüne
getirip bir kaç parça kıyafet aldık.
Arabanın olduğu yere gittik. Turgut
arabanın başında bekliyordu. Bizi
görünce duruşunu düzeltti ve elimiz-
dekileri alıp bagaja yerleştirdi. Ben
arka kapıyı açmış Dilan'nın geçmesini
beklerken, Dilan ön koltuğa yönelip
oturdu. Bu duruma sadece gözlerimi
devirip arka koltuğa oturdum.Turgut' un da gelmesiyle birlikte yola koyulduk. Sıkıcı bir yolculuğun ardından nihayet eve gelebildik .Yani sadece benim açımdan sıkıcı.Araba durduğunda hemen arabadan indim. Ama ne Turgut ne de Dilan 'nın arabadan inmeye niyetleri yokmuş gibi görünüyordu. Tam cama vuracaktım ki Dilan paniklemiş bir şekilde konuşmaya başladı. Ohaa!! onlar telefonlarını mı çıkardılar? Ooo bunlar işi pişirdiler, yakında mercimeği de fırına verirler. Ben bunları düşünürken arabadan
şapşal bir Dilan indi. Ardından bir
adet şaşkın Turgut bırakarak.Dilan beni konağa sürükleyip kendisi de yanımızda bulunan amcamın konağına doğru hızlı yürüdü. Eve geldiğimde aldıklarımı denemeden kendimi yatağa attım. Gezmekten ayaklarıma karasular inmişti. Ne zaman uyuduğumun farkına varamadım.
Uyandığımda dilim damağım kurumuştu. Başucumda ki sürahiye
yöneldim ama boş olduğunu fark edince büyük bir hayal kırıklığı ile
mutfağa yöneldim. Bir bardak su içtikten sonra tekrar üst kata çıktım.
Birden abim geldi aklıma , çarşı falan
derken hiç onu düşünememiştim.
Odasının kapısını tıklatıp ses gelme-
yince uyuduğunu düşünüp kapıyı
açtım. Fakat yatağı boştu hatta hiç
bozulmamıştı bile. Saat gecenin ikisi,
bu saatte nereye gidebilirdi ki. Normalde böyle şeyler asla yapmazdı. Endişeli bir şekilde odadan çıkıp kendi odama girdim. Pencereden abimi beklemeye başladım.Saat 3 olmuştu, hâlâ ortalıkta yoktu. Biraz daha beklerken uyuya kalmıştım. Sabah yine aşağıdan gelen seslerle gözümü açtım. Duvarın dibinde uyuya kaldığım için boynumun
ağrısından bir süre kafamı kımıldata-
madım. Ama sesler yükselince doğrul-
dum. Hemen koşar adımlarla aşağıya
indim.-Ohaaaa
-Yuhhhh
-O neydi gızzz...Önce abimi sonra gözlerimle takip ederek elini tuttuğu Rojda ablayı gör-
düm. Annemin dizlerine vurarak ettiği feryatları babamın ise abimlerin tam karşısın da abime küfürler yağdırdığını sonradan fark ettim. Çünkü gözlerimi abim ve Rojda ablanın babamın karşısında dimdik duruşlarından alamıyordum. Rojda abla gözleri dolu dolu babamın yağdırdığı küfürleri dinliyordu. Ama onun aksine abimingözleri çok güzel parlıyordu, tıpkı eski abim gibiydi.Babamın söyledikleri eminim ki bir
kulağından girip diğerinden çıkıyor-
du. Annemin yere yığılmasıyla düşün-
celerimden sıyrılmam bir oldu.Bölüm Sonu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURU
Teen Fiction********** Bazen tüm sözler tükenmiş. Tüm yollar kapanmış. Tüm ihtimaller tıkanmıştır. İşte o anda içinde iki ses yükselir. Biri "sabret" diğeri "isyan et" der... Hangisine uyacağını kaderin çizer... **********