Kontrol edemeden atıyorum. Hatalar olacaktır çok da takılmayın. Bu arada evet. Kim Jongin'den bu konu hakkında bir cevap bekliyorum. 😑
Hırs deyip geçmeyin, bu dünyada ne yapılırsa onun sayesinde yapılır.
Bir yerde okuduğum ya da birinden duyduğum bu söz o ana kadar aklımı hiç bu kadar kurcalamamıştı. Çünkü ben hiç bu kadar hırslanmamıştım. Sözün sahibi haklıydı. Ne yapacaksam onun sayesinde yapacaktım.
Jongin beni mahvetmişti. Bu ilk de değildi üstelik. Daha önce karşımda başkalarına gülümsemiş, başkalarını öpmüştü. Başımı çevirip ona bakmazdım böyle zamanlar. Görmezsem yokmuş gibi olacaktı sanki. Korkaklığımdandı hepsi. Yüzleşemiyordum gerçeklerle.
Dünün etkisinden de çıkamamam bu yüzdendi. Gerçekler bir anda çarpmıştı yüzüme. FMN başvurumu yaptığım günde bunu yaşamam saçmaydı. Sevinememiştim bile. Ödevimden geçer not aldığımı öğrenir öğrenmez internet üzerinden başvurumu yapmıştım. Başvurumun değerlendirmeye alındığını öğrenmem bende hayatımın şokunu yaratmıştı. FMN'nin başvuruyu geçerli sayması bile büyük bir olaydı. Sevinçten çığlık atıp kantinde rezil olmamamıza neden olabilecek kadar büyük bir olay. Chanyeol kutlamayı onunla yapmam konusunda ısrar etse de onu reddetmiştim. Jongin'e koşacaktım çünkü. En büyük sevincimi Jongin'le yaşamalıydım. Beni bekleyen başka bir sürprizden habersiz öyle de yapmıştım. Ama sonrası beklediğim gibi olmamıştı.
Kızı gönderip Jongin'in telefonuma sonradan yaptığı tüm çağrıları görmezden gelirken aklımda tek bir şey vardı. Kısa saçlı kız oldukça haklıydı. Kim Jongin'i değiştiremiyorduk, ben de kendimi değiştirmeye karar vermiştim. Başvuru onayımı çekmeceme koyarken aklımı hızlı çalışmaya zorladım. Öncelikle bu hapishaneden kaçmak zorundaydım.
Önce bir yerleri arayıp siparişlerimi verdim. Hepsine adres olarak yan evi verirken gülümsüyordum. Sonrasında ne yapacağımı bile bilmeden giysi odama ilerledim. Beyaz üzerinde siyah desenler bulunan göleğimi, altına da bacaklarımı sıkıca saran pantolonumu giydim. Göleğimin ilk birkaç düğmesini açtım. Saçlarımın anlıma düşmesine izin verirken odama giriş yapan Vivi'ye bir bakış attım. Vivi beni anlıyordu. Yapacağımı hissetmiş gibi iri siyah gözlerini yüzüme dikmişti. Eğilip onu yanıma çağırdım. Parmak uçlarıma burnunu sürterek biraz oyalandı.
''Ben biraz dışarıda olacağım Vivi-ah. Erken uyu tamam mı?''
Yanıma siyah ceketimi ve siyah şapkamı almayı unutmadım. Sonrasında Vivi'yi de yanıma alıp aşağı indim. Benimkinden daha az korunduğunu bildiğim için ilk işim yan eve geçmek oldu. Etrafı kolaçan ederek sessizce attığım adımlarla yan bahçeye girerken Vivi'ye sessiz olmasını fısıldıyordum. Bu aralar oldukça usluydum. Etrafta dikkat çekici bir şekilde yürüsem bile kimsenin kaçmaya çalışacağımı düşüneceğini sanmıyordum. Son olaydan sonra korktuğumu düşünüyorlardı. Evet, korkmuştum ama bu sinirden delirecek kıvama gelmeden önceydi.
''Bundan sonrasında yalnızım Vivi. Etrafta gezinip dikkatleri üzerine çek. Hadi bebeğim.''
Vivi ben onu bırakır bırakmaz Jongin'in evine koşturdu. Bir süre arkasından bakıp ağaçların arasına ilerledim. Ön kapıdan çıkmam imkansızdı. Orayı iki kişi koruyordu. Dikkatlerini nasıl dağıtacağımı düşünürken aklıma gelen şeyle sinsice gülümsedim. Yerimde dikleşirken kararlı adımlarla çıkışa yöneldim. Yüzüme endişeli bir ifade yerleşirken neredeyse ağlayacakmış gibi göründüğümden emin oldum.
''Merhaba.''
Korumalar beni orada görmeyi beklemiyorlarmış gibi şaşkınca birbirlerine baktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Butterflies Never Die
FanfictionJongin'in kendi çelişkileri vardı. Beni yanında istiyordu. Beni yanında istemiyordu. Beni kendinden uzaklaştırıyordu. Onu terk etmemden korkuyordu. Benden nefret ediyordu. Beni seviyordu. Bana gülümsüyor ardından beni öldürüyordu. SeKai - KaiHun