"Death Game'in bu yıl ki düzenlenen etkinliğinde farklı bir tarz düzenlediğini belirtmiştik. Yarışmacılar 2 hafta birbirini tanıyacak ve ardından gerçek hayatta birbirlerini öldürecekler"
"Bu bütün yarışmalar için mi geçerli?"
"Hayır. Tıpkı geçen senelerde olduğu gibi bu sene de 15-20 farklı grup ve her grubun farklı bir teması, zorluk derecesi var. Bu yılın gözde grubu yani en zor oyunu oynayan grubunki bu şekilde"
"Bu oyunda kaç oyuncu var"
"Kartal, vaşak, sincap, ayı, salyangoz, kanguru, kurt, kızıl panda ve tilki adında 9 yarışmacı bulunuyor. Her gün bir yarışmacı tanıtılıyor. Şuana kadar kızıl panda ve ayı tanıtıldı. Oyunun 3.günü bugün oynanacak ve şimdilik kim olduğu çözülebilen bir üye bulunmamakta"
Mısır gevreğimin sonundaki sütü kafama dikip televizyonu kapattım. Bu lanet yarışma ülkenin her yerinden ilgi görüyor hatta yurt dışından da katılmak isteyenler oluyordu
Bu yıl biraz daha farklıydı gerçi
Oyuna katılan kişilerin ne kazandığını ve elenen kişilere ne olduğu bilinmiyordu. Elendikten sonra bazıları ünlü oluyordu ve onları televizyonda görmeye devam ediyordunuz. Ancak bu sefer ki oyunda böyle bir şey olamazdı
Çünkü elenen kişi öldürülecekti
Halk, oyunun ciddiyet seviyesini kavramıştı ve buna fazlasıyla karşı çıkmıştı. Saçma bir oyun için kimsenin öldürülmesini istememişti
Ancak oyunu düzenleyen örgüt devletle çalışıyordu ve bu program devlet onaylıydı
Saçma değil mi?
Ama verdikleri paranın şakası yok
Kaseyi tezgaha bırakıp sırt çantamı alarak dışarı çıktım. Saatimi kontrol ettim. Daha 4 saatim vardı
Evden çıkar çıkmaz koşarak ara sokaklardan birisine girdim. Hırkamın şapkasını ve maskemi takıp sokakta koşmaya başladım
"Ooo, kimleri görüyorum?" görüş alanıma giren pislik ile yüzümü ekşittim ama maske yüzünden o bunu göremedi
"Param nerde bakalım?"
Omzumdan sırt çantasını çıkarıp ona fırlattım. Havada yakalayıp içini açtı. Deste deste paraları süzerken sırıtıyordu
"Geçen ayın taksidi. Bugün öğleden sonra bugününkini de getireceğim"
"Aferim, uslu çocuk" Yanıma gelip elini yanağıma koydu. Dişlerimi sıktım
"Bu kadar parayı ödemek için neden uğraştığını da çözemiyorum gerçi" maskemin ucunu kulağımdan çekip çıkardı. Yüzüme daha çok yaklaştı
"Benimle sadece bir gece geçirmen karşılığında bütün borcunu silebileceğimi biliyorsun" dudakları dudaklarıma değmek üzereyken göğsünden ittirip maskemi tekrar taktım. İğrenerek ona bakarken sesimin yükselmesine mani olamadım
"Seninle olacağıma ölürüm daha iyi!" koşarak sokaktan çıktım. Ara sokaklarda kaybolana kadar nereye gittiğime bakmadan koşmaya devam ettim
En sonunda neresi olduğuna dair en ufak bir fikrimin dahi olmadığı bir yere geldim. Küfrederek çöp kutularına tekme attım
"Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin!"
Sinirle soluyup etrafıma bakındım. Nerede olduğumu gerçekten bilmiyordum
Saatimi kontrol ettim
3 saatim kalmıştı
Oraya varmam için gitmem gereken yol zaten 1 saat sürüyordu. Acilen yolu bulmam lazımdı
__________________
Yönetici saatini kontrol edip odaya baktı. Bir kişi hariç herkes buradaydı. Kaşlarını çattı. Bir yarışmacının gelmemeye cüret etmesi şaşırtıcıydı. Diskalifiye edilebilir veya başka kötü şeyler yaptırılabilirdi
Dudaklarını ısırdı yönetici
Göründüğünün aksine yönetici yumuşak kalpli birisiydi. Kimsenin ölmesini istemiyordu aslında
Odadakiler de birbirine aynı şeyi soruyordu
Saat 2 olmak üzereydi. 3 dakika içinde gelmezse yöneticinin yapabileceği bir şey kalmazdı
"Hey, şu narin sesli çocuk neden hala gelmedi?"
"Ne bileyim ben! Sanki kim olduğunu biliyorum!"
"Öğrenciyse eğer geç kalmış olabilir"
"Bugün pazar, seni gerzek"
"Hayatı için kiliseye yalvarmaya gitmiştir"
"Çok komik"
Yönetici ellerini çırptı
"Sessiz olun, lütfen" yöneticinin sesinden korkmuşlardı. Yöneticinin kalın bir sesi vardı zaten. Gergin olduğunda sinirle söylediği cümleler kulağa daha da korkunç geliyordu
"Başka çare yok" diye kendi kendine mırıldandı yönetici
"Salyangoz gecikti"
Odada kapının şiddetle açılmasının sesi yankılandı. İçeriye "BEKLEYİN!!" diye çığlık atarak birisi girdi. Kapıyı açtıktan sonra yere düşmüştü. Bir nevi diz çöküyordu. Nefes nefeseydi
Salyangoz başını kaldırdı. Odanın her bir tarafını hızlıca süzüp yöneticiyi aradı. Yukarıdaki balkonda duran yöneticiyi görüp yere kapandı "Yalvarırım beni elemeyin! Sizin fahişeniz bile olurum ama lütfen beni öldürmeyin!!" ağlamaya başladı salyangoz. Normalde çok narin bir sese sahip olan salyangozun diğer üyelerin içini parçalayan keder dolu sesi yöneticiyi de etkilemişti
Yönetici onu zaten affedecek yer arıyordu "Madem o kadar yalvardın... Affedivereyim bari"
"Teşekkür ederim, teşekkür ederim!!" çocuk ağlayarak yerden kalktı. İki elini birleştirip yöneticiye bakmaya devam etti "Çok teşekkürler ederim, yemin ederim bunu asla unutmayacağım!!"
Yönetici soğuk kanlı kalmaya çalıştı ve boğazını temizledi "Pekala. Yerine geçip oturabilirsin"
Çocuk teşekkür etmeye devam ederek boşta olan tek sandalyeye geçti. Yanında oturan bir kaç kişi ona iyi olup olmadığını sordu
"Ancak..." yönetici konuşunca tekrar dikkatleri üzerine çekti "Ceza olarak, senin sıran olmamasına rağmen bugün tanıtılan kişi sen olacaksın. Ve sorulan sorulara gerçek cevapları vereceksin"
Bu salyangozun hoşuna gitmemişti. Ama karşı çıkmaya hakkı yoktu. Boynunu büktü "Pekala, efendim..."
Yönetici oyunu başlatmadan önce kartal alay etti "Size hayatı için yalvarmaya gitmiştir demiştim"
***
3 seyden cok korkuyorum
1babam
2abim
3bu kitap
Dkskzmamxmamxmax gecen gün veli toplantısında bir şey olmadı diye rahatladim. Bugün öğrendim ki abim hayvan gibi beni stalkliyormus djsjxxkks
Neyse işte bu kitaptan korkuyorum ama bu kitaba ağırlık vericem. Ağırlık versem ve üstünden gelebilirsem güzel bir seri olacağını düşünüyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Play a Death Game // With SKZ
FanfictionYönetici; Kurallar değişti Yönetici; İyiler veya Kötüler yok Yönetici; Sadece kendiniz varsınız Yönetici; Oyun 1 kişi hayatta kalana kadar devam edecek Yönetici; Bol şans ☆ MinSung/WooChan/HyunMin/ChangLix☆