Elimdeki telefona bakarken doğru okuyup okumadığımdan emin olmaya çalıştım. Jongin'in mesajı bana yanlış attığını bile düşünmüştüm fakat sonrasında sonunda soru işaretiyle gelen adım beni kendime getirmişti. Derin bir nefes alıp onu onaylayan bir mesaj attım. Gülümseyerek aşağıya salona indim.
''Bayan Gim?''
Heyecanlı sesimi duyan Bayan Gim her zamanki ifadesiz suratıyla mutfaktan çıkıp yanıma geldi.
''Bu gece dışarıda yiyeceğim. Akşam için hazırlık yapmanıza gerek yok.''
''Peki efendim.''
O tekrar mutfağa dönerken ben de Vivi'ye seslendim. Yemek saati neredeyse gelmişti. Bu saatlerde ayaklarımın altında dolanıp ben onu besleyene kadar havlardı ama bugün ortalarda görünmüyordu.
''Vivi-ah. Neredesin?''
İsmini seslenerek bahçeye kadar çıktım. Dışarıda beni sessizlikten başka bir şey karşılamayınca adımlarımı yan eve yönlendirdim. İçeri yine mutfak kapısından girdim. Masada oturan çalışanlar beni görünce ayaklandı. Onlara rahat davranmalarını söyleyip salona geçtim. Bu evde de en az kendi evim kadar rahat davranıyordum.
''Vivi. Bizim evin yan taraf olduğunu biliyorsun değil mi? Ve sahibin de benim.''
Vivi hiçbir şeye aldırmadan uzandığı kanepeden kafasını kaldırıp bana şöyle bir bakıp yeniden eski pozisyonuna geri döndü. Ben de yanına döndüm.
''Pekâlâ. Sanırım burada çok vakit geçirdiğim için böyle davranıyorsun ama sen bana bakma. Biliyorsun ki ben Jongin'den kopamıyorum. Aynı şeyi senin de yapman hiçbir şey değiştirmez.''
Beni kesinlikle umursamayan köpeğimle konuşmamı arkamdan gelen ses bozdu.
''Bir şey ister misiniz Efendim?''
Bayan Jee hafif bir gülümsemeyle sorunca aynı şekilde ona karşılık verdim. Bayan Gim'den daha nazik ve cana yakın olduğu kesindi.
''Teşekkür ederim Bayan Jee. Fakat Vivi'nin mamasını hazırlar mısınız? Henüz yemedi.''
Bayan Jee nazikçe başını salladı.
''Fakat biraz limonata istemediğinize emin misiniz? Bay Kim özel olarak istedi. Siz seviyormuşsunuz sanırım.''
Jongin'in ben seviyorum diye bir şeyler hazırlatması kalbimi yumuşacık yapmıştı. Bu tehlikeliydi. Hem de çok. Ben kendimi zar zor sakinleştirirken Jongin'in en ufak hareketinin her şeyi başa alması saçma derecede tehlikeliydi.
''O halde biraz alayım.''
''Hemen getiriyorum.''
Bu kararım onu mutlu etmiş gibi gülümsemesi büyüdü. Ben de aldığım mesajdan beri kalbimdeki rahatlamanın arttığını hissederken arkama yaslandım. Jongin bu gece beni yemeğe çıkarıyordu. Bu küçük aktivite bile beni deli gibi mutlu etmişti. Tamamen umutsuz vakaydım.
Yine de Jongin'le dışarıda vakit geçirdiğimiz zamanların sayısı o kadar da fazla sayılmazdı. Jongin çok fazla çalışırdı. Çok geç geldiği gecelerin sayısı o kadar da az değildi. Birbirimizin evinde oldukça fazla vakit geçirirdik evet ama bu tür değişiklikler bize yabancıydı. O yüzden bu teklife fazlaca mutlu olmuştum.
''Buyurun Efendim.''
Bayan Jee koca bir bardak limonatayı bana uzatırken şaşkınca ona baktım. Boş duvara odaklanmış otururken yakalanmak beni garip göstermişti. Biraz utangaç bir gülümsemeyle uzattığı limonatayı aldım. Soğuk bardak tenime değer değmez onu yanağıma bastırma içgüdümü engelledim. Bu tür soğuk şeyleri yanaklarımda hissetmek alışkanlık olmuştu bende.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanficJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun