Yeni bölümle merhabalar
----Telefonu kapatıp Baranla göz göze geldiğimizde utanıp başımı yere eğdim. Ben nasıl böyle düşüne bilmiştim.
----
Yüzüme sinirle bakıp tekrar kafasını yere eğdi. Bir süre sessiz kaldık tuhaf olan şey ise bu sessizliğin bana huzur vermesiydi sonunda dayanamayıp sessizliği bozdum;
" Ben yanlış anlamamıştım ki"
Sözlerim üzerine tekrar bana baktı ama ifadesiz yüzü eski alaylı ifadesini almıştı;
"Bu senin doğru anlamış halin mi?"
Benimle alay eder gibi konuşmasına çok sinirlenmiştim. Ağzımı tutamayıp;
"Yanlış anladıysam bu senin suçun tamam mı? Hem bana öyle bir mesaj gelseydi eminim böyle oturup medeni insanlar gibi konuşmazdık."
Sözlerimden sonra kaşları aniden çatıldı;
"Kim sana böyle bir mesaj atacak lan? Var mı böyle bir şey çabuk söyle!"
Lafını yarıda kesip;
"Ay bir sus, neden bağırıyorsun hem hatırlatırım en son telefonumu kıran sendin."
"Haa o zaman iyi yapmışım." Allahım sonunda çıldırıcağım o olacak.
"İyi aferin sana" diyerek kollarımı göğsümde bağlayıp önüme döndüm. Onunla hiç konuşasım yoktu. Anlaşılan benim gibi düşünmüyordu. Tam konuşacaktı ki odanın kapısı çalındı. Hemen oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldi. Dakikalar sonra elinde kocaman kutuyla kapıyı kapattı.
Ben şaşkınlıkla ona bakarken kutuyu yatağa bırakıp yanıma geldi.
"Gel hadi" diyerek elerimi tutup kutunun yanına götürdü. Kapağını açarak;
"Umarım beğenirsin"dedi.
Kutunun içinde bordo bir elbise üzerinde ise gold renkli bilekten bağlamalı topuklu ayakkabı vardı. Ayakkabıları kenara koyup elbiseyi elime aldım gerçekten müthiş bir elbiseydi.
Elbise güzeldi ama Baran'ı tanıdığım kadarıyla bu elbiseyi asla bana giydirmezdi. Hemen merakla;
"Bu elbiseyi sen mi aldın?" Biraz düşünüp;
"Eeevet ben aldım."
Hiç inanmamıştım ama neyse....
"Hım, gerçekten çok güzelmiş" diyerek parmak uçlarımla yükselip yanağına bir öpücük kondurdum. Çok şaşırmıştı ama hemen kendini toplayıp dudaklarına o etkileyici gülümsemesini yerleştirdi. Elini saçlarına daldırıp kafasını eğdi. Bu haline gülerek elbisemi ve makyaj malzemelerimi alıp banyoya yöneldim. Kapıyı kapattırken yüzüm de şapşal bir tebessüm vardı.
Elbiseyi hemen üzerime geçirip banyoda ki aynaya baktım. Gerçekten çok güzel olmuştu. Sanki bana özel dikilmiş gibiydi. Sıra saçlarıma geldiğinde maşalayıp tel tokalarla tutturdum. Tabi önden bir kaç tutam yüzüme düşmüştü. Bu modeli Dilan' dan öğrenmiştim. Yüzümede bordo rujum hariç sade bir makyaj yaptım.
İşim bittiğinde birkaç saniye derin derin nefes aldım yoksa heyecandan ölecektim. Heyecanımı az da olsa dindirip kapıyı araladım. Baranı ayna da siyah takımını düzeltirken buldum. Takım elbise vücudunu sarmıştı, saçlarının ise eski dağınıklığından eser yoktu. Resmen donmuştum bir an ıslık çalıp 'Şşş yavru hepsi senin mi?'diyesim geldi ama kendimi tuttum.
Baran geldiğimi hissetmiş gibi bana doğru döndü. Önce beni baştan aşağıya süzdü. Utancımdan elbiseyle aynı renge girdiğime emindim. Ağzını hafif araladı ama tekrar sustu yavaş adımlarla yanıma gelip tam karşımda durdu. Sonunda konuşabildiğinde;
"Yakışmış!"
"Teşekkür ederim sende iyi görünüyorsun." dedim. Tabi konuşmam biraz zaman alsada...
"Hadi ayakkabılarını giyde çıkalım" dedi.
Hemen toplukluları giyip çıkacakken Baran;
"Sana bunu vermek istiyorum." diyerek ceketinin cebinden bir kutu çıkardı. Kutuyu açtığında gördüğüme inanamadım. Bu o gün kırdığı bilekliğimdi. Bileğimi kavrayıp;
"Senin için çok önemli olduğunu biliyorum. Yaptıklarımı telafi etmeyecek ama yine de vermek istedim."
Bilekliği takıp ellerimi kavradı. Dışarı çıktığımızda mutlu bir çift olarak göründüğümüze emindim. Hemen arabaya bindik. Baran biner binmez arkaya uzandı ve ince bir hırkayı bana verdi;
"Üşürsün diye..."
Sadece tebessüm etmekle yetindim. Yol boyunca ikimizden de ses çıkmamıştı. Sonunda lüks bir restoranın önünde durduk. Hemen vale kapıma yaklaştı Baran eliyle engelleyip kapıyı açtı ve anahtarı valeye uzattı. Restorana girdiğimizde 'Baran' diye bir ses duyunca kafamızı oraya çevirdik.
Biri oturduğu masadan bize el sallıyordu. Baran sabır çekerek masaya yaklaştığın da hepsi teker teker kalkıp Baran'a sarıldı. Yabancı gözler beni bulduğunda içlerinden biri ıslık çalıp;
"Yanında ki fıstık kim?" diye sordu.
Baran'nın tepkisini ölçmek için yüzüne baktığımda kasılan çehresinden sinirlendiği anlaşılıyordu ama sakin bir tavırla elimi tutup ;
"Karım Havin!" dedi. Sözleri ortamda şok etkisi yaratmıştı. Sessizliği bir kız ciyaklaması bozdu;
"Neeee, ne karısı şaka mı yapıyorsun Baran?"
Neden bu kadar tepki verdiğini anlayamamıştım. Baran;
"Yoo, gayet ciddiyim" dedi ve oturmam için sandalyemi çekti. Ben de o şaşkınlıkla geçip oturdum ve kısık bir sesle teşekkür ettim. Ayakta Baran hariç üç kız ve üç erkek vardı. Onlarda ayakta durmalarının bir anlamı olmayacağını anlayıp yerlerine oturdular. Kızlardan birini hiç gözüm tutmamıştı. Zaten çok geçmeden çekip gitmişti.
Adının Rüzgar olduğunu öğrendiğim adam;
"Oğlum, biz seni memlekete gönderdik evlenip gelmişsin, düğüne de çağırmadın" dedi. Baran ise;
"Öyle oldu" dedi. O sırada kızlardan biri bana elini uzatıp;
"Ben Melis, Rüzgar'ın eşiyim" dedi.
"Ben de Havin...."
Açıkçası ne diyeceğimi bilememiştim. Zaten yeni olduğum ortamlarda fazla konuşamazdım. Masada ki tuhaf sessizlikten sonra biri;
"Yenge ben Cem, resmen tanışmamıştık" dedi. Bu Cem o Cem'di.
"Ben de Havin " diyerek uzattığı elini sıktım. Cem mahçup bir tavırla;
"O gün olanlar için çok özür dilerim sadece şaka yapmak istemiştim"
"Önemli değil" dedim.
Cem'in soğuk olan esprileri sessiz olan yemeğin tadını değiştirmişti. Gerçekten çok sıcak kanlı insanlardı. Kızlardan adı Sena olan Cem'in kız hali gibiydi. Bana Dilan ile Demir'i hatırlatmıştı...
Bölüm Sonuu...
Evet fikirlerinizi alayım sizce bölüm nasıldı....
Yorum ve votelerinizi bekliyoruz!!😊😊😊😊🤗
Son olarak bizi destekleyen herkese teşekkür ederiz!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURU
Teen Fiction********** Bazen tüm sözler tükenmiş. Tüm yollar kapanmış. Tüm ihtimaller tıkanmıştır. İşte o anda içinde iki ses yükselir. Biri "sabret" diğeri "isyan et" der... Hangisine uyacağını kaderin çizer... **********