Multi:Baran Kozan
Kafamı kaldırdığım da Alaz'ın şaşkın yüzüyle karşılaştım. Başka zaman olsa bu hâlimize kahkahalarla gülebilirdik
Ama şuan gülünecek durum da değildik. Alaz bir elini bana diğerini ise Dilan'a uzatarak kaldırdı. Kalkar kalmaz babamın sinirli yüzüyle karşılaştım. Tam kendimi savunacak- dım ki, babam;"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?Kapıda mı dinliyorsunuz artık?"
Ben susunca konuşmayı Dilan devraldı;
"Şey baba...Alaz'ın sesini...duy-...."
Anladım ağzını konuşmak için değil saçmalamak için açmıştı. Ona güvenen de kabahat;
"Kes Dilan!! "deyip dirseğimi koluna geçirdim. Dilan'nın titrediğini hissede biliyordum. İkimizinde kafası suçlu çocuklar gibi yere eğikti. Ama bu susmama engel değildi;
" Baba siz ne diyorsunuz ne alıp vermesi biz mal mıyız? "
Sözlerimden sonra babam kolumu sıkıca tutunca Alaz bize doğru atıldı ama amcam Alaz'a engel oldu. Babam bana bağırmaya başladı;
"Sen benimle nasıl böyle konuşursun.
Senin karşında baban var baban. Anlaşılan sana hiç terbiye verememişim."Babam resmen tüm sinirini benden çıkarırmış gibi kolumu iyice sıkıyordu, artık canım yanmaya başlamıştı. Canımın acısından mı yoksa babamın bana ilk defa bu kadar bağırmasından mı bilmem gözlerim dolmuştu. Ama ben kimsenin karşısın da kolay kolay ağlamazdım. En son abimi yani en değerli varlığımı kaybettiğimi düşünüp ağlamıştım.
Babam kolumu sıktığını farkedince hızla kolumu bıraktı gözlerinden pişmanlığı okunabiliyordu. Tam birşey söyleyecektiki elimle babamı susturup hızla odadan çıktım. Biraz daha kalsaydım eğer duyduklarım karşısında kendimi tutamayıp ağlayacaktım. Arkamdan Alaz ve Dilan da geldi. Alaz koluma dokunup acıyor mu diye sordu. Alaz'ın sorusuyla bende koluma baktım tenimin beyaz olmasından dolayı cildim kıpkırmızı olmuştu. Kesin akşama doğru moraracaktı. Ama bu umrum da değildi. Kolumu Alazdan çekip hızla odama yöneldim. Alaz arkamdan seslensede umursamadım. Kafamı yastığıma gömüp ağlamaya başladım. Nasıl bir hayat yaşıyordum. Benim tek hayalim okumaktı, o kadar sınava hazırlanmış tım. Allahım sen bana yardım et istemediğim daha yüzünü bile görmediğim bir adamla evlendirilecektim. Bunların bir kabus olması için çok dua ettim. Neden herşey üst üste geliyordu ki önce abimin kaybetmiştim şimdi ise bu...Ama bende Havinsem evlenmeyecek tim. Bunun için elimden geleni yapacaktım. Saatlerce içerde hıçkıra hıçkıra ağladım dünyam başıma yıkılmıştım.
Hava artık kararmaya başlamıştı ve ben hâlâ yorganımın altında öylece duruyordum. Odamın kapısı tıklatıldı.
Ama cevap vermeye bile mecalim yoktu. Bir kez daha tıklatıldı bu sefer zorda olsa "gir" dedim. Odaya giren Asiye ablaydı;"Güzel kızım hadi kalk, Reşit Ağa seni akşam yemeğine çağırıyor."
"Aç değilim."
"Hadi gülüm bak iyice kızdıracaksın babanı."Babamın kızması umrumda değildi ama belki vazgeçebilirdi. Yataktan
doğrulup ağlamaktan zar zor çıkan sesimle;"Tamam Asiye Abla sen çık ben geliyorum"diye bildim.
Asiye ablanın saçımı okşayıp çıkmasıyla birlikte kendimi lavaboya attım. Aynada ki yansımama hiç şaşırmamıştım resmen darmadağın olmuştum. Yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş gözlerimi açamaz olmuştum.
Hemen elimi yüzümü yıkadım ve saçlarımı gelişi güzel topuz yapıp yemeğe indim. Masaya yaklaştığım da gözlerim annemi buldu perişan haldeydi ondan gözlerimi kaçırıp yerime oturdum. Çünkü göz göze gelirsem ağlardım zaten yeterince ağlamıştım.Asiye abla servisleri yapıp çekildi. Bu durumda yemek yiyemeyeceğim için tabaktakilerle oynamaya başladım.
Masada çatal bıçak seslerinden baska ses yoktu. Oysa ki eskiden abim ve benim şaklabanlıklarımla geçerdi.
Abimi çok özlemiştim. Düşüncelerimi babamın sesi böldü;"Nimetle oynamada ye!!!"
"Aç değilim."
"Sana yemeğini ye dedim. Lafımı ikiletme."
"Ben de aç değilim dedim."
Babam birden elini masaya vurup;
"Böyle yaparak vazgeçeceğimi mi sanıyorsun."
Biliyorum vazgeçmiyecekti. Elimden hiçbirşey gelmiyordu. Babamın bu sert tavrı karşısında gözümden bir damla yaş süzüldü. Babam ağladığımı görünce birden bana şefkatle baktı ve daha yumşak bir sesle konuşmaya başladı;
"Canım kızım benim. Lütfen anla beni. Tek birinin kanını dökmekle olsaydı. Sizin için kendi canımı feda ederim. Ama bu öyle birşey değil, biliyorsun ki ben ölünce bizim aşirette durmayacak. Ve bu kan davası ömür boyu sürecek. Bunun içinde ya seni ya da Dilan'ı vermemiz gerek."
Babamın sözlerinden sonra başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Dilan mı? Dilan olamazdı. Benim öz abimin yaptığı hatayı neden o ödeyecekti.
Hem onun kalbi doluydu. Nasıl bencillik yapıp onu ateşe atabilirdim.
Kafam allak bullak olmuştu bu durum da tek bir çıkış yolu vardı. O da kendi hayatımı mahvetmekti. Babama dönüp son çare olarak;"Başka çaresi yok mu?"diye sordum.
Babam tereddüt etmeden;
"Ya ölüm, ya nikah!!"dedi.
Aslında cevabı biliyordum. Ama insan bir çıkış yolu arıyordu.
"Peki", deyip hızlıca masadan kalkıp koşar adımlarla odama gittim. Resmen hayatımda ki herşey hiç beklemediğim bir şekilde üzerime yıkılmıştı. Ve ben o enkazın altında kalmıştım. Nefes dâhi alamıyordum.
Şuan yapabildiğim tek şey ağlamaktı, ilk defa kendimi bu kadar yalnız hissediyordum. Tutunacak tek bir dalım kalmamıştı, daha kiminle evleneceğimi bile bilmiyordum. Ne acınası bir durum.....Bölüm Sonu🙂🙂
Desteklerinizi bekliyoruz..💓💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURU
Roman pour Adolescents********** Bazen tüm sözler tükenmiş. Tüm yollar kapanmış. Tüm ihtimaller tıkanmıştır. İşte o anda içinde iki ses yükselir. Biri "sabret" diğeri "isyan et" der... Hangisine uyacağını kaderin çizer... **********