Karşımızda ki adamdan duyduğum laflarla resmen küçük dilimi yutmuştum. Nasıl yani Rojda abla ölmüşmüydü? Peki ya abime ne olmuştu daha 5-6 saat önce karşımızdalardı. Hepimiz olayın şokunu yaşarken karşımdaki adam
"Bu iş burada bitmedi"diyip adamlarını topladı hızlı bir şekilde konaktan ayrıldılar. Hepimiz olduğumuz yerde öylece durmuştuk annem dahil kimseden ses yoktu. Birbirimizin gözlerine bakacak cesareti bulamıyorduk sanki bakarsak gerçekleri görücekmiş gibi...
Tam bu sırada burnuma bir traş losyonu kokusu geldi bu kokuyu abim den biliyordum nasıl unutabilirdim ki şimdiden eksikliğini hissetmiştim. Bir dakika ben az önce traş losyonu mu?dedim. Kafamı kaldırdığım da Alazın kollarında olduğumu fark etmiştim. Hemen geri çekildim. Normal de Alaz'ın babam ve amcamın yanında bana sarılması imkansızdı ama o an herkes jandarmaların ağızların dan çıkan birkaç olumlu cümleyi bekliyordu. Sessizliği bozan babam oldu;
"Hangi nehirde" dedi korkak bir sesle. Ben ise hiçbirşey anlamamıştım.
Ne nehirin den bahsediyorlardı. Komutan babama cevap verdi.
"Fırat Nehri"
Sonunda dayanamayıp;"Ne nehirinden bahsediyorsunuz siz?"
"Sıraç Bey'in arabasını Fırat nehrinde bulduk."
Komutan sözlerini bitirir bitirmez annemin feryatları kulaklarıma ulaştı sakin kalmalıydım.
"Abimin arabası olduğuna emin misiniz?" Sözlerimden sonra bir asker arabaya gidip elinde bir poşetle döndü. Komutan bu sırada bana;
"Arabanın içinde bu kimlikleri bulduk. Üstelik plaka da Sıraç Bey'in üzerine."
Bu sözlerden sonrasını hatırlamıyor dum sanırım bayılmıştım.
*****
Yavaş yavaş bilincim açılmaya başladığını , duyulan siren seslerin den anladım. Gözlerimi hafifçe açtığım da bir ambulansın içindeydim. En son olanları hatırlamaya çalıştım. Son yaşadıklarım aklıma geldiğin de yüreğim sızladı.
"Abim, abime birşey oldumu?"diye sorup yattığım yerden kalkmaya çalıştım ama ambulansta bulunan iki hemşireden biri beni yerime tekrar yatırdı, diğeri ise sakinleştirici olduğunu düşündüğüm iğneyi koluma
batırdı. Gerisi karanlıktı oysa ki ben karanlıktan korkardım, hatta küçükken elektirikler kesildiğinde abime sarılıp uyurdum. Şimdi kime sarılacaktım...DİLAN'DAN
Ne olup bittiğinin hâlâ farkında değil dim. Havin'nin bayılmasıyla girdiğim şoktan çıktım. Onu hemen annesiyle ambulansa aldılar. Gözlerim endişeyle Turgutu aradı, onu da başka bir ambulansa bindirdiklerini gördüm. Zeynep yengem Havin'nin yanında olduğu için bende Turgutun olduğu ambulansa yöneldim, açıkçası o an babamın ve amcamın ne dediklerini umursamadım bile...Hemen Turgutun yanına oturdum. Onu acı çekerken görmek canımı çok yakıyordu.İçinde bulunduğum duruma daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım. O sırada Turgut bir şeyler mırıldanmaya başladı. Onu daha iyi duyabilmek için biraz yaklaştım. Sağlam olan kolunu kaldırıp göz yaşlarımı sildi. Başka zaman olsa bu temastan sonra heyecan dan bayılabilirdim ama şimdi bu dokunuşa ne kadar ihtiyacım olduğunu anladım. Artık kime üzüleceğimi şaşırmıştım bir yandan Sıraç abinin kayıp olması diğer yandan Turgut ve Havinin durumları aklımı kaçıracaktım.
Bu sırada Turgut verilen ilaçlardan dolayı bilincini kaybetmişti. Ona ilk defa bu kadar yakından bakabiliyor dum.Elini tuttuğum da o gün yaşadıklarımız aklıma gelmişti. Çarşıdan dönüşte arabadan inerken çocukça bir şey yapmıştım.
Küpemin tekini araba da düşürdüğüm yalanını söylemiştim;"Turgut küpemin tekini bulamıyorum benim için çok önemliydi arabaya bindiğimde kulağımdaydı , kesin arabada düştü."
"Öylemi.. "diyip arabayı aramaya başladı tabi olmayan küpeyi nasıl bulacaksa?
"Neyse Turgut Havin şimdi sinirlenir.
Üstelik babamgil geç geldiğimi fark ederselerse hiç iyi olmaz ben sana numaramı verim bulursan beni ararsın . Olur mu?"Turgut bir an neye uğradığını şaşırdı.
Ben hemen telefonu alıp şifresiz olduğu için numaramı kaydetmiştim. Tabi çıkarken küpeyi oturduğum koltuğa atmıştım. Zaten o saatten sonra Turgut tan "küpeni buldum, ne zaman istersen getire bilirim" mesajını almıştım.Bu mesajdan sonra aramızda ki soğukluk biraz da olsa yıkılmıştı hatta bir kaç kez de mesajlaşmıştık. Ambulansın hızlıca durup kapının açılmasıyla düşüncelerim den sıyrıldım. Turgutu hızlı bir şekilde sedyeyle götürürlerken bir yandan da benim anlamadığın tıbbi terimlerle konuşuyorlardı. Birden Zeynep yengemi kolidorda oturmuş ağlarken gördüm. Koşarak yanına gidip sarıldım. Zavallı yengecim ayakları cam kırıklarından dolayı kanıyordu.
Ama o bunu önemseyecek durum da değildi."Yengecim Allah aşkına kendini bu kadar yıpratma.Gel önce ayaklarına baksınlar hem sonra istersen dışarıya çıkıp hava alırız."
Yengemi ikna edip hemen bir hemşire çağırıp yardım istedim.
Bölüm Sonu
Arkadaşlar yorum ve votelerinizi bekliyoruz...🤗🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURU
Novela Juvenil********** Bazen tüm sözler tükenmiş. Tüm yollar kapanmış. Tüm ihtimaller tıkanmıştır. İşte o anda içinde iki ses yükselir. Biri "sabret" diğeri "isyan et" der... Hangisine uyacağını kaderin çizer... **********