@Nihunnie94 bebeğim bir şeyler olacak demişti. 🙄 Tam bir felaket olmasa da diğer bölümlerin alt yapısı gibi bir şey bu bölüm de. Yorumlarınız ve beğenileriniz için teşekkürler bu arada.😘
Chanyeol Jongin'in bir hafta yokluğunun özgürlüğümü doyasıya yaşayabileceğim bir fırsat olduğunu sanıyordu. Daha önce Jongin'in iş gezileri iki günü geçmemişti. Bu kez daha uzun olacağı için birkaç kaçamak yapabileceğimi düşünüp bizim için planlar yapmıştı.
Onu azıcık bile kırmak istemediğimden yapmak istediği şeyleri dinlerken daha hevesli görünmeye çalışıyordum. Son olaydan sonra Jongin'in gerçekten korumaları uyarması ikimiz için de bir şok etkisi yaratmıştı çünkü. Kişisel mesafeyi korurken daha dikkatli olmaya çalışan adamlar bir de ders saatlerim içinde bahçede bekliyorlardı. Chanyeol Jongin'le konuştuğumu söylediğimde bana gülmüş ve asla geri adım atmayacağını söylemişti. Sonrasında gördüğü bu durum onu dumura uğratmıştı. Heyecanla elimi sıkıca tutup artık istersek kaçabileceğimi söylemişti. Bense ona sadece 'delisin' diyebilmiştim. En son kaçtığımızda neler olduğunu unutmuştu sanırım. Deliydi işte.
Chanyeol benim ona karşı çıkmalarımdan zerrece etkilenmiyordu ama. Bu aralar oldukça enerjikti. Arkadaşımın düzelen morali benimkini de fazlasıyla yerine getirirken ona karşı daha hassas davranmaya dikkat ediyordum. Chanyeol daima gülümserdi çünkü. Canı bir şeye sıkkın olsa bile, asla çözemeyeceğini düşündüğü bir problemi olsa bile neşeli hallerinde bir şey kaybetmezdi. Bu yüzden onu çözebilmek oldukça zordu. Eğer onu yakından tanımıyorsanız, onu gerçekten tanımıyorsanız, anlayamazdınız. Kısacık kestiği tırnaklarının, sürekli saçlarıyla oynamasının anlamını bilemezdiniz. Bunların aslında Chanyeol'un bitmek bilmez bir bulanıma girişinin belirtisi olduğunu anlamayan biri için Chanyeol dünyanın en mutlu adamıydı. En rahat, en umursamaz.
Oysa öyle değildi işte. Ders çıkışı ben ödevime gömülmeden önce biraz olsun nefes alabilmek adına girdiğimiz kafede Chanyeol'un tırnaklarını kısacık kestiği parmaklarıyla saçlarıyla oynayıp bana gülümsemesi öyle olmadığının en büyük kanıtıydı.
Sahte neşesini bozmadım. Ben de ona gülümsedim. Önümdeki sıcak çikolatamın kokusunu solurken esprilerine güldüm. İyi göründüğünü söyledim. Artık tamamen temiz hissettiğini söylediğinde eline yavaşça dokunup her zaman öyle olduğunu fısıldadım. Bu küçük dokunuşuma güldü. İnsanlara temas etmekten nefret ettiğimi biliyordu.
''Seninle partilemeyi özledim Sehun. Bir şeyler ayarlayamaz mısın?''
Kahkaha attım. Simsiyah ve uzun saçlı, güzel bir kızın fazlaca dikkatini çekmiştik. Karşı masadan bize doğru bir bakış attı. Chanyeol'un arkası ona dönük olduğu için görememişti fakat ben kızın üzerimde fazlaca oyalanan bakışlarının oldukça farkındaydım. Rahatsızca kıpırdanıp içeceğimden bir yudum aldım.
Bu durumda olmaktan nefret ediyordum. Etrafımdaki korumalardan dolayı tehlikeli olduğumu söyleyip benden uzak duran insanların sayısı oldukça fazlaydı. Fakat tam tersi bu durumu ilgi çekici bulan insanlar da vardı. Az önceki kız gibi olan insanlar. Benimle konuşmak isteyen fakat bunu tamamen meraklarını gidermek için yapan insanlar. Jongin'in bana sağladığı ulaşılmazlığı yıkma isteğiyle doluydular. Etrafımdakilerin benden korkup çekinmesinden ne kadar nefret ediyorsam bu durumdan da o kadar nefret ediyordum.
''Seninle partileyemem Chanyeol. Jongin gitmiş olabilir fakat gölgesi üzerimde.''
Üzerimde hissettiğim bakışları görmezden gelerek söyledim. Chanyeol somurttu. Muhtemelen hayallerini yıkmıştım.
''Sehun. Bu durumdan sıkıldım.''
Gülerek başımı iki yana salladım. Sıkıldığını söylüyordu ama benim içinde bulunduğum durum hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanfictionJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun